"Özgür Bir Filistin İçin: Filistinli Kadınlardan Filmler" programı bedava ve çevrimiçi olarak yayında.

SANAT

Özgürlük Şarkıları

Kaelen Wilson-Goldie’nin Artforum‘da 30 Mayıs 2021’de yayımlanmış  “Freedom Songs” başlıklı yazısının çevirisidir.

 

 

1935’te Alman etnomüzikolog Robert Lachmann kütüphanedeki işinden atılınca Nazilerden kaçıp Kudüs’e gider. Yahudi bir ailenin çocuğu olarak Berlin’de dünyaya gelen Lachmann Kudüs’te Arapça öğrenir ve bir yandan Kuzey Afrikalı savaş esirlerine mihmandarlık ederken diğer yandan Arapça şarkıların biçim ve yapılarını araştırmaya girişir. İleriki yıllarda Fas, Tunus, Cezayir ve Mısır’a seyahat edecek, seküler ve dini müzikler üzerine geniş çaplı bir saha çalışması yürütecektir. Bu araştırma esnasında ortaçağdan modern döneme, Kürtçeden bir Berberi dili olan Kabiliye şarkılarına ve Cerbe adasındaki Yahudi topluluğunun kutsal müziklerine kadar repertuvarını genişletir. Filistin Radyosu’nda 2 sene boyunca muazzam bir program sunar; gezdiği coğrafyalardan topladığı Arap, Bedevi, Berberi, Kıptî, Sâmirî İbranicesi (Samaritan), Yemeni vb. pek çok topluluğun ve dilin müziklerini kayda alarak arşivine kattığı binden fazla şarkıyı azınlık müziklerinin farklı yönlerini inceleyerek bu programda çalar.

 

Lachmann’ın radyo programından 80 sene sonra, sanatçı Jumana Manna bu muazzam arşive dalarak 2016’da, 66 dakikalık A Magical Substance Flows into Me [Büyülü Bir Madde İçime Akar] adlı bir film yaptı. Kudüs’te büyümüş olan Manna’nın filmi, kayıp tarihin yeniden canlandırılmasının yanında, pek çok savaşa ve yıkıma rağmen bir türlü tektipleşmeye gelmeyen, tek bir üst-anlatıya sığmayan inatçı bir karmaşa ve takıntılı enerjiler barındıran bu şehre bir aşk mektubu mahiyetinde. Lachmann’ın ve kaydettiği müziklerin cızırtılı sesinde ritim bulan film, aynı geleneklerin günümüzdeki icracılarına da uğruyor; örneğin, aslen Faslı bir Yahudi olan İsrailli güzeller güzeli Neta Elkayam’ın ocakta pişen yemeğe baharatlar koyarken, mor eşarplı kocası Amit Hai’in mandolini eşliğinde söylediği eski Arapça şarkılar. Film boyunca Manna düzenli olarak akışı keser ve kameraya konuşur.

 

“Çoğu insan, ‘maalesef şehrin dışındanız der’”, diyor Neta Elkayam. “Çeperde, merkezde olduğu gibi yatırım yapmazlar. Bir sanatçı olarak ben bunun avantaj sağladığını düşünüyorum. İsrail toplumu diaspora kültürlerini düzlemeye, yok etmeye, silmeye gayret ederken biz bu sanatları yaşatabiliyorduk. Tepemizde bize, ‘bu ilkel işleri bırakın’ yahut ‘düşmanın dilini konuşmayın’ diyen birileri olmadan icraatımızı sürdürebiliyorduk.”

 

Mustafa Abu Ali, Pino Adriano ve Jean Chamoun, Tal Al Zaatar, 1977. Monica Maurer ve Emily Jacir tarafından restore edilmiştir.

 

Çoğu sanatçı filminde olduğu gibi Manna’nın Büyülü Bir Madde İçime Akar filmini görmek için pek fırsat çıkmaz karşımıza, hele de çevrimiçi ve bedava. İşte bu, şu an yayımda olan “Özgür Bir Filistin İçin: Filistinli Kadınların Filmleri” programını görmek ve kutlamak için pek çok sebepten sadece biri. Programın yürütücüsü 5 yıllık feminist bir film dergisi olan Another Gaze (Bir Başka Bakış). Programa şu adresten ulaşılabiliyor: www.another-screen.com. Manna’nın bahsettiğim filmiyle beraber iki eski filmi daha gösterimde: maçoluk ve erkeklik üzerine 2010 yapımı Blessed Blessed Oblivion [Mübarek Mübarek Nisyan] ve arşivden bir fotoğrafı kaynak alarak 1940’lar manda Filistini’nde maskeli baloya giden kibar yosmaları (demimonde)* konu edinen 2013 yapımı A Sketch of Manners [Adab-ı Muaşeretin Bir Eskizi].

 

Bölgedeki son şiddet sarmalı Kudüs’ün ufak, hoş bir sokağında, Şeyh Cerrah’da yaşanan evden atılmalar sonucunda başladı. İki hafta içerisinde Filistin’de 60 çocuk katledildi. İsrail güçleri UNWRA okullarını, Associated Press ve Al Jazeera’nın Gazze bürolarını yerle bir etti, Ramazan’ın son günlerindeyse Kudüs’teki Mescid-i Aksa’yı hedef aldı. Gazze’ye yönelik bu son bombalamalar, 2005’te İsrail’in Gazze’den “çekilmesi” ve 2007’de Hamas’ın kontrol altına aldığı bölgede devam eden şiddetin son halkasıydı. Bölge neredeyse tamamen karanlığa gömüldü ki bu da yerel ekonomiyi çökertti ve oradaki nüfusu derin bir fakirliğe sürdü.

 

Larissa Sansour, Nation Estate [Vatan Toprağı], 2012, DCP, video, 9 dakika.

 

Bu eylemleri gerekçelendirmek ve aklıselim göstermek için kullanılan dil onyıllardır kullanılan üzücü dilin bir devamı. Lakin, bu son şiddet olaylarıyla beraber şimdiye kadar görmediğimiz bir Filistin dayanışması da ortaya çıktı ve bu mesele hakkında dönen uluslararası diskurda bir kırılma yarattı. Another Gaze programı bu dayanışmanın ifadelerinden biri oldu. Özellikle kadınların işlerine ayrılan bu alan siyasi liderliğin bitimsiz erkekliğini göstermesi ve kültürel alanda baskın olan erkekler kulübünü işaret etmesi açısından da çok önemli. Şair Mahmud Derviş, romancı Ghassan Kanafani ve Emile Habibi, yönetmenler Elia Suleiman ve Hany Abu-Assad muazzam sanatçılar elbette. Ancak şimdi ve sonrası için en az onlar kadar hayati işler olan Isabella Hammad’ın manda Nablus’unda geçen The Parisian; Selma Dabbagh’ın ikinci intifada dönemindeki iki gencin aşk öyküsünü anlatan Out of It romanı, sanatçı Emily Jacir’in kızkardeşi yönetmen Annemarie Jacir’in (WajibWhen I Saw YouSalt of this Sea) desteğiyle kurduğu sanat araştırmaları merkezi Dar Jacir’in Osmanlı Beytüllahim’i üzerine yürüttüğü arşiv çalışmaları var örneğin. (Mayıs kampanyası esnasında Dar Jacir binası basılıp talan edildiği gibi, Muhammed Saleh’in 2019’da başlattığı şehir tarımı projesi de yakıldı.)

 

“Özgür Bir Filistin” film programı için bir araya getirilen 20 film eklektik ve enfes bir seçki sunuyor. Her daim ilham veren Basma Alsharif’ten 4 film görmek için harika bir fırsat, hatta belki diğer yapıtlarını, örneğin büyüleyici uzun metrajı Ouroboros (2017) filmini araştırıp bulmak için de iyi bir teşvik. Larissa Sansour’un dört fütürist bilimkurgu filmleri örneğin Filistinli kozmonotları hayal ediyor ve tek bir gökdelenin Filistin devleti olduğu bir dünyanın neye benzeyeceğini sorguluyor. Seçkide ayrıca Rosalind Nashashibi’nin yer yer animasyon olan ve incelikli gözlemleriyle öne çıkan Electrical Gaza (2002) filmi, Hreash House (2004), ve Dahiet Al Bareed, District of the Post Office (2002) var. Mona Benyamin’in Moonscape (2020) filmi seyirciyi sürrealist bir tavşan deliğinden içeri yuvarlıyor ve gündelik zulümden kaçıp kurtulmak üzere uzayı kolonize etmenin hem makul hem rezil gözüktüğü bir kurgu sunuyor. Bir o kadar aydınlatıcı bir başka filmse Layaly Badr’in The Road to Palestine (1985) işi. Zamanında Filistin Kurtuluş Örgütü tarafından komisyon edilmiş bu yapıt tümüyle çocuk resimlerinden oluşuyor ve devrimci mücadelenin Filistin sanatı ve filmi merceğinden uzun, efsanevi ve bazen de can sıkan taraflarını ortaya koyuyor.

 

 

Layaly Badr, The Road to Palestine [Filistin’e Giden Yol], 1985, 16 mm, 7 dakika.

 

Another Gaze’in kurucusu ve film programlarının yaratıcısı Daniella Shreir’ın söylediğine göre, ucu açık “Özgür Bir Filistin İçin” programına sürekli yeni filmler ekleniyor; örneğin Emily Jacir’in üç filmi, Mai Masri’nin belgeselleri, Heiny Srour’un Umman’daki Dhofar ayaklanmasında feminizmin şaşırtıcı şekilde merkezi bir rol oynadığı bir radikal sol Arap hareketiyle ilgili filmi The Hour of Liberation Has Arrived [Kurtuluş Vakti Geldi Çattı] (1974). Srour’un en meşhur filmi deneysel uzun metrajı olan Leila and the Wolves (Leyla ile Kurtlar) (1984). Maxime Rodinson danışmanlığında sosyal antropoloji doktorası yaparken çektiği ilk filmi The Hour of Liberation Has Arrived Arap coğrafyasında yasaklanmıştı. Yakında programa dahil olacak bir başka film olan Massaker (2005), Sabra ve Shatila katliamlarını işlemiş faillerle yapılmış dehşetengiz mülakatlardan oluşuyor. Film Alman yönetmen Monika Borgmann’ın Hermann Theissen ve uzun zamandır partneri olan Lokman Slim ile beraber yaptığı bir iş. Lokman Slim, yayıncı, aykırı Şii ve sıkı bir Hizbullah karşıtıydı. Slim daha üç ay evvel Güney Lübnan’da uğradığı suikast sonucu yaşamını yitirdi.

 

Manna’nın A Magical Substance Flows into Me filmindeki şarkıcının ortaya koyduğu dil sorusunu takiben, Ahlam Shibli’nin Nine Days in Wahat al-Salam (2010), Frederick Wiseman-vari dayanıklılık testine benzer bir, 20’li ve 30’lu yaşlardaki sekiz Filistinli ve sekiz İsraillinin katıldığı bilinç yükseltme toplantılarının gözlemine dayanıyor. Ufacık bir odada, iki uluslu bir devletin mümkün olup olmadığını tartışırken onları ayırmaktan çok buluşturan kimlikleri, kaygıları ve hayallerini paylaşıyorlar. İlk soru aralarında hangi dili konuşacakları: sadece yarısının bildiği Arapça mı yoksa hepsinin bildiği, bazılarının hınçla da olsa anladığı İbranice mi? İzlemesi oldukça meşakkatli olan bu film seyircileri koltuklarında kıstıracak, irkiltecek ve terletecek gibi duruyor. Çok zor ve belki nafile ama film en azından yakın zamanda sosyal medyada sıklıkla karşımıza çıkan ‘İsrail-Filistin meselesi aslında o kadar da karmaşık değil’ fikrini alt üst ediyor. Çünkü mesele işte o kadar da karmaşık; nitekim umudumuz da meselenin karmaşıklığında yatıyor.

 

“For Free Palestine: Films by Palestinian Women” program şu anda bedava Another Screen’de yayımda.

 

*Demimonde, Alexandre Dumas’nın 1855’te yazdığı bir oyunun başlığıdır. Kavram Fransa’daki La Belle Époque döneminde ortaya çıkmış ve toplum tarafından hor görülen, yüksek sosyete arasına karışmış, toplumun adab-ı muaşeret kurallarını kabul etmeyen bireylere ve topluluğa istinaden kullanılır. Bu oyun 1955’te Türkçeye çevrildiğinde çevirmen Nebahat Kaner Kibar Yosmalar başlığını kullanmıştır. Aslında kavram, Manna’nın filminde de görüldüğü üzere kadınlara özel değildir.

 

Ana görsel: Jumana Manna, A Magical Substance Flows into Me [Büyülü Bir Madde İçime Akar], 2016, DCP, 66 dakika. 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YHavle Kadın Derneği’nden Şehide Zehra ile Söyleşi: “LGBTİ+’lara Dokunan Yansın İsteniyor”
Havle Kadın Derneği’nden Şehide Zehra ile Söyleşi: “LGBTİ+’lara Dokunan Yansın İsteniyor”

Hiçbir erkek Müslüman olmayı “hak etme” baskısı altında Müslüman kalma mücadelesi vermiyor.

SANAT

YTanpınar’dan Tovmasyan’a Bir Marul Memleketi
Tanpınar’dan Tovmasyan’a Bir Marul Memleketi

İstanbul memleketinin ihtiyaç duyduğu istihsal programı yangınların, salgınların, sürgünlerin arasından gelmiştir. Yeri geldiğinde Tanpınar’ın doyamadığı o maziyi fiilen yıkarak şehri yeniden tertip etmiş, bazılarını ihya etmiş, bazılarını helak etmiştir.

SANAT

YNarın Zamanı
Narın Zamanı

Soykırımı, tehcirde açlıktan ölenleri, susuz kalsınlar diye zehirlenen kuyuları, binlerle kırılan hayvanları, bitkileri, kurak çorak yolları kapamak için kaç sofra kurmamız, ne ölçekte bir örtü sermemiz gerek?

Bir de bunlar var

Türk Eğitim Sisteminden Alınmış bir İntikam Gibi: Edebiyat-ı Rap
Kadınlara Gülümsemelerini Söylemeyi Kesin
Alessandra Sanguinetti

Pin It on Pinterest