"Kafkaesk tabir ettiğimiz, üstümüze karabasan gibi çöken labirentler, sadece sosyolojik yapılar ya da siyasal rejimlerin dayattığı hapisler değildir. Aile de bir çeşit kafkaesk kafes yaratır benliğimiz üzerinde."

MEYDAN

Kafkaesk (ve) Aile

Tarihsel bir deneyim olarak totaliter rejimler bireysel sırların ve sınırların olmadığı bir dünyadan bahseder. İnsanın özel denebilecek bir alanının olmadığı ve her şeyin kamusallıkla paralel gittiği bir dünya. Günlüklerin, kişisel mektupların okunması, her yere yerleştirilen dinleme cihazları, kameralar, daima gözlem altında olma psikolojisi ve muhbir vatandaş figürü hep bu ideal olduğu söylenen şeffaflığı dayatır.

 

En çok iki savaş arası diktatörlük rejimleriyle ve Stalinizmle özdeşleştirilen bu durum aslında bambaşka toplumsal yapılar içinde de şaşırtıcı derecede yaygındır. Demokratik denen toplum da benlik yitimine ve bürokratik sürece aşinadır.

 

Daha da çarpıcı olan, insanın gözlerden uzak tutmak istediği bütün düşüncelerine ve hislerine kasteden odakların, devletten çok daha yakın ve birincil olmasıdır. Totaliter rejimlerin kurulmasından çok önce, Franz Kafka’nın romanlarında  – özellikle Değişim (1915), Dava (1925), Şato (1926) – karşımıza çıkan kesintisiz izlenme ve kıstırılmışlık hissi, bu durumun toplumsal hayatımıza ve insan varoluşuna içkin bazı taraflarına işaret eder.

 

Değişim’in baş karakteri Gregor Samsa’nın böceğe dönüşmesinin temel sebebi, ailesiyle yaşarken kendine mahsus tek bir köşe bulamaması, ne kadar ısrar etse de aile fertlerinin kapıyı çalmadan odasına dalıvermesidir. Başka bir deyişle, Gregor’un bireysellik, yalnızlık ve mahremiyet ihtiyacının ailesi tarafından sürekli ihlal edilmesi insanlığını tehdit eder hale gelmiştir. Totaliter rejimlerin altın çağından çok önce (ve çok sonra), ailenin kendisi ve ailevi gözlem mekanizmaları bireyi köşeye sıkıştırır, böcekleştirir.

 

Dolayısıyla, kafkaesk tabir ettiğimiz, üstümüze karabasan gibi çöken labirentler, sadece sosyolojik yapılar ya da siyasal rejimlerin dayattığı hapisler değildir. Aile de bir çeşit kafkaesk kafes yaratır benliğimiz üzerinde.

 

 

***

 

Kafkaesk durumların aile ya da birey düzeyinde yeniden üretilmesi (dolayısıyla potansiyel olarak insana ebediyen eşlik etmesi) Milan Kundera’yı dehşete düşüren ve çok üzerinde durduğu konulardandır. Başından geçen bir hikâyeden söz eder. Bir arkadaşı Stalinist tasfiye sürecinde 1951’de tutuklanır. Birçokları gibi işlemediği suçlarla itham edilir ama birçoklarının aksine suçlamaları reddeder. Kamuoyunun gözleri önünde gerçekleşen teatral davalar sürerken o rejim için işe yaramaz hale gelmiştir, çünkü Kafka’nın Dava’sındaki K.’nın aksine rejimin ona dayattığı suçu üstlenmemiş ve itiraf etmemiştir. Neticede on beş yıl sonra salıverilir. Hapse girdiğinde bir yaşında olan oğlu artık on altı yaşındadır, kadın çocuğuna yıllar sonra kavuştuğu için çok mutludur.

 

Birkaç yıl sonra, kadının çocuğu yirmili yaşlarındayken, Kundera arkadaşını ziyarete gider. Kadın oldukça üzgündür, hatta ağlamaklıdır. Neden mahzun olduğunu açıklamak için öne sürdüğü bahaneler o kadar sudan şeylerdir ki Kundera’ya saçma görünür. Mesela, oğlunun sabahları geç uyanıyor olmasını bir meseleye dönüştürmüştür. Kundera bunun büyütülecek bir şey olmadığını söyleyince, genç adam aniden araya girer, tartışmaya katılır: “Hayır, annem abartmıyor, o olağanüstü ve cesur bir kadındır. Benim iyi yetişmiş biri olmamı istiyor…” Stalinist rejimin kadın üzerinde kuramadığı iktidarı, anne çocuğu üzerinde kurmuştur. Önce çocuğu aslında suç olmayan, dolayısıyla işlemediği bir suçla itham etmiş, dahası bir yabancının önünde ‘suçunu itirafa’ teşvik etmiştir. Stalinist yargılama süreci aile ortamında hayata geçirilmiştir.

 

 

***

 

Birçok yakın arkadaşımı haddimi aşarak ve biraz iddialı biçimde kendi evlerine çıkmaları için bunaltmış olabilirim. Elbette iktisadi nedenler, siyasi nedenler, ve muhakkak ailevi nedenler bunu imkansız kılabilir. Şüphesiz benim ısrarımı şekillendiren “Batılı”, şehirli, burjuva, liberal vb. önyargılardan da söz edilebilir. Lâkin Gregor’un kendine, münferit varoluşuna, bireyselliğine yer açamadığı aile evinde bir sabah aniden bir böceğe dönüşmesi beni oldum olası o kadar korkutmuştur ki, ısrarlarımda ısrarcıyımdır.

 

Aile çok yakınımızda, hatta ta içimizde, mütemadiyen içselleştirdiğimiz, gün be gün yarattığımız, büyüttüğümüz, parçası olmaktan çıkamadığımız, kolay kolay kalıba sokulamayacak bir kavram. İşin içine sevgi de girdiği için, söz konusu kişiler canımızın içi anneler, babalar, kardeşler, çocuklar olduğu için, gerginlikleri teşhis etmek pek de kolay değil. Fakat şunu söylemek mümkün sanırım, bireye ve bireyselliğe saldırı ilk ve esas aileden gelir. Cinsel yöneliminiz, siyasi fikirleriniz, ahlaki çıkarımlarınız, saçınızın uzunluğu, eteğinizin kısalığı ilk önce aile içinde sorgulanır, sindirilir, cezalandırılır. Çoğu insan şiddeti, aşağılanmayı, ayrımcılığı, boyun eğmeyi aile içinde deneyimler.

 

Derken bir gün aileye itaat etmek zorunda olmadığınızı, itaatsizliği keşfedersiniz. Aileye isyan – ister küçük ister büyük olsun, ister galip ister mağlup gelelim – organik bir bütün olduğu varsayılan aileden bağımsız bir benliğimiz olduğunu fark ettirir. Birey olmak öyle ya da böyle aileye isyandan geçer.

 

 

 

 

 

 

Not:  “Aileyi koruma” hevesinin hınç ve hiddete dönüşmesine tanıklık ettiğimiz bu günlerde, bir süre büyük A’yla Aile – ya da Büyük Aile – hakkında 5Harfliler’de yazmaya devam edeceğim.

 

 

 

Görsel: Clara Adolps

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YAile Sırrı
Aile Sırrı

Kuşaklararası kapalı kapıların, örtük perdelerin bir adım ötesinde, içine kapalı ailenin dışına karşı örülen duvarlar var bir de. ‘Aile sırrı’ denen şeyler esas bu ailenin dışarıyla ilişkisinde geçirgen olmayı reddeden yapısından kaynaklanıyor.

MEYDAN

YAile Albümü
Aile Albümü

Ernaux’yu okurken elle tutulur bir aile albümümüz olmadığı için kaybettiğimiz görüntüler daha fazla mı acaba diye düşünüyorum.

MEYDAN

YAilenin Yüz Karası
Ailenin Yüz Karası

Ailenin yüzüne kara sürdüğü düşünülen kadın ailesini kaybediyor. Ailenin yüz karası olmak için bile (cis) erkek olmak gerekiyor.

MEYDAN

YAile Tarihi
Aile Tarihi

"Birazdan anlatacaklarımı uydurmadığıma yemin edebilirim ama uç uca birleştirdiğim şeylerin anlamları, yoğunlukları yaşayanların deneyimlerinden bambaşka olabilir.”

Bir de bunlar var

Erivan’dan Sevgiyle
9 Tip Cevap Erkeği
“Incel” Terörü: Alfa Erkekler, Zalim Kadınlar ve İstemsiz Bekarlar

Pin It on Pinterest