Konuşmak gerektiğinde susmaktan nefret ediyorum.

SANAT

Bilinen İlk Kadın Bestecilerden, İstanbullu Kassia

Adı günümüze gelebilmiş ilk kadın bestecinin Bingenli Hildegard olduğunu zannederdim. Meğer daha öncesi varmış: İstanbullu Kassia.

 

İstanbul derken, Konstantinopolis’in yedinci tepesi Zerolofos teknik olarak. Bugün Yedikule, Samatya civarı bir yere tekabül ediyor.

 

Kassia dokuzuncu yüzyılda yaşamış Bizanslı bir şair, baş rahibe ve bestekâr. Kendisiyle ilgili rivayetlerden ilki ve muhtemelen en ünlüsü Bizans sarayında düzenlenen bir gelin şovda geçiyor. Gelin-şov (uydurmadım, literatürdeki ismi bu) Bizans ve Rus geleneğinde imparatora/çara zevce olsunlar diye genç kızların karpuz gibi sıraya dizildiği merasimin adı. ??

 

İmparator Teofilos’un üvey annesi Efrosini’nin düzenlediği bu Gelinim Olur Musun ortamında görücüye çıkan kızlardan biri de Kassia. Tarihçilerin aktardığına göre güzelliğinden etkilenip yanına yaklaşan on altı yaşındaki Teofilos ile Kassia arasında şu diyalog geçiyor:

 

??Bir kadından geldi tüm kötülükler.

??Ve bir kadından geldi tüm iyilikler.

 

Negging tabir edilen, kadının ilgisini çekmek, onu baştan çıkarabilmek için konuşmaya hakaretle başlama stratejisinin mükemmel bir örneği Teofilos’un yaptığı. Kastettiği Havva’nın o büyük günahı. Yasak meyveyi ilk ısıran olmakla kalmayıp bir de Adem’e uzatışı. Kassia’nın kastettiği de Meryem Ana. Şimdi bu iki dokuzuncu yüzyıl Ortodoks ergenine “ikiniz de öyle saçmalıyorsunuz ki” demeden önce hatırlamak gereken şeyler var.

1. Kassia’nın sözü zamanın şartlarına göre esaslı bir lafı gediğine koyma.

2. Kassia’nın imparatora cevap verme “küstahlığında” bulunabilmesi büyük skandal ve nitekim o küstahlık Teofilos’un mors olmuş bir halde uzaklaşmasına ve gelin şovdaki diğer bir kız Teodora’yla evlenmesine sebep oluyor.

3. Teofilos’la din bilgisi/ağız yarıştırabiliyor oluşunun temelinde Kassia’nın o zamanlar kızlara çok ender nasip olabilen düzeyde bir öğretim görmüş olması var.

 

Zengin bir aileden gelmesi Kassia’nın entelektüelliğine olanak tanıyan ana faktör tabii. Bu sınıfsal piyango bir yana, araştırmacı Anna Silvas Bizans’ın dokuzuncu yüzyılı için “Kassia’nın kalibresindeki kadınlara bir fırsat penceresi aralanmıştı. Sonraki yüzyılda nükseden kadın düşmanı hissiyatla birlikte bu pencere yeniden kapanacaktı” diyor ve şair Tekla ile şair Teodosia’nın da aynı yüzyıldan çıktığına işaret ediyor.

 

Kassia’nın adının karıştığı tek skandal, gelin şovdaki hadise değil bu arada. Bizans’ı o yıllarda çalkalayan bir dinî – siyasi çekişme var: ikonalar kalsın mı gitsin mi? Yandan yandan gelen İslamiyet’in etkisiyle de harlanan bir tartışma. Kassia pek çok kadın gibi ikonaların en büyük savunucularından. Bu uğurda dayak yemişliği, kırbaçlanmışlığı da var genç yaşında.

 

Konuşmak gerektiğinde susmaktan nefret ediyorum.

 

…şair Kassia’nın dizelerinden biri. Bir başka şiiri, naçizane çevirimle:

 

Aptallığa ne çare,

yoktur ölümden başka ilacı!

Aptal onurlandırılırsa eğer, bulunmaz ondan zorbası.

Domuz burnunda çıngıraktır aptaldaki bilgi

Genç aptal muktedirse hele,

gör o zaman felâketi.

 

Bir de mesela, yokuşlu memleketten geldiği, İstanbulluluğu ne kadar belli değil mi:

 

İyilikten kolaydır kötülük, iyilik dik bir yokuş.

Kötülük bir bayır daha çok, aşağıya doğru.

 

Kassia’ya İstanbullu diyip durmam rahatsız ediyor mu? Vıcık vıcık fetih sûresi, fetih ezanı, fetih bilmemnesi olduğumuz bu günlerde Kassia’yı o yokuşlarda bir hemşehri olarak hayal etmek bana huzur veriyor. Okul hayatımız boyunca yurtlarına “girdiğimiz”, şehirlerine zorla el koyduğumuz, sonlarını getirdiğimiz ve “kahpe” yani kadın yani aşağılık olduklarından başka bir şey öğretilmediğimiz Bizans bundan mı ibaret? 1100 sene boyunca ayakta kalmaları, sanatlarının o morlu altınlı ışıltısı, başkent kurmak için eski dünyanın belki en güzel noktasını seçmeleri, müziklerinin bu kadar tanıdık olması da mı bir merak uyandırmıyor? Bu hissiyat Kassia’yı benim için “dünya tarihinden” değil buralı, buradan bir kadın yapıyor.

 

O zamanın buralı kadınları için de iki seçenek var, ya evlilik ya manastır. Kassia bu iki şıklı soruyu kendi manastırını kurarak cevaplıyor. Burada hem dinî şiirlerini hem de yukarıdaki gibi epigramlarını yazıyor. Dahası kendisinin ve başkalarının dinî şiirlerine beste yapmaya başlıyor.

 

Bestelerinin en ünlüsü Düşmüş Kadın ya da diğer adıyla Kassiani ilahisi:

 

 

Kassiani ilahisinin okunduğu ayin, normalde kilisede gözükmesi pek hoş karşılanmayan seks işçileri tarafından özellikle rağbet görürmüş.

 

Paskalya haftasının Kutsal Salı gününde okunuyor.

 

Yaklaşık 1200 yıldır.

 

gelin-show

Grigory Sedov, 1882, bir gelin şov tasavvuru

 

 

Kaynak: Anna M. Silvas, ‘Kassia the Nun c.810-865: an Appreciation’, ayrıca İstanbul Kadın Müzesi, British Library, Sisters in Songwiki.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

KÜLTÜR

YSalacak’ta İki Kız
Salacak’ta İki Kız

"Bilinmeyen" fotoğrafçı kimdi? Bu fotoğraf kaç senesinde çekildi?

KÜLTÜR

YBunca Zaman Arkadaş Olabilir Miydik Yani?
Bunca Zaman Arkadaş Olabilir Miydik Yani?

Ryan Murphy'nin yeni dizisi "Feud: Bette and Joan" üzerine

Bir de bunlar var

Wandering Feelings from Performance to Textile: Interview with Sevda Semer
Kürt Sineması Üzerine Bir Diyalog: Hakikat, Dil ve Yorum
Günümüze Gelen En Eski Uzun Metrajlı Animasyon Film

Pin It on Pinterest