Kız çocukları her geçen gün daha küçük yaşlarda ergenliğe giriyor ancak toplumun bu duruma verdiği tepki kızların sağlığını yıllar boyu kötü etkiliyor.

MEYDAN

Erken Ergenliğin Sağlık Açısından Riskleri

Cindy Lamothe’nin BBC’de yayınlanan 12 Haziran 2018 tarihli “The health risks of maturing early başlıklı makalesinin çevirisidir.

 

 

 

İlk kez bir yabancının çıplak bacaklarımı dikizlediği zamanı hala hatırlıyorum. Ben 11 yaşıma girmeden hemen önceki yazdı. Evin yakınındaki bir marketteydim. Adam kasa sırasında annemle benim arkamda durmuş beni baştan aşağı süzüyordu. Babamın yaşlarındaydı. Ancak gözlerinde hiç sevecen bir ifade yoktu.

 

Yaşıtlarıma göre erken gelişmiştim ve yaşımdan büyük gösteriyordum, bedenimin geçirdiği hızlı değişimlere henüz aklım ermiyordu. Benden büyük adamların bakışları beni rahatsız ediyordu, kendimi güvende hissetmiyordum. Sokakta yürürken ne zaman tanımadığım biri bana öpücük atsa kalbim hızla çarpıyor, ağzım kuruyordu. Yanımdan arabayla geçerken bana bağırarak söyledikleri iğrenç şeyleri gözlerimi kapattığım zaman duyabiliyorum hala. İnsan içine şortla çıkmaktan korkan 10 yaşındaki o kız çocuğuna dönüşüveriyorum.

 

İstenmeyen yorumlara ve bakışlara maruz kalmak diğer cinsel şiddet türleriyle karşılaştırıldığında kulağa hafif gelebilir. Ancak araştırmalara göre cinsel şiddetin bu türü de çocukları rahatsız ediyor, etkileri hayat boyunca devam eden psikolojik problemlere sebep olabiliyor.

 

#MeToo gibi hareketler, iş yerinde yaşanan cinsel tacizin boyutlarını gözler önüne serdi. Ancak çocukların uğradığı cinsel tacizler o kadar sık konuşulmuyor. Halbuki dünya çapında kız çocuklarının ergenliğe girme yaşı hızla gerilerken bu konuyu masaya yatırmanın zamanı geldi de geçiyor bile. Kız çocuklarında memelerin gelişmesiyle kendini belli eden ergenliğe giriş yaşı ABD’de 1970’li yıllarda 12 civarında iken bu rakam 2011 yılında 9’a geriledi. Yapılan bir araştırmaya göre beyaz kız çocuklarının %18’i, hispanik olmayan siyah kız çocuklarının %43’ü ve hispanik kız çocuklarının %31’i dokuz yaşını doldurmadan ergenliğe girmiş oluyor. Araştırmacılar hala bu durumun nedenlerini değerlendiriyor.

 

Bu durum, 6-8 yaş arası kız çocuklarının cinsel tacize uğrama riskini arttırıyor. Ergenliğe erken giren kız çocukları yaşıtlarına göre daha çok cinsel tacize uğruyor. Araştırmacılar ergenliğe erken giren kız çocuklarının cinsel tacize daha çok uğramalarının sebeplerinden birinin daha erken cinsel davranışlarda bulunmaları olabileceğini düşünüyordu ancak bunun bir etkisi olmadığı anlaşıldı. Erken ergenliğe giren kız çocukları, yetişkinler kadar yaşıtlarının da ilgilerini çekiyor. Erken gelişen kız ve erkek çocukları, sınıf arkadaşları tarafından daha çok cinsel tacize uğruyor. BBC’nin Birleşik Krallık’ta yaptığı bir araştırmaya göre 6 yaşında çocuklar bile trenlerde ya da tren istasyonlarında cinsel tacize uğruyor.

 

Oregon’da yaşayan 26 yaşındaki Carrie Juergens, 11 yaşındayken ailesiyle birlikte su parkına gittiğini hatırlıyor. Yetişkin bir adam civardaki jakuzilerden birine kadar Carrie’yi takip etmiş ve jakuzide yanına oturup kollarını Carrie’nin arkasına koymuş. Adam Carrie’ye hangi okula gittiğini ve kaç yaşında olduğunu sormuş. “Su parkının başka bir tarafına kaçtım. Adam peşimden geldi ve beni gıdıklamaya çalıştı,” diyor Carrie. “Nasıl tepki vereceğimi bilemedim çünkü toplum kızlara hep uslu olmalarını öğütlüyor.” Juergens aklından şöyle geçirmiş: “Eğer kadın olmak böyle bir şeyse ben almayayım.”

 

Bütün çocukların ergenlikte zorluklar yaşamasına rağmen, yaşıtlarından daha erken gelişen kız çocukları diğerlerine göre daha savunmasız oluyor. Yakın zamanda sonuçlanan bir araştırmada, araştırmacılar 7.000’den fazla kadını 14 yıl boyunca takip altına aldı. Erken menarş (ilk menstrual kanama) görülen kız çocuklarında depresyon, madde kullanımı, yeme bozuklukları ve anti-sosyal davranışların yetişkinlikte görülme olasılığının daha yüksek olduğu görüldü. Araştırmacılardan biri olan ve Cornell Üniversitesi’nde psikoloji profesörü olarak görev yapan Jane Mendle, “Erken ergenliğin psikolojik sağlığa olan zararları dünyada birçok ülkede de etkilerini gösteriyor,” diyor.

 

Erken gelişen kız çocuklarının yetişkinlikte bu tip sorunlar yaşamalarının nedenlerinden biri, kendilerinden daha büyük erkek çocuklarından ya da yetişkin erkeklerden gördükleri istenmeyen ilginin ve bedenleriyle ilgili yapılan yorumların ergenliğe girdiklerinde birden artması olabilir. Mendle, “Burada önemli olan nokta, ergenliğin başka insanlar tarafından fark edilebilir olması,” diyor.

 

Memeleri çıkmış bir genç kız, çocukluğundan bir şey kaybetmemiştir. Henüz gelişimini tamamlamamış bir kız kadar çocuktur o da. Böyle durumlarla nasıl başa çıkacağını o da bilemez. Ben 10 yaşındayken Barbie bebeklerimle oynamak ve küçük erkek kardeşimle Disney Channel izlemek hala en sevdiğim şeylerdendi. Duygusal açıdan erkeklerin bana olan ilgisini tam anlamıyla kavrayabilecek düzeye henüz gelmemiştim.

 

Ergenliğe girmenin kızlar için evlenecek yaşa gelmek demek olduğu kültürlerde kız çocuklarının cinselleştirilmesi daha çok soruna sebep oluyor. Çocuklara yardım fonu UNICEF’in verilerine göre, günümüzde dünyada her üç kadından biri (250 milyon civarında) 15 yaşına gelmeden evlendiriliyor. Bu istatistik sadece gelişmekte olan ülkeleri içermiyor. ABD eyaletlerinin çoğu bazı durumlarda 13 ya da daha küçük yaştaki reşit olmamış çocukların evlenmesine izin veriyor. Unchained at a Glance, ABD’de zorla evlendirilmek isteyen kadın ve çocuklara yardım eden kâr amacı gütmeyen bir kuruluş. Bu kuruluşun verilerine göre, 2000-2010 yılları arasında ABD’de aralarında 12 yaşında çocukların da bulunduğu 248.000 civarında çocuk evlendirilmiş.

 

Erken yaşta evlilik kalıcı zararlara yol açıyor. Erken yaşta evlendirilen kızlar eğitim haklarından mahrum bırakılıyor ve ciddi sağlık sorunlarıyla karşılaşıyorlar. Örneğin, Bangladeş’in köylerinde, kız çocukları ilk adetlerini görür görmez evlendiriliyorlar. Hamile kalan her 110 kız çocuğundan biri doğum sırasında yaşamını kaybediyor. Bu oran, 20-24 yaş arası annelerin doğum esnasında ölüm oranının 5 katı. Bu rakamlar, yaşanan bu ölümlerin “kabul edilemez derecede yaygın” olduğunu gösteriyor. Çocuk evliliklerinin psikolojik etkilerinin araştırılmaya devam edilmesi gerekiyor. Etiyopya’da yapılan bir araştırmaya göre, 10 yaşından itibaren erken yaşta evlendirilen kızlarda intihar riski daha yüksek oluyor.

 

Bazı aileler, ergenlik belirtisi gösteren kız çocuklarının daha adet görmeye başlamamış olsalar bile, cinsel ilişkiye gireceğinden ya da cinsel saldırıya uğrayacağından korkuyorlar. Bu şartlar altında kız çocuklarının evlendirilince ‘güvende olacağı’ düşünülüyor.

 

Bu durumun en çok sorun yarattığı iki ülke olan Nepal ve Bangladeş’te çalışmalar yapan, kâr amacı gütmeyen uluslararası Care kuruluşunda görev yapan toplumsal cinsiyet uzmanı Nidal Karim, “Toplumda ve aileler arasında kol gezen bu korku yüzünden, kız çocukları büyüdükçe dünyaları küçülüyor, özgürlükleri git gide kısıtlanıyor,” diyor.

 

Karim şöyle ekliyor: ”İnsanlar kız çocuklarının cinselliği konusunda endişeliler ama kızlara hem kendilerini hazırlayabilmeleri hem de koruyabilmeleri için bedenleriyle, ergenlikle, seksle ve üremeyle ilgili hemen hemen hiçbir şey öğretmiyorlar.“

 

Çocuk evliliklerinin az görüldüğü ülkelerde bile çocukların erken ergenliğe girmesi sorunlara sebep olabiliyor.

 

Minnesota’lı serbest yazar Pauline Campos, çocukken gördüğü cinsel ilgi yüzünden kendi bedeninde rahat edemediğini söylüyor. 8 yaşına geldiğinde B kup sütyen giyiyor, bol tişörtlerin ve büyük beden tuniklerin altına gizleniyormuş. “Kendi bedenim bana garip geliyordu çünkü o yaştaki aklım o zamanki bedenime uymuyordu,” diyor Campos.

 

Artık yetişkin olan Campos, bu yaşadıklarının onda beden dismorfik bozukluğuna yol açtığını söylüyor. “Kendimi hayatı boyunca iyileşme sürecinde olan bir bulimik olarak görüyorum. Çünkü uzun zamandır atak geçirmemiş olsam da bu tarz düşünceler bir kere kafanıza girdi mi bir daha onlardan kurtulamıyorsunuz,” diyor. “Kendi iyiliğim için daha sağlıklı yaşamaya çalıştığım zamanlarda, aynada kıvrımlarıma bakıp görünüşümden rahatsız olduğum anlar hep oluyor.”

 

Yapılan araştırmalara göre de ergenlik döneminin başlarında cinsel tacize uğrayan çocuklarda nesneleştirilmiş beden bilinci (NBB) ortaya çıkıyor. Psikologlar NBB’yi, kişinin kendi bedenini sergilenen ve değer biçilen bir obje olarak görmesi durumu olarak tanımlıyor.

 

Bu konuda yapılan yeni araştırmalar, erken yaşta cinsel obje olarak görülmenin çocuklara zarar verdiği bulgularını destekliyor. 2016 yılında yapılan bir araştırmaya göre, cinsel tacize uğrayan çocuklarda depresyon semptomları ve negatif beden algısı daha çok görülüyor. Bu bilgilerin ışığında, 11-13 yaş arası kız çocuklarında erkek çocuklarına göre daha fazla kendini nesneleştirme, beden utancı, beden izleme ve depresyon görülmesine şaşırmamak gerek. Kız çocukları erkeklere göre daha çok utanıyor, kaygı duyuyor ve intihar eğilimi gösteriyorlar.

 

Erken gelişen kız çocukları yeme bozuklukları, suç işleme ve eğitimde yaşıtlarından geri kalma gibi başka birçok sorunla karşı karşıya kalıyorlar.

 

Lancaster Üniversitesi’nde toplumsal cinsiyet ve bilim araştırmaları profesörü olarak görev yapan sosyolog Celia Roberts, yetişkinlerin herkese cinsel bir değer biçilen dünyasına girmenin, kız çocuklarının kendilerini farklı şekillerde değer biçilmiş, yargılanmış ve görünür hissetmelerine sebep olduğunu söylüyor. “Çocukken birileri size kötü davranmadığı sürece bir insan olarak değerli ve önemli olduğunuzu düşünürsünüz. Bu çocuk olmaktan çok farklı bir durum,” diyor Roberts. Cinsel tacize uğrayan çocuklar kendilerini “birey olarak değil de başkalarının kullanabileceği ya da üstünlük kurabileceği bir obje olarak görüyorlar”.

 

Okul gibi ‘güvenli sayılan’ yerlerde bile kız çocukları cinsel tacizin ve dedikoduların kurbanı oluyor. ABD’de ülke çapında yapılan bir araştırmaya göre ergenlik çağındaki kız çocuklarının %56’sı, erkek çocuklarının ise %40’ı cinsel tacize uğradığını bildirmiş. Tacizler erken yaşta başlıyor. Çocuklar altıncı sınıfa yani 11-12 yaşlarına geldiklerinde kız öğrencilerin 1/3’inden fazlası en az bir kez bir erkek çocuk tarafından tacize uğramış oluyor.

 

Mendle’a göre kızların bedenleri değişmeye başladığında diğer çocuklar bu değişimleri merak edebilir ya da bu durum onlara garip gelebilir ama bu kötü niyetli olmayacakları anlamına gelmiyor. Kız çocuklarının ‘kadınsı’ özellikleri hakkında yapılan varsayımlar, ileride feminen bir kişiliği tercih etmeyebilecek olan kızlara çok daha fazla zarar veriyor. Toplumsal cinsiyet rollerinin dışında kalan öğrenciler yaşıtlarına göre daha büyük risk altında: yapılan bir araştırmaya göre trans gençlerin %81’i ve lezbiyen kızların %72’si cinsel tacize uğrarken heteroseksüel natrans (cisgender) kızların %43’ü ve heteroseksüel natrans erkeklerin %23’ü cinsel tacize uğruyor.

 

Irkçılığa maruz kalan ve fetişleştirilen beyaz olmayan kız çocukları içinse tacizin boyutları çok daha büyük olabiliyor.

 

California’da yaşayan, ailesinin özel hayatıyla ilgili şeyleri bilmesini istemediği için anonim kalmayı tercih eden Asya-Amerikalı bir psikolog, 12 yaşındayken bedeniyle ilgili iğrenç yorumlar almaya başladığını söylüyor. “Hatırladığım en eski olaylardan biri, sınıftaki bir çocuğun resmen benimle seks yapacağını söylemesiydi,” diyor. Bu tip yorumları genelde “Cinsel organın kıllı mı? Asyalılarda pek kıl olmuyormuş diye duydum da.” gibi ırkçı söylemlerin takip ettiğini de ekliyor.

 

Gothenburg Üniversitesi’nde psikoloji profesörü olan Therese Skoog erken gelişmiş kız çocuklarının, erken ergenliğin beraberinde getirdiği psikolojik sorunlara rağmen yaşıtlarına göre psikolojik açıdan daha olgun ve uyumlu olduğunu fark etmiş.

 

Kendi adıma, o kadar genç yaşta böyle şeyler yaşamanın yetişkinlikte bana daha çok empati yeteneği kattığını ve beni duygusal anlamda geliştirdiğini gördüm, özellikle de benimle aynı şeyleri yaşamış insanlara karşı.

 

Araştırmacılar çocuklarda erken cinsel gelişime kıyamet alametiymiş gibi yaklaşılmaması konusunda aynı fikirde. Burada sorun yaratan kız çocuklarının bedenlerindeki değişimler değil. Buradaki sorun toplumun bu değişimlere olan tepkisi. Bu yüzden, kız çocuklarına ve ailelerine nasıl en iyi şekilde destek olabiliriz onu düşünmemiz gerekiyor. Roberts’in dediği gibi, “ergenliği rahatsız edici bir deneyim haline getiren bu cinsiyetçi kültürlere meydan okumalıyız.”

 

Skoog’a göre bu sorun, çocuklara temel cinsellik eğitimi veren ve toplumsal bilinç, empati yeteneği ve dürtü kontrolü gibi kavramları öğreten toplumsal ve duygusal öğrenme programlarının geliştirilmesiyle çözülebilir ancak. Bu yöntem, gelecekte yapılacak müdahale çalışmalarının bir parçası olabilir ve erken gelişen kız çocukları da dahil olmak üzere bütün gençlerin cinsel tacize uğrama riskini düşürmede kullanılabilir.

 

“Toplumda saygılı davranışları arttırmalı ve bir kadının ya da kız çocuğunun cinsel görünümü veya cinsel davranışlarının o kişinin herhangi bir cinsel davete açık olması anlamına gelmediğini” insanlara öğretmeliyiz.

 

Tacizin her türlüsüne hiçbir şekilde tolerans göstermezsek cinsel tacizin önüne geçebiliriz ancak.

 

 

 

Ana görsel: Alice Neel, Julie ve Bebeği, 1943.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YErmeni ve Azerbaycanlı feministlerden ortak 8 Mart açıklaması: Ataerkil “barışınız” batsın!
Ermeni ve Azerbaycanlı feministlerden ortak 8 Mart açıklaması: Ataerkil “barışınız” batsın!

Gerçek kurtuluştan geçen yol, Azerbaycan ve Ermenistan halkı arasında feminist ilkelere dayanan ve kökten gelen bir örgütlenmeyle mümkün olacak. Bu süreçte birbirimizden uzaklaşmayacak, birbirimize daha çok kenetleneceğiz. Bu baskıcı koşullara ve güç dinamiklerine cevabımız feminist devrimle olacak.

MEYDAN

YKrize Işık Tutuyoruz: Koronavirüs Zamanında Bakım Emeği 4
Krize Işık Tutuyoruz: Koronavirüs Zamanında Bakım Emeği 4

Bir tarafta bakım emeğinin artması ve bunların kadın işi olarak görülmesi, diğer tarafta kolektif bilinç sayesinde koşullara ve vaziyetlere yeni bir anlam kazandıran günlük direnişler.

MEYDAN

YKrize Işık Tutuyoruz: Koronavirüs Zamanında Bakım Emeği 3
Krize Işık Tutuyoruz: Koronavirüs Zamanında Bakım Emeği 3

Kadın işçiler bakım emeğinin ön saflarında yer alıyorlar ve bu savunmasızlık, şiddet ve sömürü zincirinin “en zayıf halkası” onlar.

MEYDAN

YKrize Işık Tutuyoruz: Koronavirüs Zamanında Bakım Emeği 2
Krize Işık Tutuyoruz: Koronavirüs Zamanında Bakım Emeği 2

Hayatın devamlılığını sağlayan sosyal ve duygusal ilişkileri, iş gücü piyasasının  ya da belli bir zümrenin kar ihtiyaçlarından bağımsız şekilde kurabilmek...

Bir de bunlar var

“İnsani Müdahale” Ne Demek Bize Sorun!
Kadınınız Kutlu Olsun
Bu Pakette Kadının Da Barışın Da Adı Yok!

Pin It on Pinterest