Ailenin yüzüne kara sürdüğü düşünülen kadın ailesini kaybediyor. Ailenin yüz karası olmak için bile (cis) erkek olmak gerekiyor.

MEYDAN

Ailenin Yüz Karası

Olmayan aile yoktur sanırım; her ailede birileri mimlenmiştir. Hiçbir işte tutunamayan bir dayı, kafayı at yarışıyla bozmuş bir enişte, ailenin genel siyasi görüşüne başkaldırmış bir genç kuzen, gurbette zengin olmuş, ama ailesine iyi bakmayan bir amca… Her aile toplantısında, her bayramda, her yılbaşında konu olur, laf lafı açar, laf hep dönüp dolaşıp bu ailenin yüz karalarına gelir. Genellikle arkalarından konuşulur, en yakın akrabaları (anneleri, kardeşleri) özenle utandırılır. “Hah, işte yüzü de burada”ysa karakolluk ya da hastanelik olunabilir.

 

Düşünüyorum da aklıma ilk anda hep “erkek” yüz karaları geliyor. Zira (heteroseksüel) erkekler yüz karası kabul edilseler de aileden atılmıyorlar. Ortamlara gelmeye devam ediyorlar, haklarında atılıp tutulsa da bir şekilde kıyıdaki kara koyunluklarını sürdürebiliyorlar. Oysa kadınlar söz konusu olduğunda, en ufak bir meselede ya canlarına kıyılıyor, ya da aileden “bizim için öldün” kartı alıyorlar. Kapının önüne konuyorlar, bütün kapılar yüzlerine kapanıyor, genellikle bir daha da açılmıyor. Cisimleri aileden uzaklaştırıldığı gibi isimleri de aile dağarcığından siliniyor. Adları katiyen dahi anılmıyor sofralarda, aile meclislerinde. Abiler sanki hiç bir kız kardeşleri olmamış gibi yapıyor, ebeveynler “benim artık N. diye bir kızım yok!” diye kesip atıyor. Yani hem kadın olup hem “ailenin yüz karası” olmak mümkün olmuyor. Ailenin yüzüne kara sürdüğü düşünülen kadın ailesini kaybediyor. Ailenin yüz karası olmak için bile (cis) erkek olmak gerekiyor.

 

Hayal meyal hatırlıyorum, buna benzer bir hikâyenin az çok tanıdığımız bir kadının başına geldiğini dinlerdik. Kadın birine aşık olmuştu, aile adamı tasvip etmemişti. Israr, yalvarma, aracılar, kavga şu bu hiçbiri sonuç vermeyince kadın mecburen kaçıp evlenmişti. Ailesi artık onu yok sayıyordu. Bu kadar basit, yaygın, sıradan bir olay neticesinde böylesi kati ve geri dönülmez bir yola girilmişti. Kendi ailesinin sevgisini ve desteğini tamamen kaybetmiş bu kadının başka bir aile içindeki durumunun ne kadar kırılgan ve savunmasız olabileceğini düşünürdüm. Bir yanıyla yaşadığımız Akdeniz coğrafyası ve ataerkil, heteronormatif toplum yapısı itibariyle geleneksel bir evlilik dinamiği: evlenen kadın artık kocasının ailesine tâbi oluyor, öyle ya da böyle içine doğduğu ailenin ekseninin dış kenarına itiliyor. Ancak çok acil durumlarda, son çare olarak aileden yardım isteyebiliyor bu “gelin gitmiş” kadın. Kulağa ne kadar acımasız gelse de toplumsal olarak ne kadar yaygın. Evlenmiş kadın adını ve nüfus cüzdanını yenilediği anda, aslında ailesini de değiştirmiş oluyor.

 

Ailenin her şey olduğu bu düzende ailesinin rızası dışında evlenmiş bir kadının olası yalnızlığının çok daha büyük olduğunu düşünüp üzülürdük. Zira büyük A’yla ailenin kadın refahına bir faydası olmasa da küçük harfle ailenin içinde her zaman çok sevilen (ve sizi çok seven) bir kardeş, bir kuzen, bir yenge vardır. Aileden ihraç söz konusu olduğunda bu dayanışma bağlarının koparılacak olması endişe verici görünüyordu. Fakat yıllar içinde bu kopuşun düşündüğümüzün aksine kadının hayatına bir ferahlık getirdiğini fark ettik. Büyük aileden aforoz edilmiş olsa da seçilmiş ailesi onunla gizliden gizliye görüşmeye devam ediyordu. Evinin eksiklerini tamamlamasına yardım ediyor, çocuklarına hediye alıyor, özel günlerde buluşuyorlardı. Neticede kadının tercihlerine ve mutluluğuna saygısı olmayanlar hayatından çıkmış, onu gerçekten seven ve güvenebileceği insanlar yanında kalmıştı. Bu alternatif bağların kurulması ise ancak kadınlar sayesinde mümkün olmuştu, yeraltı anti-aile şebekesinin tüm mensupları kadındı! Kocaların, abilerin, babaların iktidarını dışlayan bir dünya kurmuşlardı. Onlara anlatmadıkları şeyler yapıyor, onların bilmedikleri yerlere gidiyor, onların duymadıkları hikâyeler dinliyorlardı.

 

Hem hayranlık verici, hem de özünde hiç de yabancısı olduğumuz bir örgütlenme değil aslında. Zaten kendimizi bildik bileli nefes almak için küçük hücreler kurmuyor muyuz? Kim inkâr edebilir, (gizli) sevgiliyle buluşabilmek için, eczaneye girip hamilelik testi alacak cesareti gösterebilmek için, nefesi alkol kokan jinekolog muayenehanelerine adım atabilmek için en az bir 5Harflinin desteğine, şefkatine, dostluğuna yaslanmanın ne kadar iyi geldiğini? Madem yeni yıl, o zaman hepimize daha büyük isyan, daha geniş meydan, daha derin muhabbet diliyorum.

 

 

 

 

 

Görsel: Clara Adolphs

 

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YAile Sırrı
Aile Sırrı

Kuşaklararası kapalı kapıların, örtük perdelerin bir adım ötesinde, içine kapalı ailenin dışına karşı örülen duvarlar var bir de. ‘Aile sırrı’ denen şeyler esas bu ailenin dışarıyla ilişkisinde geçirgen olmayı reddeden yapısından kaynaklanıyor.

MEYDAN

YAile Albümü
Aile Albümü

Ernaux’yu okurken elle tutulur bir aile albümümüz olmadığı için kaybettiğimiz görüntüler daha fazla mı acaba diye düşünüyorum.

MEYDAN

YAile Tarihi
Aile Tarihi

"Birazdan anlatacaklarımı uydurmadığıma yemin edebilirim ama uç uca birleştirdiğim şeylerin anlamları, yoğunlukları yaşayanların deneyimlerinden bambaşka olabilir.”

MEYDAN

YTenimizde Aile
Tenimizde Aile

Çok talepkâr bir tarafı var ailenin küçük büyük herkesin üstüne yüklediği bedensel bakım emeğinin. Ebeveyn bebeği büyütüyor, evlatsa ebeveynine veda ediyor bu döngüde.

Bir de bunlar var

Bir fotoğraf karesinde çocuk işçiliği
Onur haftasında bir ilk: İnterseks paneli
Bir şoför sikkesiyle: Halkla İlişkiler Teorisine Giriş

Pin It on Pinterest