Dünya Kadına Karşı Şiddetle Mücadele yürüyüşünden notlar. Fransa'da feminist hareket hangi tartışmaların içinde?

MEYDAN

Fransa’da “Cinsel ve Cinsiyetçi Şiddete Karşı Yürüyüş”: İzlenimler, Soru(n)lar

 

Fransa’ya demir attığımdan beri kendimi en rahat hissettiğim kamusal alanlardan biri kadın buluşmaları oldu. Diline, kültürüne, siyasetlerine yabancı olduğum bir ülkede, konuşurken saçmalayabileceğimi ve buna rağmen dinleyenlerin beni anlamak için çaba harcayacağını bildiğim bir mekândı sadece kadınlara açık bu alanlar. Sadece kadınlara açık diyorum fakat ciskadınlardan bahsetmiyorum elbette, zira katıldığım buluşmaların çoğu “mixité-choisi” (seçilmiş karma grup) formunda trans kadınlara da açıktı.[1] Esasen böyle gruplar o kadar da çoğunlukta değil, çünkü Fransa’da ana akım feminist hareket, ezici ağırlıkla, ciserkeklerin de katıldığı karma gruplardan oluşuyor. Dolayısıyla karma ya da değil, nasıl bir araya geliyoruz ya da gelmeliyiz tartışması daha çok “alternatif” feminist gruplar arasında dönüyor.

 

Geçtiğimiz sene Paris ve banliyölerindeki farklı üniversite işgallerini gerçekleştiren gruplar arasında da bu tartışma oldukça canlıydı. Zira bu akademik dönemin başında yapılan üniversiteler arası otonomist bir forumda, işgaller esnasında yaşanan tacizler, cinsiyetçi ve cinsel saldırılar bir bir ortaya dökülmüştü. Bu foruma katılan kadınlar olarak, sol ve otonom hareketlerin feminizmini tartışmak üzere bir araya gelme ihtiyacı hissettik. Adımız sanımız yoktu, yaşadığımız deneyimlerin ardından kendimize ait bir alan, bir nefes istiyorduk sadece. Dertlerimizle kesişen başka bir alan olarak gördüğümüz, yeni filizlenmekte olan, 24 Kasım’da gerçekleşen “Cinsiyetçi ve Cinsel Şiddete Karşı Yürüyüş” için alternatif bir çağrı yayınlayan Nous Aussi grubuna da böylece katılmaya karar verdik.

 

Benim için bu süreç, Fransa’daki feminist alanın tartışmalarıyla, kaygılarıyla ve ayrışmalarıyla bir ilk temas oldu. Yürüyüş ile ilgili izlenimlerimi paylaşırken, sağdan soldan duyduklarım ve okuduklarımdan derlediğim ufak tefek notlarla harmanlayarak böyle bir yazı kaleme aldım.

 

Hangi feminizm? Ayrımlar, tartışmalar…[2]

Hemen her “potansiyel” feminist kolektif, kendini tanımlama tartışmasına “biz hangi feminizmi savunuyoruz?” diye başlıyor. Zira Fransa’da feminizm iki kampa bölünmüş durumda: laikler, cumhuriyetçiler, evrenselciler bir tarafta, radikal, kapsayıcı, kesişimsel gruplar diğer tarafta.

 

Bir taraf ana akım, öteki dip akıntısı.

 

Evrenselci, laik ve cumhuriyetçi feministler Fransa’nın “kurumsal” feminist hareketini temsil ediyor. Kadına yönelik şiddetten sığınma evlerine, mesleki alanda ücret eşitliğinden taciz-tecavüz ile mücadeleye farklı konularda “uzman” kurumların başı çektiği bu hareket, sokağa nadiren çıkıyor, daha çok kampanyalarla iş görüyor. Radikal, kapsayıcı ve kesişimsel gruplar ise kurumsal feminizmin dışladığı, görmezden geldiği ya da baskı altına aldığı kesimleri bir araya getiriyor. Her iki taraf da kendini feminist, cinsiyetçilik, ırkçılık ve ataerki karşıtı olarak tanımlasa da, ana akım olmayan hareket islamofobi karşıtlığı, anti-kapitalizm, seks işçiliği ya da afro-feminizm, trans-feminizm gibi kategoriler de barındırıyor.

 

Bir taraf beyaz, öteki rengârenk.

 

Bu doğrultuda bir tarafta cumhuriyetin değerlerini evrensel kabul eden, dolayısıyla laikliği bir dünya görüşü olarak savunan bir kesim var. Bu kesim ile örneğin başörtüsü takmanın savunulması gereken bir hak olabileceğini tartışmak mümkün değil. Ayrıca bu kesim, büyük oranda seks işçiliğine de karşı (abolitionniste), fuhşu savunmanın feminist bir duruş teşkil edemeyeceğini, zira ataerkiyi beslemekten başka bir şey olmadığını düşünüyorlar. Bu noktada “öteki” taraf kendini, seks işçilerini dışlayan, islamofobik bu hatta karşı konumlayarak, kapsayıcı (inclusif) bir feminizmi benimsiyor. Bu kanatta dolayısıyla transfobi, bifobi, interseksfobi, şişmanfobi (grossophobie) ile de mücadele eden, feminist hareketin çepere itilmişlerine sahip çıkan bir duruş söz konusu. Kısacası bu iki farklı (belki de zıt) feminist görüşün turnusol kâğıtları fuhuş, başörtüsü ve kesişimsellik tartışmaları oluyor. [3]

 

Bir taraf Bastille, öteki Belleville.

 

İki ana feminist hattın şekillendiği bu ayrım, özellikle 2014’teki 8 Mart yürüyüşüyle derinleşmiş. Her sene Bastille Meydanından başlayan “kurumsal” 8 Mart yürüyüşüne katılmayı reddeden “le 8 Mars pour toutES” (Herkes için 8 Mart)[4] grubu, alternatif bir çağrı ile herkesi Paris’in göçmen mahallesi Belleville’den yürümeye davet ediyor. Bunun önemli bir sebebi, 2012’de gerçekleşen yürüyüşte, seks işçilerinden oluşan bir kortejin yürümesine izin verilmemesi ile patlak veren tartışma.[5] Temel kaygı, seks işçilerini, başörtülü kadınları, trans ve homoseksüelleri de kapsayan, herkes için ve herkesin katılabildiği bir 8 Mart yürüyüşü gerçekleştirmektir. Fransız gündelik yaşantısına içkin olan yabancı düşmanlığına, yapısal ırkçılığa, islamofobiye, transfobiye, homofobiye feminist hareket içerisinde geçit vermeyeceklerini ilan ederler. Bunun için de herkesi, hem sokakları, hem de feminist hareketi kapsayıcı bir politik çerçeve içerisinde yeniden temellük etmeye çağırırlar. O tarihten bu yana, 8 Martlarda iki ayrı yürüyüş organize ediliyordu, taa ki bu seneye kadar.

 

Bir taraf Nous Toutes, öteki Nous Aussi.

 

Aradan dört sene ve her yeri olduğu gibi Fransa’yı da sallayan #MeToo[6] dalgası geçtikten sonra, 2018’deki 8 Mart yürüyüşü, bu kitlesel öfkenin de bir uzantısı olarak, tek bir koldan gerçekleşir. Bir yandan da kesişimselci feministler, kapasitelerinin daraldığını hissederek Belleville’de ayrı bir yürüyüş organize etmekten vazgeçerler ve Bastille’deki yürüyüşe katılırlar. Dolayısıyla 2018 itibariyle iki tarafı buluşturacak koşullar ufukta görünür.

 

Tam da bu noktada, kurumsal feminizm içerisinden yeni bir inisiyatif şekillenir: Nous Toutes (Biz Hepimiz). 2018’in Temmuz ayı başlarında karma bir toplantı çağrısıyla ortaya çıkan Nous Toutes, ilk etapta Kasım ayı içerisinde Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü kapsamında kitlesel bir yürüyüş organize etmeyi planlar. Kurumsal feminizmin sınırlarını zorlayan bir kapsayıcılık içerisinde, hemen bütün feminist kolektifler böylesi bir kitlesel yürüyüşün organizasyonu için bir araya gelirler. Böylece 24 Kasım Cumartesi günü için Nous Toutes bünyesindeki grup ve kolektiflerin imzacısı olduğu bir çağrı metni yayınlanır.[7]

 

Bu metnin hazırlanma sürecinde politik duruşun zayıflığından ve yeterince kapsayıcı bir dil geliştirilememesinden doğan tartışmalar neticesinde, Belleville’deki 8 Mart yürüyüşlerini organize eden alternatif feminist gruplar zaten temkinli yaklaştıkları Nous Toutes oluşumundan ayrılırlar. Bu ayrışmadan Nous Aussi (Biz De) grubu doğar. Fakat bu seferki gerilimden iki ayrı yürüyüş çıkmaz. Bunun yerine Nous Aussi, yapılan çağrıya cevap vererek yürüyüşe katılacaklarını, bunu da yürüyüşe politik bir mahiyet kazandırarak yapacaklarını ilan eder. Amaç, normal koşullarda Nous Toutes çağrısını sorunlu bularak yürüyüşe gelmeyecek grupları, kolektifleri ve bireyleri de yürüyüşe çekmek, böylece “feminist hareketin bölünmüşlüğü” algısını kıracak, güçlü bir birliktelik yaratmaktır. Diğer bir deyişle, gerçekten kapsayıcı bir yürüyüşün gerçekleşmesini sağlamaktır.

 

 

Nous Aussi korteji: Özgür, korkusuz ve hayatta olmak istiyoruz / Münasip Feminist Ayaklanma

 

 

Beraber yürümek neden bu kadar zor?

Nous Aussi ekibinin beraber yürüme çağrısına rağmen gerilimin son bulmadığını belirtmek gerek. Zira Nous Aussi, çağrı metninde de vurguladığı üzere, Cinsel ve Cinsiyetçi Şiddete Karşı Yürüyüş organize edilecekse, böylesi bir şiddete en çok maruz kalanların en başta yürümesi gerektiğini savunuyor, bunun için de bir “cortège de tête” (kortej başı) kuracaklarını duyuruyordu. Medyatik görünürlük kaygısındaki Nous Toutes bu çağrı karşısında Nous Aussi grubunu aylarca uğraştıkları eylemi kendilerine mal etmekle itham etti ve sonu gelmeyen, yürüyüş esnasında dahi devam eden bir müzakere süreci başlamış oldu. Ayrıca Nous Toutes, kendilerini “yeterince kapsayıcı olmamak” ile suçlayan Nous Aussi bildirisini de yadırgıyor, kendi çağrılarının da kortejlerinin de herkese açık olduğunu, kimsenin dışlanmayacağını ısrarla vurguluyorlardı. Buna karşılık Nous Aussi altında birleşen kolektifler, gruplar ve bireyler, geçmiş deneyimlerin de getirdiği görece haklı bir kaygıyla, zaten sürekli tehditlere maruz kalan kırılgan bireylerden oluşan grupların bir arada yürümesi ve birbirini kollaması gerektiğini savunmaktaydı.

 

Bu noktada yürüyüşe dair başka pozisyonların da ortaya çıktığını ekleyelim. Fuhuş karşıtı (abolitionniste) gruplar, #SansNous (Biz Olmadan) ve #PasToutes (Hepimiz Değil) etiketleri üzerinden, seks işçilerinin varlığına dikkat çekerek yürüyüşe katılmayacaklarını ilan ettiler. Nous Aussi bildirisinin ardından gelen bu açıklamalar elbette tepkiseldi ve feminist bloglarda “hareket bölünüyor mu” tartışmasının yeniden alevlenmesine sebep oldu.[8]

 

Beni en çok şaşırtan, kapı komşum olan ve Fransızların “bobo” (bohem-burjuva) dediği bir yaşam tarzı süren bir kadın arkadaşımla Nous Aussi çağrısını paylaştığımda yaşadığımız tartışma oldu. İmzacılar arasındaki Witch Bloc Paname (Paris Cadı Bloğu) adlı feminist grubun söylemlerine katılmadığını, onlarla birlikte yürümek istemediğini söyledi. Nedenini ise başörtüsü konusuna yaklaşımları ile açıkladı. Bu arkadaşıma göre, kendilerini “kesişimsellik” (intersectionalité) üzerinden tanımlayan Fransız feministler, kadın mücadelesini kadınların istediklerini yapabilme özgürlüğüne indirgeyerek bir noktada başörtüsünü meşrulaştırmaya varıyorlar. İranlı ya da Suudi Arabistanlı kadınlar başörtüsüne karşı mücadele ederek kendilerini tehlikeye atarken, ben burada başörtüsü giyilmesini savunamam, diye ekledi. Bu açıklama, din ve başörtüsü üzerine uzun bir tartışmaya vesile olduysa da pek bir yere varamadık. Diğer yandan, başka bir arkadaşımdan dinlediğim, Fransız laik-evrenselci feministlerin böyle bir alt-metin üzerinden yürüyüşlere katılan kadınların başlarındaki örtüleri çekip çıkarttıkları anları düşünmeden edemedim.

 

Neticede “hep beraber” yürümüş olsak da, eylem esnasında ilginç anlar yaşanmadı değil. Buluşma noktasından 100 metre ileride konumlanan ve “Nous voulons être libres, sans peur & vivantes / Agitation Féministe Pertinente” (Özgür, korkusuz ve hayatta olmak istiyoruz / Münasip Feminist Ayaklanma) pankartını açan Nous Aussi kortejinin önüne geçebilmek için Nous Toutes yürüyüşüne 15 dakika erken başladı. Böylesi bir kalabalık için geçişe yer bırakmayan, zaten Nous Aussi tarafından da çoktan kapatılmış olan yolda ağır aksak yürürken bulduk kendimizi. Nous Toutes çağrısının imzacısı olan ve geleneksel olarak hep kurumsal feministler ile yürüyen “Mouvement des Femmes Kurdes en France” (Kürt Kadın Hareketi-Fransa/TJK-F), bayrakları ve sloganlarıyla Nous Aussi kortejine katılmış, beraber yürüyordu. Bir tarafta Nous Toutes, ses aracının tepesinden seslendiği kalabalığa “abolition” (fuhşa hayır) sloganı attırırken, onların 20 metre önünde Nous Aussi korteji seks işçilerinin güvencesizliğine dikkat çekmekte ve fuhşa karşı ağır yaptırımlar öngören yasal düzenlemeyi protesto etmekteydi. Daha sonra sosyal medyada denk geldiğim ve benim kapı komşumla yaşadığım tartışmaya benzer bir tartışma da yaşanmış Nous Toutes kortejinden bir kadın ile Nous Aussi militanı arasında.[9]

 

Elbette Fransız medyası farklı feminist gruplar arasındaki bu gerilimleri es geçti. Aynı gün gerçekleşen sarı yelekler eylemi nedeniyle neredeyse yürüyüşü de es geçecekti ya, gene kısacık da olsa bir haber geçmiş bulundu diyelim. Fakat yürüyüşe dair haberler o kadar genel geçerdi ki, nihayetinde Nous Aussi hedeflediği görünürlüğü yakalayamadı. Hatta durum, suçlandıklarının tam aksine, kendi seslerinin Nous Toutes kortejine mal edilmesiyle sonuçlandı. Bir noktada, basının kendilerini Nous Toutes korteji olarak sunmasından, sloganlarını alıntılayıp fotoğraflarını kullanmalarına rağmen Nous Aussi adını anmamasından, kısacası Nous Toutes dışında alternatif bir kortejinin varlığını neredeyse tamamen görmezden gelmesinden rahatsız olup, Facebook sayfalarından bir açıklama yaptılar.[10] Öte yandan bu durum, Nous Toutes için de beklemedikleri bir tepkisellik doğurdu; ben bu satırları kaleme alırken, onlar hala sosyal medyada yürüyüşle ilgili fotoğrafları göstererek “buna nasıl izin verirsiniz?” diye hesap soranlara cevap yetiştirmeye çalışıyorlar.

 

Bütün bu karmaşa içerisinde, yürüyüşe Nous Aussi kortejinden katılan bir avuç Türkiyeli kadın olarak  “biz de” kendi sloganlarımızı atmayı ihmal etmedik elbette: “Dünya yerinden oynar! Dünya yerinden oynar! Kadınlar özgür olsa…”

 

—-

 

[1] Burada bir parantez açıp mixité, non-mixité ve mixité-choisi arasındaki ayrımlardan bahsedeyim. Mixité, kabaca herkesin katılabildiği karma grupları, non-mixité ise sadece tek bir ciscinsiyete açık grupları ima ediyor. Cinsiyet ikiliğine dayalı bu gruplar bugün konuştuğumuz farklı cinsiyetleri dışladığından geçtiğimiz on yılda “mixité-choisi” diye bir form belirmiş. Bu form, grubun hangi cinsiyetlere açık olduğunun ilan edilmesini kapsıyor. Dolayısıyla mixité-choisi bir buluşma, sadece ciskadın ve trans kadınlara, ciskadın, translar ve homoseksüellere ya da ciserkekler dışında tüm cinsiyetlere açık olabilir.

[2] Bu bölüm, büyük oranda, “Les Ourses à plumes” (Tüylü ayılar) adlı grubun Fransız feminist hareketine dair 2017’de yaptığı bir araştırmanın sonuçlarına dayanıyor. Araştırmanın tematik üç farklı başlık altında yayınlanan sonuçlarına şu linklerden erişilebilir: 1  2  3

[3] Elbette olay sadece bu iki hat arasındaki gerilimlerden ibaret değil. Feminist alanda ortaklıklar yaratan pek çok başka tartışma da var. Açüklama, ifşanın taciz-tecavüz ile mücadelede ne kadar etkin bir yöntem olduğu, karma ya da sadece erkeklerden oluşan grupların erkek dayanışmasını yeniden üretip üretmediği gibi tartışmalar da mevcut. Bu tartışmalar daha çok pratik düzlemde tezahür ediyor, bu sayede siyasi ayrışmaların ötesinde ortaklıklar yaratabiliyor. Yine de, siyasi bir söylem geliştirmek söz konusu olduğunda, dönüp dolaşıp kendimizi bu iki kamptan birinde buluyoruz.

[4] 2012’de 8 Mart yürüyüşü vesilesiyle kurulan grup, Belleville yürüyüşlerini organize eden daha geniş bir koordinasyonun başını çekiyor. Grup 2016’da dağıldıklarını açıklasa da bünyesindeki oluşumlar Belleville’deki 8 Mart yürüyüşlerini 2018’e kadar organize etmeye devam etti.

[5] Konuyla ilgili bir video burada.

[6] Fransa’da hareket kendi sloganını da üretti: #BalanceTonPorc ya da Tacizcini İfşa Et.

[7] Nous Toutes çağrısı change.org üzerinden imzaya açıldı ve yaklaşık 200.000 imzacıya ulaştı.

[8] Bu konuda ilginç birkaç tartışma için şuralara bakılabilir: 1  2  3

[9] Çok detaya girmeden özetlersek, Nous Toutes pankartı taşıyan kadının Nous Aussi militanına neden başörtüsü savunduğunu sormuş, verdiği cevabı da beğenmeyip “bir de feministiz diye geçiniyorsunuz” diye azarlamış. Tanıklığın tamamına şuradan erişilebilir.

[10] Facebook

 

 

Ana görsel: Kortejlerin ne kadar karıştığı görülüyor: “ras-le-viol” pankartı Nous Toutes tarafından dağıtılmıştı, fakat bu aslında Nous Aussi’nin korteji. Fotoğraftaki pankartların anlamları:

“ras-le-viol” : tecavüz canımıza yetti – bir kelime oyunu zira “ras-le-bol” deyimi canına tak etmek anlamına geliyor
survivant.e.s, resilient.e.s, resistance : hayatta kalanlar, metanetliler, direniş
chattes méchantes : bad pussies – kötü kediler
une minute de silence, une vie de lutte: bir dakikalık sessizlik, bir hayat boyu mücadele
YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YDeneme ve Yamulma: Bir Psikiyatri Hastanesi Deneyiminden Notlar
Deneme ve Yamulma: Bir Psikiyatri Hastanesi Deneyiminden Notlar

İçerideki “bedenler” bin bir çeşitlilikte; herkesin kendi özgün hikâyesi, onu çıplak beden olmaktan çıkaran bir tarihi ve benliği var ama bunlar kapının eşiğinden içeri adım attığınız anda yok oluveriyor. “İçeride” bedenleri tanımlayan yegâne etken patolojileri.

MEYDAN

YBir Zamirin Gör Dediği
Bir Zamirin Gör Dediği

Fransa’da bir sözlüğün “iel” kelimesini “cinsiyet fark etmeksizin üçüncü tekil ya da çoğul şahıs belirten zamir” olarak tanımlamasının ardından kopan fırtına...

Bir de bunlar var

“Sömürülmek Başarıya Giden Yolda Bir Safha Olmamalı”
Kayyımdan Sonra Kadınlar
Pardon Abla!

Pin It on Pinterest