Transların ve deneyimlerinin patolojikleştirilip kriminalize edilmesinde de sözde bir “normal”in ve “doğal”ın yaratımı ve onlara yapılan referanslar önemliydi. Ve bu “normal”i doğumda atanan cinsiyetle kendi cinsiyet kimliği örtüşen cis gender deneyimler temsil ediyordu.

MEYDAN

Transfobiye Kısa bir Bakış

 

 

                         “Biz translar yine, yeniden haykırıyoruz:

 Sınırsız, sınıfsız, şiddetsiz, cinsiyetsiz ve sömürüsüz bir dünya istiyoruz.”[i]

 

 

 

Geçtiğimiz aylarda İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden on bir akademisyenin yayımladıkları bir makale üzerinden hedef gösterildiğine şahit olduk. “Cinsiyet Hoşnutsuzluğu Olan Ergenlere Endokrinolojik Yaklaşım: Türkiye’de Üçüncü Basamak Bir Merkezde Pediatrik Endokrinoloji Bölümü Deneyimi” başlığıyla uluslararası bir dergide yayımlanan çalışma[ii] trans deneyimlere odaklanıyordu. Yeni Şafak’ın “Biri bu doktorları durdursun: 15-16 yaşındaki çocukların cinsiyetini değiştiriyorlar” haberiyle başlayan, hekimleri ve trans haklarını hedef alan şiddet kampanyası kısa sürede yaygınlaştı. Bu şiddeti salt bir nefret duygusu ya da bir bilgisizlik hali ile açıklamak mümkün değil. Tam aksine, çalışmaya katkıda bulunan hekimlerden Prof. Dr. Şahika Yüksel’in belirttiği gibi, şiddet faillerinden “pek çoğu trans kimliklerin var olduğunu biliyor, ama hedefleri onların görünmez olması. Onların sağlık hizmetlerinden dışlanması.”[iii] Öyleyse, tanık olduğumuz ve karşı çıktığımız hadise organize ve sistematik bir şiddet sarmalıyla, ayrıca bu sarmalı üreten ve sürdürülmesine katkı sunan aktörlerle ilgili. Durum böyleyken, cis normatif sisteme dönük çok yönlü analizlerin yapılması hiç kuşkusuz eşitsizlik ve şiddetle mücadelede önemli bir eşik oluşturuyor. Ben de bu yazı aracılığıyla Türkçe yazındaki transfobi tartışmalarına ufak da olsa bir katkı sunmayı amaçlıyorum. Bunu yaparken, Fransızca trans çalışmaları literatüründe rastladığım Karine Espineira’nın[iv] Sociologie de la transphobie [Transfobinin sosyolojisi] isimli kitabından faydalanacağım.

 

Espineira transfobiyi yapısal iktidar ilişkileri ışığında sorunsallaştırır. Ona göre transfobi,  “Ayrımcılık, dışlanma ve utandırılma duygusu açısından transların yaşamları üzerinde doğrudan sonuçları olan, karmaşık bir kurumsallaşmış yaptırımlar mekanizmasının sonucudur.”[v] Sahiden de, yirminci yüzyılın ortalarından itibaren medya, hukuk ve tıp eliyle translara yönelik yaptırımlar sistematik biçimde meşrulaştırıldı. Ve yaratılan bu meşruluk zeminlerinde eşitsizlik “doğal” bir unsur olarak perdelenmek istendi. Bunun yalnızca translar söz konusu olduğunda işletilen bir strateji olmadığını biliyoruz. Örneğin, kadınlar ve erkekler arasındaki eşitsizliklerin doğallaştırılmasında biyolojik farklılık argümanlarına sıklıkla başvurulur.[vi] Transların ve deneyimlerinin patolojikleştirilip kriminalize edilmesinde de sözde bir “normal”in ve “doğal”ın yaratımı ve onlara yapılan referanslar önemliydi. Ve bu “normal”i doğumda atanan cinsiyetle kendi cinsiyet kimliği örtüşen cis gender deneyimler temsil ediyordu. Elbette iktidar ilişkileri içindeki bu pozisyonların, hayatın cis normlar etrafında örgütlenmesinin birçok anlamı var. Çünkü herkesin cis gender olduğu ve/ya olması gerektiği varsayımına dayanan normlar, kendisini hem ayrıcalıklar hem de dayatma ve boyun eğdirme sorunu olarak ortaya koyar. Bu noktada, translara uygulanabilen yaptırımları da egemen normların ihlal edilmesine verilen bir yanıt olarak görüyoruz.

 

Transfobi tanımına geri dönersek… Espineira transfobiyi iki biçimiyle tarif ediyor: kişiler arası ilişkilerde ortaya çıkabilen ilişkisel transfobi ve kişilerin kurumlarla (yasal, bürokratik, tıbbi bağlamlarda) etkileşimlerinde karşılaşabildiği kurumsal transfobi.

 

Fotoğraf: Kazım Kızıl

 

Kurumsal transfobi operasyonlara, hormona, medeni durum değişikliklerine erişimdeki sınırlamaları ve dayatmaları kapsar. Bunların yanında, her vatandaş için tanımlanmış haklardan transların yararlanamaması ya da yasaların bir tür cezalandırıcı işlevle translar aleyhinde uygulanması da kurumsal biçime dâhil edilebilir. Kişilerin arzu ve taleplerine bakılmaksızın nüfus kimliği değişiminde aranan operasyon şartı, trans onur yürüyüşlerinin yasaklanması, trans kadınlara kabahatler kanunu bahane edilerek kesilen cezalar ya da trans cinayetlerindeki takipsizlik, serbest bırakma, cezada indirim kararları Türkiye’deki kurumsal transfobinin birkaç örneğini oluşturuyor.

 

Dolaylı ve doğrudan transfobi olarak inceleyeceğimiz ilişkisel transfobi“natrans yapılandırılmış bir dünyadaki tüm kelimeler ve temsiller bütünü”yle ilgilidir. Trans kimliğin reddinin söz konusu olduğu doğrudan transfobide, ayrımcılık yapan kişi trans kimliğin farkındadır. Yine cis normativiteyle bağlantılı olan dolaylı transfobide ise, trans kimliğin bilinmesi şart değildir. Sonuçları itibariyle damgalayıcı ve ayrımcı etkiye sahip söz ve eylemleri kapsar.[vii] Bu kısmı da örneklerle açalım. Fiziksel ve sözlü saldırı, transları fetişize etme, kasıtlı ya da kasıt olmaksızın kişilere (hanımefendi, beyefendi gibi ya da tercih etmedikleri zamirler üzerinden) cinsiyet kimliklerine uygun olmayan şekillerde hitap etme, deadname[viii] kullanma gibi pratikler kişiler arası ilişkilerde karşılaşabildiğimiz transfobi örneklerinden. Trans deneyimin öğrenilmesini takiben “hiç trans gibi durmuyorsun,” “trans olduğunu anlamamıştım” gibi hayranlık (!), şaşkınlık (!) ya da hoşnutsuzluk (!) ifadeleri de yine bu kategoride yer alır. Çünkü tüm bu ifadelerin ardında aslında aynı akıl yürütme bulunuyor: Bir ötekinin bedeni cis normatif ölçütler üzerinden algılanır ve bu normlara göre kişi bize cis ya da trans görünür.

 

Transfobinin kurumsal, ilişkisel, doğrudan ve dolaylı terimlerle nitelendirilmesi olguyu hiyerarşik bir sınıflandırma içinde ele alma niyeti taşımıyor. Daha ziyade birbirini de besleyen uygulanma alanları ve sahip olduğu mekanizmalar açısından onu tespit etmeye dair bir çaba söz konusu. Bunun yanında, trans kimliklerin ve deneyimlerin çokluğu gibi, maruz kalınan ayrımcılıkların nasıl deneyimlendiği, yorumlandığı ve kişileri nasıl harekete geçirdiği de bir çeşitlilik içinde anlaşılmalı. Fakatkadınların farklı ezilme biçimleri ve boyutları[ix] olduğunu kabul ederken deneyimlerin kolektif anlamına işaret etmemiz gibi -yani bu deneyimleri patriyarka, heteronormativite gibi kurucu egemenlik sistemleri üzerinden nasıl çözümlüyorsak- transların toplum içindeki pozisyonlarını da eşitsizlikleri yaratan baskı ve sömürü rejimleri üzerinden kavramsallaştırmak zorundayız. Zaten bu bakış açısı olmadığında transfobinin bireysel korkulara, psikolojilere indirgenerek yorumlanmasına varıyoruz. Böylesi bir değerlendirmenin ise trans hakları mücadelesine ve baskı rejimlerinin yok edilmesine herhangi bir faydası yok. Tam tersine, tarihi, işlevi ve işleyişi olan transfobiyi politik bir mesele olarak tartışmaya, cisnormativite, cisseksizm ve ikili cinsiyet rejimi üzerinden sorunsallaştırmaya ihtiyacımız var.

 

 

Fotoğraf : ODTÜ Mezuniyet Töreni, “ne bilelim siz trans bayrağını içeri almayınca…,” Twitter/ ecebalekoglu

 

 

[i] 9. İstanbul Trans Onur Yürüyüşü basın metninden, 2023.

[ii] Journal of Clinical Research in Pediatric Endocrinology adlı uluslararası hakemli dergide yayımlanan makaleye (“Endocrinological Approach to Adolescents with Gender Dysphoria: Experience of a Pediatric Endocrinology Department in a Tertiary Center in Turkey”) İstanbul Üniversitesi Akademik Veri Yönetim Sisteminden de pdf olarak erişilebilmektedir.

[iii] Tuğçe Yılmaz, “Herkesin sağlık hizmetlerinden yararlanmasını savunmaya devam edeceğiz,” Bianet, 22.08.2023. https://bianet.org/bianet/lgbti/283059-herkesin-saglik-hizmetlerinden-yararlanmasini-savunmaya-devam-edecegiz

[iv] Karine Espineira’nın diğer çalışmaları için bkz. https://karineespineira.wordpress.com/

[v] Karine Espineira, Sociologie de la transphobie, Pessac,  Maison des Sciences de l’Homme d’Aquitaine, 2015.

[vi] Eric Fassin, “Actualité des discriminations,” içinde Eric Fassin & Jean-Louis Halpérin, Discrimination: pratiques, savoirs, politique. La Documentation Française, Paris, 2008, s. 9-18.

[vii] Mathis Thomas, “Travail et transitude”: discriminations dans l’emploi et articulations des parcours de transition et des parcours professionnels des personnes trans, Mémoire de recherche, Master Etude sur le genre, Université Paris 8- Vincennes Saint-Denis, 2021-2022.

[viii] Dead name: “Kişilere doğduklarında verilmiş olan ve artık kullanmadıkları isim.” LGBTİ+ Hakları Alanında Çeviri Sözlüğü, Haz. Deniz Gedizlioğlu, Kaos GL Derneği, 2020. https://kaosgldernegi.org/images/library/cevirisozlugu2020.pdf

[ix] Sınıf, yaş, cinsellik, ırk vb. parametrelere bağlı olarak deneyimlerin farklılaşmasını kastediyorum.

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YMarksizm ve Trans Özgürleşmesi 
Marksizm ve Trans Özgürleşmesi 

Trans özgürleşmesi, kapitalizme karşı komünist mücadele olmaksızın gerçekleştirilemez ve bu mücadele, kurtuluşları için savaşmaya hazır birleşik bir işçi sınıfı olmaksızın başarıya ulaşamaz.

MEYDAN

Yİnterseksler Vardır! (1)*: “Siz Size Düşeni Yapıyor musunuz?
İnterseksler Vardır! (1)*: “Siz Size Düşeni Yapıyor musunuz?

İnterseks deneyimler, yalnızca iki cinsiyetin tanındığı ve bu ikisinden birine ait olma zorunluluğunun söz konusu olduğu ikili cinsiyet rejimine adeta meydan okur, çünkü bu deneyimler “kolayca” ikili kategorizasyon sistemi içine yerleştirilemez.

MEYDAN

YErkek-Devlet Şiddet Tekeline Karşı Feminist Şiddet Meselesi
Erkek-Devlet Şiddet Tekeline Karşı Feminist Şiddet Meselesi

Şiddetin kimler tarafından legal olarak icra edileceğini belirleyen devlet, şiddet uygulayan erkekleri cezasızlık politikalarıyla teşvik etmeyi sürdürürken, bu şiddete öyle ya da böyle karşı çıkanları da damgalamak ve cezalandırmak için her araca şüphesiz ki başvuruyor ve başvurmaya devam edecektir.

MEYDAN

YHafızalardan Silinenler, Hafızası Silinenler
Hafızalardan Silinenler, Hafızası Silinenler

Demans ve alzheimer olgularının hangi politik ve sosyal koşullarda özneleri etkisi altına aldığını tartışmak feminist perspektif açısından bir gereklilik.

Bir de bunlar var

Metin Erksan 1990’dan Bildiriyor: Sinemada Sansür Akıldışı, Olanaksız ve Sakıncalıdır
ABD Seçimleri: Onlar Erdi Muradına…
Lise Hocama Mektup: “Aklımda”

Pin It on Pinterest