Bizim arşivde de benimsediğimiz politika, tanınmış sinemacılara değil, unutulmuş isimlere, daha da ihmal edildikleri için özellikle kadınlara ağırlık vermek.
Kadın içine girilen, deforme edilen, döllenen ya da bakışla sömürülen, fethedilecek nesne değildir artık.
Ressamlar ve heykeltıraşlar rejimin dayattığı sosyalist gerçekçi üsluba harfiyen uymaya zorlanırken Andreeva, kumaşlarda soyut sanatı sürdürme özgürlüğünü bulmuştu.
Sokağa çıktığımda ne zamandır orada olan bir yerin, mekanın artık olmadığını veya büyük ölçekli yatırımlar tarafından ele geçirilerek değiştiğini, geride kendisini koruyabilen, kent belleğinde ve şimdide varolmayı sürdürebilen çok az yer kaldığını görüyorum.
Bu seyahatten dönülecekse de bu ailenin bir daha bir araya gelmeyeceği kesinleşmiştir.
Keiko, son kertede evlenip bir yuva kurarak ailesinin gözüne giremese de, sistemin kusursuz işleyen çarklarının birinin içinde, süpermarkette, güven buluyor, razı oluyor ve zamanımızın sık tekrarlanan ifadesiyle iyi hissediyor.
Görüntülerin eskiliği, bazı yerlerde gözü rahatsız eden “eski püskülüğü” beni rahatsız etmiyordu. Görüntü ve sesin birbirinin önünü kesmediği bir film yapmak istedik; birbirlerinin önüne geçmediği ama eşit derecede önemli oldukları bir film.
İnsan aklı ve tahakkümüne göre işleyen bütün kurumlarca katildir Janina. Canlıların yaşama hakkını savunan ekofeminist bir perspektife göreyse bir halk kahramanı.
De Lempicka, 1919’da kaçtıkları devrim sonrasının St. Petersburg’unda, ailesinin mücevherlerini ve kocasının servetini yitirdikten sonra, öncelikle geçimini sağlamak için resim yapmaya başladı. “Mucizeler yok,” demişti. “Ne yapıyorsan yalnızca o var.”
Kendi hayal kırıklıklarımı ve ketumluğumu da işin içine katarak sormadan edemiyorum: Yanında durabilmek için size nasıl bir Venüs lazım?