Asya ve Pasifik ülkelerinde yaklaşık 21 milyon kişi ev işçisi olarak çalışıyor.

MEYDAN

Görünmeyen Mücadele: Göçmen kadın işçiler paralarını ve çocuklarını nasıl kaybediyor?

Raquel Carvalho’nun South China Morning Post’da yayınlanan 23 Şubat 2019 tarihli “The invisible struggle: how thousands of female migrant workers lose their money and their children every year” başlıklı makalesinin çevirisidir.

 

 

Lidia’nın oğlu bu ay 9 yaşına bastı ama Lidia Hong Kong’da olduğundan Sri Lanka’daki oğlunun doğum gününü kutlamak için ona şarkısını bile söyleyemedi. Ev işçisi olarak çalışmak için gittiği Hong Kong’da, oğluna bu kadar uzak kaldığı için gözyaşı döküyor. “Kocam oğlumla konuşmama izin vermiyor. Onun tek istediği şey para,” diyor Lidia.

 

Yirmi yıldır evin geçimini Lidia (gerçek ismi kullanılmamıştır) sağlıyor. Eve her ay para gönderiyor. Şimdiye kadar gönderdiği paralarla ev yaptırmışlar, bakkal dükkânı açmışlar ve taksi almışlar. Lidia 2015’ten beri oğlunu göremiyor. Şu an boşanma sürecinde ve Sri Lanka’da emekleriyle sahip olduğu her şeyi kaybetmekten korkuyor, oğlunu da.

 

Hong Kong’da yaklaşık 370.000 ev işçisi bulunuyor. Fotoğraf: Dickson Lee

 

Bu sıkıntıları yaşayan yalnız Lidia değil. Her yıl Asya’da binlerce kadın ailelerini geçindirebilmek için evlerini ve çocuklarını geride bırakarak deniz aşırı ülkelerde çalışmaya gidiyor. Çalışmaya giden kadınların çoğu istismara uğruyor, ihanete uğruyor, ellerine üç kuruş para kalıyor ve çocuklarından koparılıyorlar.

 

Kadın haklarına odaklanan hareket #MeToo’nun devrinde, mavi yakalıların karşı karşıya kaldığı sorunların uluslararası dikkat çekmediğini söylüyor göçmenler ve uzmanlar. Göçmen işçilerin çalıştığı ülkelerde kadınları cezalandıran yasaların ve kültürel kuralların yeniden gözden geçirilmesinin ve ülke çapında kadın göçmen işçilere destek olacak hizmetler verilmeye başlamasının artık zamanının geldiğini belirtiyorlar.

 

Otuzlu yaşlarına gelen Lidia’nın hiç sevgi dolu bir ailesi olmamış. Genç yaşta anne babasını kaybetmiş, onu büyüten dede ve ninesi tarafından istismara uğramış. Ve ona iş bulacağına söz veren bir adam bulduğu zaman arkasına bile bakmadan yola çıkmış. Adam Lidia’yı memleketine götürmüş ve ailesine Lidia ile evleneceklerini söylemiş. Sevgililik dönemi geçirmeden evlenmişler. Evlendikten üç ay sonra adam Lidia’yı dövmeye başlamış. Bu sırada 15 yaşında olan Lydia yardım isteyecek kimsesinin olmadığını düşünmüş. Ne ailesinden ne yetkililerden yardım isteyebilmiş. Ve 1999’da evlendikleri sene Lübnan’a ev işçisi olarak çalışmaya gitmiş. Lidia “Kocam çalışmak istemiyordu. Bütün gün evde oturuyordu…Paraya ihtiyacımız vardı,” diyor.

 

Lidia Lübnan’da 10 yıl çalışmış. 2008 yılında Sri Lanka’ya dönmüş ve döndükten kısa bir süre sonra oğlu dünyaya gelmiş. “Kocam hiç ayık gezmezdi, hep sarhoştu. Sürekli başka kadınlarla takılırdı. Oğluma üç aylık hamileyken beni o kadar ağır dövmüştü ki hastaneye gitmek zorunda kalmıştım,” diye anlatıyor Lidia. “Ailemin dağılmasını istemediğim için dişimi sıkmaya çalıştım. Çocuk olunca kocam düzelir sandım.”

 

Oğlunun daha parlak bir geleceği olsun diye Hong Kong’a çalışmaya giden Lidia’nın son yıllarda yaşadığı sorunlar iyice kötüleşmiş. Son konuştuklarında oğlu onun can güvenliği olmadığı için korktuğunu söylemiş:“Oğlum bana, eve gelme yoksa babam seni öldürecek dedi.”

 

Şimdi Lidia boşanma davasında oğlunun velayetini alabilmek için yasal yöntemlere başvurmayı düşünüyor. Bu yılın sonunda, Sri Lanka’daki sigortasını yenileyebilmek için kocasının imzasını alması gerekebilir ve bu durum onu endişelendiriyor. Bu uygulama yurtdışında çalışan kadınlara dayatılan bir kural. Lidia, “Çok acı çekiyorum… Ülkedeki yasaların değişmesi lazım. Kocaları karılarını öldürüyor, çocuklara doğru düzgün bakamıyorlar,” diyor.
“Ev de bakkal dükkânı da benim sayemde oldu. Ama kocam şimdi her şeyi elimden alıyor, oğlumu da. Evladımı çok özledim… O da artık ona yardım etmediğimi düşünüyordur belki de.”

 

Endonezyalı göçmen işçiler Hong Kong’a gidecekleri gün bir aradalar. Fotoğraf: AFP

 

Mary ise 42 yaşında, Endonezyalı. Lidia ile aynı acıyı paylaşıyor. O da bir yıldır kızını göremiyor.

 

Mary (gerçek ismi kullanılmamıştır) kızı daha küçücük bir bebekken ülkesinden ayrılıp Hong Kong’a çalışmaya gitmiş. Kızı artık 15 yaşında ama çok az konuşabiliyorlar. “Kocamla aramızda ciddi sorunlar 2010 yılında başladı,” diyor. “E boşanmak istemiyorsunuz tabii. Dişimi tırnağıma takıp çalışıyor, kazandığım bütün parayı ona gönderiyordum. Parayı idare etmeyi hiç beceremezdi…çok tembeldi.”

 

Bir yıl süren mahkeme sürecinden sonra Mary kocasından sonunda boşanabildi. “Dava çok uzun sürdü. Bu işler parasız olmuyor.” Aralarında sorunlar çıkmaya başlayınca kocası Mary’nin haberi olmadan kızını köye götürmüş. Mary, kocasının kızını ona karşı doldurduğunu söylüyor. “Son konuştuğumuzda…kızım beni suçladı. Bu sorunların benim başımın altından çıktığını düşünüyor. Bir anne olarak tabii ki kızımla konuşmak istiyorum ama ne zaman konuşuruz bilemiyorum.”

 

Uluslararası Göçmenler Birliği kurul başkanı Eni Lestari, “Kadınların ve çocukların refahı göz ardı ediliyor,” diyor. Fotoğraf: Xiaomei Chen

 

Uluslararası Göçmenler Birliği kurul başkanı Eni Lestari, kadın göçmen işçilerin ve çocuklarının durumu “Asya’daki en büyük sorunlardan biri ama hükümetler bu konuda bir şey yapmıyor,” diyor. “Kadınların ve çocukların refahı göz ardı ediliyor. Hükümetler gerekli mekanizmalara sahip değil, çoğu kişinin yararlanamadığı münferit programlar var sadece. Sorunların çoğu aile içinde halledilmeye çalışılıyor ve çocuklar ihmal ediliyor.”

 

Asya’da kadınlar yasalar veya geleneksel normlar sebebiyle ayrımcılığa uğruyor. Boşanma konusu hala birçok toplumda tabu olarak görülüyor. Örneğin Filipinler, Vatikan’dan sonra boşanmanın yasal olmadığı tek ülke. Geçtiğimiz sene mart ayında, boşanmayı yasallaştıracak kanun tasarısı Temsilciler Meclisi’nden geçmişti ancak Senatodan hala geçemedi. Bu kanuna en çok karşı çıkanlardan biri de Katolik Kilisesi olmuştu.

 

Endonezya ve Sri Lanka gibi ülkelerde boşanma, kadınlar için küçük düşürücü ve uzun süren bir süreç oluyor. Lestari, “Endonezya’da bir erkek ‘Seni istemiyorum’ dese yeter ama bir kadının boşanmak istemesi çok zor. Avukat tutmak için de çok paranız olması lazım, aşağı yukarı 8,000 Hong Kong Doları (1,010 USD) kadar bir meblağ,” diyor. “Bu kadınları destekleyecek özgür yasal bir mekanizmaya ihtiyaç var.”

 

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün yaptığı bir araştırmaya göre, Asya-Pasifik bölgesinde yaklaşık 16.8 milyon kadın ev işçisi olarak çalışıyor. Fotoğraf: AFP

 

Asya ve Pasifik ülkelerine çalışmaya giden işçilerin sayısı arttıkça bu sorunlar da artmaya devam edecek. Birleşmiş Milletler Kadın birimine göre, göçmen işçilerin tercih ettiği özellikle Hong Kong, Malezya ve Singapur gibi ülkelerde, ağırlıklı olarak kadınların çalıştığı sağlık, ev, eğlence ve üretim gibi sektörlerde işçi talebinin artması sebebiyle rekor sayıda kadın deniz aşırı ülkelere çalışmaya gidiyor.

 

Uluslararası Çalışma Örgütü’nün yakın zamanda yaptığı bir çalışmaya göre Asya ve Pasifik ülkelerinde yaklaşık 21 milyon kişi ev işçisi olarak çalışıyor. Bu sayının %80’ini yani 16.8 milyonunu ise kadınlar oluşturuyor.Sadece Hong Kong’da 370.000’den fazla ev işçisi bulunuyor. Onların da çoğu Filipinler ve Endonezya’dan gelen kadınlar. Yerel hükümetin tahminlerine göre önümüzdeki 30 yılda Hong Kong’da yaklaşık 240.000 ev işçisine ihtiyaç olacak.

 

Batı Nusa Tenggara köyünde Endonezyalı göçmen işçi adayları göçmenlik sürecini konuşuyor. Fotoğraf: ADBMI

 

Hong Kong’daki Endonezya başkonsolosu Tri Tharyat, hükümetin kadın göçmenlere sunduğu hizmetlerin ‘ideal’ olmadığının farkında olduğunu ancak bu durumu düzeltmek için adımların atıldığını söylüyor. Tri Tharyat: “Endonezya hükümeti, göçmen nüfusunun fazla olduğu köylerde işçi merkezleri kurdu ve ülkesine dönen göçmenlere yardımcı olma amacıyla küçük işletmelere devlet desteği sağlayarak girişimler başlattı.” Tri, son yıllarda artan boşanma oranlarının konsolosluğun da dikkatini çektiğini söylüyor ancak gizlilik gerekçesiyle kesin rakam vermiyor.

 

Ev işçileri Hong Kong’daki döviz havale merkezinde sırada bekliyor. Fotoğraf: AFP

 

Hong Kong Üniversitesi’nde öğretim görevlisi olarak görev yapan David Bishop, göçmen işçilerin kendi ülkelerinde yeni politikalar uygulanması gerektiğini ve yeni yasalara ihtiyaç duyulduğunu söylüyor. Bishop, “Hükümetler ülke ekonomisine katkıda bulunan vatandaşlarının ekonominin nimetlerinden de yararlanabilmesini sağlamalı,” diyor. “Buna ebeveynlik hakları gibi şeyler de dahil. Hele bir de ortada boşanma davası varsa. Kadının yurtdışına çıkabilmesi için bir erkeğin onayı neden gerekli?”

 

“Bankacılık mevzuatları da cinsiyet eşitliğini sağlayacak şekilde düzenlenmeli. Kadınlar kocalarının imzası olmadan da banka hesaplarına erişebilmeliler.” Göçmenlik ve para transferi politikaları Asya’daki çoğu ülkenin kalkınma planında yer alıyor. Profesör Bishop, “Bilhassa Asya’da evi asıl geçindiren kadınlar oluyor,” diyor. “Yasalar artık bu duruma ayak uydurmalı, yerel kültür de kadınlara arka çıkmalı.”

 

Seul’daki #MeToo yürüyüşünden bir eylemci. Fotoğraf: AFP

 

Uluslararası Göçmenler Birliği’nden Eni Lestari, #MeToo gibi hareketler sayesinde dünya çapında gündeme gelen kadın hakları ve toplumsal cinsiyet eşitliği tartışmalarına, hiçbir zaman yeterince temsil edilmeyen göçmen kadın işçilerin mücadelesinin de dahil edileceğini umut ediyor.

 

Lestari, “#MeToo hareketi çok Batı odaklı bir hareket. Asya ve Afrika’daki kadınlar daha farklı sorunlarla mücadele ediyor,” diyor. “Yoksullukla, dinle, toplumsal kısıtlamalarla, kadın ve çocuklara yatırım yapmayan yozlaşmış hükümetlerle başa çıkmaya çalışıyorlar… Bizim mücadelemiz daha çok yoksullukla, hayat kalmaya çalışmakla ve çocuklarımıza destek olabilmekle ilgili,” diyor. “Bu tip hareketlerin ortaya çıkmasını destekliyorum ancak böyle bir mücadeleyi olduğu gibi benimseyebilmemiz zor. Dilerim bu gibi küresel hareketler bizim sorunlarımızı da dikkate almaya başlar.”

 
 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YErmeni ve Azerbaycanlı feministlerden ortak 8 Mart açıklaması: Ataerkil “barışınız” batsın!
Ermeni ve Azerbaycanlı feministlerden ortak 8 Mart açıklaması: Ataerkil “barışınız” batsın!

Gerçek kurtuluştan geçen yol, Azerbaycan ve Ermenistan halkı arasında feminist ilkelere dayanan ve kökten gelen bir örgütlenmeyle mümkün olacak. Bu süreçte birbirimizden uzaklaşmayacak, birbirimize daha çok kenetleneceğiz. Bu baskıcı koşullara ve güç dinamiklerine cevabımız feminist devrimle olacak.

MEYDAN

YKrize Işık Tutuyoruz: Koronavirüs Zamanında Bakım Emeği 4
Krize Işık Tutuyoruz: Koronavirüs Zamanında Bakım Emeği 4

Bir tarafta bakım emeğinin artması ve bunların kadın işi olarak görülmesi, diğer tarafta kolektif bilinç sayesinde koşullara ve vaziyetlere yeni bir anlam kazandıran günlük direnişler.

MEYDAN

YKrize Işık Tutuyoruz: Koronavirüs Zamanında Bakım Emeği 3
Krize Işık Tutuyoruz: Koronavirüs Zamanında Bakım Emeği 3

Kadın işçiler bakım emeğinin ön saflarında yer alıyorlar ve bu savunmasızlık, şiddet ve sömürü zincirinin “en zayıf halkası” onlar.

MEYDAN

YKrize Işık Tutuyoruz: Koronavirüs Zamanında Bakım Emeği 2
Krize Işık Tutuyoruz: Koronavirüs Zamanında Bakım Emeği 2

Hayatın devamlılığını sağlayan sosyal ve duygusal ilişkileri, iş gücü piyasasının  ya da belli bir zümrenin kar ihtiyaçlarından bağımsız şekilde kurabilmek...

Bir de bunlar var

Ayşe Deniz’in Seçimi
Hakikat İhraç Edilemez
Hepimiz Trans Kapsayıcı Feminist Olmalıyız

Pin It on Pinterest