Büyük hizmet denince, ben böyle şeyleri anlıyorum: İzmir Ekonomi Üniversitesi, Tekstil Tasarım Bölümü çok güzel işe girişmiş. Sümerbank için üretilen desenleri toparlayarak bir dijital tekstil arşivi oluşturmuşlar. Site burada, yalnız “Hakkımızda” kısmından buraya bir alıntı yapacağım hemen:
İzmir Kalkınma Ajansı (İZKA) desteğiyle İzmir Ekonomi Üniversitesi Güzel Sanatlar ve Tasarım Fakültesi, Moda ve Tekstil Tasarımı Bölümü’nün yürütmüş olduğu “Dijital Tekstil Desen Arşivi ve Sanal Müze Oluşturulması” başlıklı projenin (TR31/14/BTD01/0044 no’lu proje) amacı, Sümerbank’ın geride bıraktığı desen arşivinin bir bölümünü dijital platforma aktarmak ile başlamıştır. Bu arşiv 2006 yılında Sümerbank’a ait İzmir Halkapınar Basma Müessesesi’nden eğitim malzemesi olarak kullanılmak üzere kurtarılan 1956-2001 yılları arasında üretilmiş Sümerbank desenlerinden oluşmaktadır.
İzmir Halkapınar Basma Müessesesinden kurtarılan desenlerden… Onlardan oluşuyor yani bu arşiv. O tek bir kelimede, kurtarılan kelimesinde, bir grup belki hatta sadece bir kişinin verdiği mücadele saklı, çok belli.
“Atmayın, durun, bize verin, biz okuldanız, eğitim için kullanırız….”
Böyle dediler büyük olasılıkla, çünkü böyle oluyor bu işler kendi tecrübemden biliyorum. Kamu kurumlarının arşivlerinin çoğu çöpe gitti zamanında, kâğıt fabrikasına yollandı bazıları, bazılarına ulaşıldığında malzemenin çoktan çürüdüğü, kullanılamaz hale geldiği görüldü. 90’ların sonunda bu kurumların hepsi sırayla ve hızla özelleştirilirken (çoğu zaten hallolmuştu bile galiba) küçük bir kesim, daha çok tarihçiler bu işe dikkati çekmeye çalıştılar ve olmadı tabi. Bu ayrı bir konu, bir ara o arşivlerden bazılarına neler olduğunu yazayım size, o zamanlar çok koşturmuştum bu işin peşinde.
Neyse ki kurtartılmış yani bu Sümerbank işleri, bize kadar ulaşmış!
Sümerbank herhangi bir yer değil ki! Orada üretilen kumaşlar hemen hepimizin hayatında şu ya da bu biçimde yer alıyor. 7000 desen olduğu söyleniyor arşivde, korkarım hepsine bakmış bulundum! En beğendiklerimi, hatırladıklarımı sizin için seçeyim derken, kısa, kestirmeden bir memleket tarihinin orada öylece durduğunu fark ettim yalnız.
Gözlerini kısa süreliğine gözden çıkaracak, arşive bakacaklar da yorumlara eklesin hatırladıkları desenleri. Kimi yorgan yüzü, kimi elbezi, elbise, etek, perde, mutfak örtüleri, çarşaflar, yastık kılıfları… Kategoriler de şöyle: Çiçekli, çizgili, geometrik, meyveler ve sebzeler, bitkisel, kültürel, etnk kültürel, pötikare, puantiyeli, ekoseli, diğerleri, hayvan motifleri, temalı.

Bu “bitkisel” kategorisinden mesela. Desenlerin bilgilerinde üretilme tarihleri de yazıyor bu arada. Bu 1957’de üretilmiş, hammaddesi pamukmuş, dokuma örgüsü bezayağıymış.

Bu çiçekli oluyor ve (aynı zamanda babanemin elbisesi! (Aslında tam hatırlamıyorum dedemin ablası Emine Hala’nın da olabilir))

Bu kesinlikle birinin eteğiydi. 1957’de üretilmiş.

Sizin için sadece çiçekli şeyleri seçtiğimi şu an fark ediyorum!

İşte bu da yorgan yüzü ve sıcacık tutar insanı.

Bu da 1957 tarihli!!! Sınıflandırmada hata mı var, yoksa ben hep aynı tasarımcının işlerini mi beğeniyorum? 1957’de Sümerbank’a iş yapmış bir kişi, kim o?

İnanmayacaksınız ama, bu şu anda, bizim evde fırının kenarına asılı “tutacak”ın ta kendisi. Anane hediye etmişti seneler evvel.

1959’da yapılmış bu. (Gözlerim herşeyi pötikare görüyor şu an.)

Hep çiçekli seçmem boşa değil galiba. 50’ler ve 60’ların ilk yarısı hep çiçekle geçmiş zaten: Çiçek, çizgi, şal deseni…

Şimdinin kedicilerine 1966’da patili desen.

1968’de kedinin kendisini de yapmışlar.

1968’de dünyada değişik değişik rüzgarlar eserken, bunların yansımaları 69’da Sümerbank’a düşmüş olabilir mi? (ebru da diyebiliriz pekala!)

Ölümcül darbe gibi bir şey: Çarşafım bu benim!

70’lerin tarz değişimi. Serbest çağrışımlar. 1975’ten hayvan desenli!

70’lerde dünya büyük bir çiçekten ibaretken, yine. Biraz daha stilistik ama. (76 tarihli bu)

Arada darbe olmuş. Çiçekler bile sıkıcı. (1982)

1985 itibariyle bir haller oluyor, memlekette birşeyler değişiyor. Noel Baba gibi görünen beyaz sakallı, güneş gözlüklü ve YEŞİL KAŞLI bu çizimin kime hitap ettiğini bilmek çok zor.

Bu arada Turgut Özal gelmiş başımıza kesinlikle.

1986’de sevgililer gününün esamesi bile okunmazken, ama kalp imparatorluğu ufaktan kurulmaya başlanmış.

1988’de Noel Baba vücut çalışıyor (yorum yapamıyorum açıkçası)

1989’da Türkiye’de bir şey keşfedilmiş, gibi, sanki: O şeyin adı…

Pratiğini de yapalım, bilgilerimizi pekiştirelim. Sevgi, sevgi, sevgi.

1986’da rahata, konfora, sevgiye, sevilmeye alışmış bir toplum: Yüzde yüz rayon.
1990’lardan da devam etmek isterdim ama, arşiv burada kesiliyor, daha doğrusu garip bir şekilde 50’lere geri dönüyor, (ki bunu istemeyiz orada bol bol şal deseni ve çizgi vardı.)
90’lardan sadece şunu bulabildim sitede:

Olaylar Tahiti’de geçiyor galiba, ama ne oluyor bilmek ister miyiz, emin değilim.
Sizin hatırladıklarınız?
Yorumlarda buluşamayalım da, ne yapalım?
Arşivden haberim, yazarlarımızdan biri, Güleren sayesinde oldu, sağolsun.