Kibele Yarman bir hikâye anlatıcısı edasıyla farklı görselleri bir araya getirip onları yapıştırarak ve dikerek birbirine işliyor. Bütünü parçalara ayırıp, o parçalardan yeni bir bütün oluştururken yaptığı oyuncu hamleler göz yanılsamalarına, beklenmedik eşleşmelere ve hayal gücüne alan açıyor.

SANAT

Venüs Yörüngesinde: Kibele Yarman’ın Kolajları

Venüs saat yönünde döner, özellikle kitap ve afiş tasarımlarıyla tanıdığımız E S Kibele Yarman’ın yakın tarihte ürettiği dijital ve analog kolajları bir araya getiren ilk kişisel sergisiydi. Sergi, astronomiye dair basit ancak şiirsel çağrışımları olan bir bilgiyle dikkat çekiyor. İnternet araştırmalarımla Venüs gezegeninin hareket yönüyle ilgili bir istisnayı öğreniyorum. Kendi yörüngesi etrafında doğudan batıya doğru, yani saat yönünde dönen Venüs, Güneş etrafında diğer gezegenlerin aksi bir istikamette hareket ediyor. Adını bir tanrıçadan alan tek gezegen olan ve astrolojide çoğunlukla kadınlar ve kadınlıkla ilişkilendirilen Venüs’ün bu ters yöne doğru hareketi bir feminist isyan, bir başkaldırı gibi duyuluyor haliyle. Sanki Venüs’ün saat yönündeki bu hareketi, diğer gezegenleri takip etmeden kendi yolunu ve yönünü bulma arayışı gibi. Bir yandan da serginin ismi bizi yaşadığımız gerçeklikten uzaklara, kozmik bir evrene götürüyor. Bunu bir yolculuk vaadi olarak alıp, bir süredir tasarımlarını beğeniyle takip ettiğim sanatçının sergi için kurguladığı evreni merak ederek sergiye adım atıyorum.

 

Plastik sanatların diğer alanlarıyla kıyaslandığında, kolaj pratiğinin, sanat bilgisinden bağımsız olarak izleyiciler için kolay yakınlık kurulabilen bir yanı var sanırım. Bunun sebebinin bir şekilde herkesin çocukluğunda, en azından bir elişi dersi vesilesiyle, dergilerden kesilen fotoğraflarla kolaj yapmış olmasından dolayı duyulan aşinalık olduğunu düşünüyorum. Hangi görselleri ne şekilde birleştireceğini düşünmenin bu açıdan çocuksu ve oyuncu bir tarafı var. Kibele Yarman da sergi boyunca farklı kaynaklardan seçip kopardığı imgeleri yeni anlatılar oluşturmak için bir araya getirme oyununu sürdürüyor. Bir hikâye anlatıcısı edasıyla farklı görselleri bir araya getirip onları yapıştırarak ve dikerek birbirine işliyor. Bütünü parçalara ayırıp, o parçalardan yeni bir bütün oluştururken yaptığı oyuncu hamleler göz yanılsamalarına, beklenmedik eşleşmelere ve hayal gücüne alan açıyor. Bir gemi dümeni bir kadının başına taç oluyor, dans eden vücutlar bir araya gelip açmış bir çiçeği andırıyor, bir enginar çiçeği birbirine şehvetle sarılan bir çifti doğuruyor. Venüs saat yönünde döner sergisi boyunca sanatçı, belki de yıllardır biriktirdiği ve kişisel arşivinin parçası olan imajlarla, anonim kadın kahramanlara dair yeni anlatılar kurguluyor.

 

Fotoğraf: Ozan Uzun

 

Kibele’nin kolajlarında farklı dönemlere ait fotoğraflardan alınmış, çeşitli haller içinde kadınlar görüyoruz. Duran, poz veren, dikiş diken, telefonda konuşan, kitap okuyan, ev işleriyle uğraşan, kimi zaman izleyiciye doğrudan bakan kimi zaman bakışlarını kaçıran kadınlar bunlar. Genellikle oldukça gündelik işlerle uğraşıyorlar. Bazı eserlerde kolajın tek öznesi olarak var oluyorlar, bazılarında ise başka kadınlarla yan yana duruyor, birbirlerine yaslanıyor ya da bir erkeğin/kocanın yanında, ceket giydirmek ya da düğme dikmek gibi domestik işlerle uğraşıyorlar. Sanatçının reklam sayfası, dergi, gazete, fotoğraf gibi farklı malzemeyi kullanarak ürettiği kolajlarında malzeme çeşitliliği kadar temsil çeşitliliği de var. Gündelik hayattan bu enstantanelere ayrıca sanat tarihi referansları da ekleniyor: Venüs, kimi zaman Kibele Yarman’ın kolajlarında bir heykel olarak beliriyor, kimi zaman ise Botticelli’nin Venüs’ün Doğuşu tablosunu andırırcasına bir kadın, deniz kabuğunun içinden yükseliyor. Böylece sanatçı, kolajları ile fotoğrafların yanı sıra tarihsel olarak kadınlara yüklenen anlatıları da kesip biçiyor ve yeniden kurguluyor. Uzay imgeleri, deniz canlıları, mineraller, geometrik şekiller gibi başka imgeler kullanarak oluşturduğu kompozisyonlarla fotoğrafları bölüp parçalayarak bütünlüklü bir ifade dili ve hayalsi bir evren yaratıyor.

 

 

Uzayı sergi boyunca Kibele Yarman’ın kolajlarında bir arka plan ya da mekân olarak görüyoruz. Sanatçı, bağlamından kopararak kullandığı fotoğrafları, sanki uzay boşluğunda askıda bırakır gibi yerleştiriyor. Ayrıca uzay görüntüsü mekânsal göstergelerin yanı sıra zamana farklı algıyı da silikleştiriyor. Bilinçli bir anakronizmle hayal gücünün ve anlatının imkanları çoğaltılıyor. Böylece gündelik hallere bürünmüş bu kadınlar için, uzay bir kaçış alanı ya da bir hayal alemine dönüşüyor. Ev içi emeğin ve her gün hayatın akışını yeniden kurmanın gezegenlerin hareketine benzer bir yanı var. Ters yöne dönen Venüs gibi Kibele Yarman da kolajları aracılığıyla belki de o rutine dair bir şeyleri bozuyor ve işlerindeki kadın kahramanları aksi yöne hareket ettiriyor. Venüs saat yönünde döner serisi, uzayla kurduğu ilişki açısından feminist sanatçı Martha Rossler’in 1966-1972 yıllarında ürettiği Cosmic Kitchen serisini de hatırlatıyor. Toplumsal normların ve cinsiyet rollerinin pekiştirildiği sembolik bir alan olarak mutfağı odağına alan ve ev içi görüntülerle kozmik unsurları birleştiren Rossler gibi, Kibele Yarman da gündelik olanla uzaya dair imgeleri bir araya getiriyor. Rossler uzayı mutfağı ve evi dönüştürmenin bir aracı olarak kullanırken Venüs saat yönünde döner sergisinde özneler uzaya taşınıyor. Bir kaçış ve fantezi alanını temsil etmenin yanı sıra ev yaşamına ve gündelik yaşantının sıradanlığına karşıtlık sunuyor.

 

Kolaja dair eğlenceli bulduğum bir özellik, parçalardan bir bütün oluştururken farklı katmanların eserde hissediliyor olması ve bu birbirine eklenme halinin bilinçli olarak görünür bırakılması. Kibele, fotoğraftan gazete kağıdına çeşitli malzemelerden oluşan katmanları üst üste bindirirken bu görünürlüğü iyice vurgulayarak işlerin dokusal özelliklerini çeşitlendiriyor. Sergi alanında belli bir mesafeden eserlere bakarken bile görme duyumuz kadar dokunma duyumuz da okşanıyor. Dijital kolajlarında da benzer bir dokunsallık, yaratılan doku çeşitliliğiyle yani kaygan, pürüzlü, taneli, sert, yumuşak dokuları temsil eden görüntüleri birleştirerek sağlıyor. Kibele’nin görsel dilinde sıkça tekrar eden dikiş izleri de bu farklı katmanları birbirine sabitleyen işlevsel bir görev üstlenmek yerine imgeye dönüşüyor ve sembolik anlamıyla eserlerde var oluyorlar.

 

SALIS IV

 

Kibele Yarman’ın eserlerinde dikişle kurduğu ilişki, yüksek sanat kategorisine dahil edilmeyen ve el işi / kadın işi olarak küçümsenen üretim biçimlerini sahiplenen feminist sanat pratiklerini miras olarak alıyor. Sanatçının analog kolajlarında fiziksel olarak var olan dikili ipler, dijital kolajlarında da dikiş izini andıracak şekilde kesik çizgiler halinde beliriyorlar. Ayrıca belki de üretimi sürdürenin hakkını yeniden vermenin bir yolu olarak, el figürü de kolajlarda sıkça tekrar ediyor. Dikiş metodsal olarak iki farklı unsuru birleştirmenin yanı sıra söküğü ve yarayı onarma amaçlı da kullanılır. Sanatçının kolajlarındaki dikiş izleri böylece kadınlarla ortak bir noktada buluşuyorlar; kadınlara özgü geleneksel bir üretim biçimini tekrar etmenin yanı sıra kadınların üstlendiği bir emek alanı olarak onarım ve bakım (care) işlerini de çağrıştırıyorlar. Kâğıdın üzerinde gezinen dikiş izleri durağan imaja hareket katmasının yanı sıra dikişi yaparken elin eliptik hareketi de Venüs’ün yörünge hareketini taklit ediyor.

 

 

Fotoğraf: Ozan Uzun

 

 

Ana görsel: Kibele Yarman, MSSNG, 2024. Tüm görseller sanatçının izniyle.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

SANAT

YGood Deed Bad Deed: Fotoğrafçılar İçin Bir Kutu Oyunu
Good Deed Bad Deed: Fotoğrafçılar İçin Bir Kutu Oyunu

Oyun süresince oyuncular, sanatsal üretim süreçleri boyunca karşılaşabilecekleri etik ikilemlerle ilgili sorular üzerine düşünüyorlar.

SANAT

Y“İrem”: Bakmanın ve Bakılmanın İfşası
“İrem”: Bakmanın ve Bakılmanın İfşası

Eylül Çekiç, Mamut Art Project'te sergilenen "İrem" isimli video çalışmasını ve sanat pratiğini anlatıyor.

MEYDAN

Y“Konuşabilme gücümü, #metoo ile benden önce konuşmuş tüm kadınlara borçluyum.”
“Konuşabilme gücümü, #metoo ile benden önce konuşmuş tüm kadınlara borçluyum.”

Adèle Haenel 12 yaşından 15 yaşına kadar yönetmen Christophe Ruggia tarafından düzenli olarak cinsel saldırıya maruz kaldığını açıkladı.

Bir de bunlar var

Bay Gay Suriye ya da Görmezden Geldiğimiz Bazı Hiyerarşiler
Çocukluk, Dans Edebilme Özgürlüğü ve Loie Fuller
Onur Ünsal’la Röportaj II. Bölüm: “Yapabildiğinle birçok şey anlatabileceğin düşüncesi seni yalnızlıktan kurtarıyor”

Pin It on Pinterest