Yazları dükkan önünde çekirdek, yatır muhabbetleri, kışları, soba üstünde çayın fokurtusu, mandalinanın kokusu… Ne kadar “övsen” de yoksulluk işte!
Tarihsel anlatılar içinde sarayla harem dışında ve Oryantalist tipolojilerden bağımsız olarak hayal etmekte güçlük çektiğimiz kadınları, bu resim sayesinde, Ankara’da gündelik hayatın içinde, işinde gücünde, kanlı canlı resmedebiliyoruz.
Ezhel Ankara’da yaşlanmayı, yaptığı işi istediği gibi yapmayı sürdürebilmeyi diliyor.
Bu sıkışıklık içinde kelimelerden medet umacağız.
Benim seçtiğim tutukluluk, yine de özgürlük demektir.
Kasetlere tutkun Mehmet Koçoğlu’nun portresi.
Hiçbir zaman uzak bir anı, acı bir tecrübe haline gelmesin bu yaşananlar. Tanıklarının yazdıklarını bir arada tutalım.
Yıkılan genelevlerin arazilerine park, otopark, mesire yeri, sosyal tesis, “kadın konuk evi” yapılacağı vaat ediliyor. Peki kadınlar nereye gidiyor?