Aile içi şiddetten hayatta kalan bir aktivist, travma, toplumsal cinsiyet ve cinselliği odağına alarak Tayland toplumunu kökten değiştirmeyi amaçlıyor.

KÜLTÜR

Tayland’da Feminist Harekete Doğru

Caitlyn Dwyer’ın Tricycle’da yayınlanan Sonbahar 2019 tarihli “Toward a Thai Feminist Movement” başlıklı röportajının çevirisidir.

 

 

“Kadınları ve ötekileştirilen insanları güçlendirecek feminist Budist aydınlara ve meditasyon hocalarına çok ihtiyacımız var,” diyor Ouyporn Khuankaew. Tayland’da Chiang Dao merkezli International Women’s Partnership for Peace and Justice (IWP) örgütünün kurucusu ve baş eğitmeni Khuankaew, feminizm üzerine ve feminizmin Budizm ve Tay kültürüyle olan ilişkisi üzerine fazlasıyla kafa yormuş. Kendisi de aile içi şiddetten hayatta kalan biri olarak, Tayland toplumunda tabu olarak görülen travma, toplumsal cinsiyet ve cinsellik konularında eğitimler veriyor. Geçmişte International Network of Engaged Buddhists örgütünün Kadın ve Toplumsal Cinsiyet programlarının direktörlüğünü de yapmış olan Khuankaew, şimdilerde anti-tahakküm atölyelerine liderlik ediyor ve bunalan aktivistler için meditasyon programları düzenliyor. Onun için Tay toplumunu değiştirmenin ve kadınları güçlendirmenin yolu, aktivist çalışmaları spiritüel etkinliklerle harmanlamaktan geçiyor.

 

Caitlyn Dwyer: Feminizm ve Budizm arasında, özellikle Tayland’da, nasıl bir ilişki görüyorsunuz?

Ouyporn Khuankaew: Tayland’daki Budizm anlayışını değiştirebilmek için feminist görüşlere ve çalışmalara çok ihtiyacımız var. Çünkü en eski Budist okul Theravada geleneğinde baskın olan erkek egemenliği nedeniyle Buda’nın öğretilerinin yerini ataerkil öğretiler almış durumda. Yöreden Budist kadınlarla yıllar önce ilk atölyemizi yaptığımızda Budist keşişlerden öğrendiğimiz çoğu şeyin aslında ne kadar kadın karşıtı olduğunu fark etmiştik. Mesela hepimize kadın olduğumuz için asla aydınlığa ulaşamayacağımız öğretilmişti. Ataerkil zihniyetin hüküm sürdüğü Budist kurumlar ve öğretiler özellikle kadınların, trans bireylerin, engellilerin ve ötekileştirilen diğer grupların maruz bırakıldığı tahakkümün asıl sebeplerinden biri haline geldi. Kadınları ve ötekileştirilen insanları güçlendirecek feminist Budist aydınlara ve meditasyon hocalarına çok ihtiyacımız var.

 

Aile içi şiddetten hayatta kalan insanlarla ve mültecilerle, yani geçmişinde şiddet olan insanlarla çalışıyorsunuz. Travma yaşamış kişilerle çalışırken dikkate alınması gereken önemli noktalar nelerdir?

Toplumumuz travmayla ilgili yeterli bilgiye sahip değil. Ben de bunu yıllar önce annemle birlikte iyileşme sürecine girdiğimizde fark ettim. Taylandlı hemşirelere ve psikologlara travma tedavisini öğretmeye yedi yıl önce başlamıştım ve o zaman travma hakkındaki bilgilerinin çok kısıtlı olduğunu gördüm. Travmaya dair bildikleri şeyler de doğal afet ve kazaların neden olduğu travmalarla ilgiliydi. Yani cinsel şiddet ya da aile içi şiddet nedeniyle oluşan travmalar söz konusu olduğunda sağlık çalışanları hastalara gerekli desteği sağlayacak bilgiye ve becerilere sahip değildi. Hastanelerin başında da genelde hayatında bu tür travmalar yaşamayan erkek doktorlar bulunduğu için hemşirelerin ve psikologların feminist danışmanlık eğitimi almalarına karşı çıkıyorlardı veya desteklemiyorlardı. Onların derdi hastalara ilaç yazıp göndermek. Toplumsal cinsiyet kaynaklı veya başka türlü tahakküme maruz bırakılan insanlara yönelik 7 günlük farkındalık odaklı feminist danışmanlık hizmeti Tayland’da sadece bizim örgütümüzde var.

 

Bir gazetede “insanın bazen tek ihtiyacı mevcudiyetine tanıklık edecek birileridir” demiştiniz. Bu sözünüzü biraz daha açabilir misiniz?

Şiddetin herhangi bir türünü tecrübe etmiş insanlar için yapabileceğiniz en iyi şeylerden birisi onlara kulak vermektir. Toplum, aile içi şiddete ya da cinsel şiddete maruz bırakılmış kadınları, çocukları, trans bireyleri ve HIV ile yaşayan bireyleri ötekileştiriyor ve bu insanlar yine toplum tarafından etiketleniyorlar. Yine toplum, travma yaşamış bu kişilere yaşadıklarının kendi suçu olduğunu (ya da önceki hayatlarından gelen karma olduğunu) söylüyor. Bu insanlar yaşadıkları travmanın üstüne bir de suçluluk ve utanç hissetmeye zorlandıklarında, bastırıldıklarında ve yalnız bırakıldıklarında daha çok acı çekiyorlar. Karşılarında onlara kulağını açan, tanıklık eden, şefkatle yaklaşan birini gördüklerinde sessizliklerini bozuyorlar. Bu da iyileşme sürecinin başlangıcı oluyor.

 

IWP’nin kuruluş sürecinden bahsedebilir misiniz biraz? Örgüt nasıl bir araya geldi? Nereden başladınız?

International Network of Engaged Buddhists’ten (INEB) 1998 yılında ayrıldım ancak Asya’daki taşralı kadınlarla çalışmaya devam ettim. INEB’le çalıştığım ve Wongsanit Ashram’da (Tayland’ın merkezinde yer alan Budist aktivist topluluk) yaşadığım 6 ayın sonunda içimde biriken öfke ve tükenmişlik hissinden kurtulabilmek için spiritüel etkinliklere ihtiyacım olduğunu fark ettim. Erkek egemen bir örgütte ya da toplulukta ne çalışmamın ne de yaşamamın mümkün olabileceğini de o zaman anladım. Bir örgütün ancak güç paylaşımıyla, spiritüel etkinliklerle ve tahakküm biçimlerinin birbiriyle iç içe olduğunun farkına vararak değişime sebep olabileceğini gördüm. O zamanlar Tayland’da spiritüel etkinlikler yapan feminist bir örgüt duymamıştım. Daha sonra eve döndüm ve 2001 yılında Ginger Norwood ile tanıştım. Ginger da benimle aynı değerlere sahipti ve aynı amacı taşıyordu. 2002’de beraber IWP’yi kurduk. İlk iki yıl Myanmar’dan gelen farklı etnik kökenli kadınlarla çalıştık çünkü o zamanlar çok ıstırap çekiyorlardı. Daha sonra faaliyet alanımızı genişleterek Hindistan’dan (sürgündeki Tibetli kadınlar da dahil), Sri Lanka’dan, Kamboçya’dan ve Tayland’dan kadınlarla da çalışmaya başladık. Kendi merkezimizi kurmadan önce Chiang Mai dağlarında Katolik rahibelere ait bir dinlenme merkezini iki yıllığına kiraladık. Katolik rahibeler Myanmar’dan kaçak olarak ülkeye gelen kadınlarla çalıştığımızı öğrenince bize artık o merkezi kullanamayacağımızı söylediler. Biz de aileme ait küçük bir evde çalışmaya başladık. Biz oraya geçtikten bir sene sonra kız kardeşlerimden biri yakınlardaki bir arsasını bize devretti. Arsa sayesinde kendimize mutfak inşa edip temel konaklama hizmeti de vermeye başladık.

 

IWP sistemin kurduğu tahakkümü ortadan kaldırmayı hedefliyor. Bu tür toplumsal sorunlarla uğraşmak ile iç huzurunuzu bulmak arasında nasıl bir ilişki var?         

Barış aktivistleri olarak içimizde öfke, korku ya da umutsuzluk varsa barış için bir şeyler yapamayız. Sağlığıma dikkat etmek, kendime iyi bakmak, kendimi sevmek beni mutlu ediyor. Bana her gün huzur veriyor, umut aşılıyor. Bence bunu sağlayabilmek aktivistler ve aktivizm için sürdürülebilirliğin anahtarı. İşinizde ve özel hayatınızdaki zorluklarla başa çıkabilmenin ve özellikle egonuzu yenilemenin de temeli burada yatıyor.

 

Yaptığınız bazı çalışmalar cinsiyet ve toplumsal cinsiyet üzerine, bilhassa bu kavramların LGBTQ toplulukları içindeki yeriyle ilgili. Çalıştığınız kadınların cinselliklerini kucaklayabilmeleri neden önemli? Tayland toplumu ve Budist topluluklar bu tür çalışmaları destekliyor mu?

Cinsellik kavramına baktığımızda heteroseksüel kadınları ve LGBTQ bireyleri farklı şekillerde ve düzeylerde tahakküm altına alan heteronormatif cinsiyetçiliği görüyoruz. Heteroseksizm, heteroseksüel kadın aktivistlerin ataerkil sistemlerin bütününü görebilmesini, bu sistemden etkilenenlerin sadece kendilerinin olmadığını görebilmelerini sağlıyor. Bu da kadın toplulukları ve LGBTQ toplulukları arasında dayanışma kurmaya yardımcı oluyor. Bir dönem HIV’le yaşayan kadınlarla çalışmıştım. Kadınlarda HIV taşıyıcısı olmanın en büyük nedeni heteroseksüel seks. Buradaki cinsiyet kültürü Taylandlı kadınların (ya da başka ülkelerden kadınların) güvenli seks hakkında bilgi sahibi olmasına izin vermediği gibi güvenli olmayan sekse hayır diyebilme gücünü de onlara tanımıyor. Hal böyleyken bu kültür, erkeklere istediğiyle özgürce ve herhangi bir sorumluluk almadan seks yapma imkânı veriyor. Bir süredir Ven. Dhammananda’nın (Tayland’da Budist rahibe unvanını alan ilk kadın) liderliğindeki kadın keşişlerle çalışıyorum. Ven. Dhammananda da IWP ile aynı değer yargılarına sahip. Bu yıl Kasım ayında IWP kapsamında Taylandlı kadın Budist keşişler, beyaz giyen rahibeler (evlenmeme yemini eden ‘maechi’ler) ve ruhban sınıfından olmayan kadınlar için 5 günlük Budist feminist anti-tahakküm atölyesi yapmaya başlayacağız. Bu projenin, Tayland’da toplumsal adaleti sağlamak adına daha çok Budist müttefike ulaşmamıza ve yenilerini bulmamıza vesile olacağını umuyorum.

 

Gelecek nesil Taylandlı kadınlara dair neler umut ediyorsunuz?

Yenilikçi, Batılı feminist hareketten haberdar olan bazı Taylandlı kadınların LGBTQ ve kadın meselelerinde aktif olduklarını görüyorum. Tabii sözünü ettiğim küçük bir grup, çoğu Bangkok’ta yaşayan orta sınıf mensubu kadınlardan oluşuyor. Açıkçası toplumsal cinsiyet araştırmaları ve feminizm dersleri liselerde ve üniversitelerde müfredata dahil edilmediği sürece pek umudum yok. IWP de dahil Tayland’daki feminist gruplar, ki sayıca çok az kişiden bahsediyoruz, taşralı kadınları organize etme adına yeterince faaliyet göstermiyor. Myanmar’daki feminist hareketle karşılaştıracak olursak daha öğrenecek çok şeyimiz var. Tayland’da feminist bir hareket başlamış değil, sadece feminist gruplar var. Ancak Myanmar’da başlayan güçlü feminist hareket hala devam ediyor.

 

 

Ana görsel: Ouyporn Khuankaew

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YErmeni ve Azerbaycanlı feministlerden ortak 8 Mart açıklaması: Ataerkil “barışınız” batsın!
Ermeni ve Azerbaycanlı feministlerden ortak 8 Mart açıklaması: Ataerkil “barışınız” batsın!

Gerçek kurtuluştan geçen yol, Azerbaycan ve Ermenistan halkı arasında feminist ilkelere dayanan ve kökten gelen bir örgütlenmeyle mümkün olacak. Bu süreçte birbirimizden uzaklaşmayacak, birbirimize daha çok kenetleneceğiz. Bu baskıcı koşullara ve güç dinamiklerine cevabımız feminist devrimle olacak.

MEYDAN

YKrize Işık Tutuyoruz: Koronavirüs Zamanında Bakım Emeği 4
Krize Işık Tutuyoruz: Koronavirüs Zamanında Bakım Emeği 4

Bir tarafta bakım emeğinin artması ve bunların kadın işi olarak görülmesi, diğer tarafta kolektif bilinç sayesinde koşullara ve vaziyetlere yeni bir anlam kazandıran günlük direnişler.

MEYDAN

YKrize Işık Tutuyoruz: Koronavirüs Zamanında Bakım Emeği 3
Krize Işık Tutuyoruz: Koronavirüs Zamanında Bakım Emeği 3

Kadın işçiler bakım emeğinin ön saflarında yer alıyorlar ve bu savunmasızlık, şiddet ve sömürü zincirinin “en zayıf halkası” onlar.

MEYDAN

YKrize Işık Tutuyoruz: Koronavirüs Zamanında Bakım Emeği 2
Krize Işık Tutuyoruz: Koronavirüs Zamanında Bakım Emeği 2

Hayatın devamlılığını sağlayan sosyal ve duygusal ilişkileri, iş gücü piyasasının  ya da belli bir zümrenin kar ihtiyaçlarından bağımsız şekilde kurabilmek...

Bir de bunlar var

Bakü’den Brooklyn’e, Fotoğraf Albümü Mezarlıklar
Nigâr Hanım’ın Günlükleri: Geç Osmanlı Dönemi’nde “Kadın Özne”yi Yazmak
Habertürk’te Saçmalık Bulundu

Pin It on Pinterest