İtalya'da dünya birincisi olan Foça Yeryüzü Pazarı'nın kurucusu Gül Girişmen ile kısa bir söyleşi yaptık.

MEYDAN

İyi Temiz Adil Gıda İçin Çabalayan Foça Yeryüzü Pazarı Dünya Birincisi

 

Uluslararası Slow Food (Yavaş Gıda) Örgütü tarafından İtalya’da düzenlenen Yeryüzü Pazarları Yarışması’nda Foça Yeryüzü Pazarı dünya birincisi oldu. Pazarı kuran ve geliştiren Gül Girişmen ile kısa bir söyleşi yaptık ve Yeryüzü Pazarı nedir, neden önemlidir bunları konuştuk.

 

 

Yeryüzü Pazarı nedir? Bu konuda fikri olmayanlara diğer pazarlardan farkını anlatabilir misiniz?

 

Yeryüzü pazarı yerelde kalkınmayı ve küçük üreticiyi destekleyen bir pazardır. Üreticiden tüketiciye doğrudan iyi, temiz, adil ürünlerin ulaşması için yapılır. Slow Food’un bir projesidir. 40 km mesafeden olan üreticiler kendi ürettiği, hasat ettiği, konserve ettiği ürünler ile katılırlar. Aynı zamanda üreticilerin kontrolünü yaparken de kolaylık oluyor. Karbon salınımına da cevap veriyor.

 

Diğer pazarlardan farkı ise, üreticiye sorumluluk yükler, sosyal olarak özgüven sağlar, farkındalıklarını arttırır, daha iyi ürün yetiştirme için çalışmasını sağlar, kadın ağırlıklı bir pazar olduğu için de yemeklerimizin özelliklerini bilir ve anlatır. Tohumlarımızı saklamak anlamında kadınların desteğini çok alıyoruz. Pazara ilk geldiklerinde satış yapmak için geliyorlar doğal olarak ama sonra daha iyi, temiz, adil ürünler ile orada olmak gerektiğini anlıyorlar. Diğer pazarlarda sorgulamadan halden bir malı alıp satabiliyorlar, ürün GDO’lu mu, ilaç kullanılmış mı diye kontrol etmiyorlar. Ayrıca diğer pazarlarda 200 ila 550 arası tezgah olabiliyor. Yeryüzü Pazarı’nda ise 20 ila 40 arası üretici oluyor.

 

 

 Ne zaman başladınız? Kafanızda nasıl bir fikir vardı? Nasıl giriştiniz bu işlere?  

 

2010 senesinde eşimle artık şehirde yaşamama kararı aldık ve Foça’ya geldik. Slow Food’un etkinliklerini İstanbul’dan biliyordum. Foça’da kurmak için yola çıktık. Bildiğiniz gibi Ege’nin otları meşhurdur. Yenilebilen bu otları sergilemek amaçlı bir proje yaptık. 2011’in Mart ayında Ege’nin otlarını ön plana çıkarmak için yerel bir pazar kurduk. Başlangıçta sadece 3 tezgah vardı. Ama sonraki haftalarda aralarına başka ürünler de katıldı, derken büyüdük. Tabii buna Foçalı sakinlerin alışverişleri destek oldu. Belediye yer verdi. Bu arada Slow Food merkeze yaptığımız projeleri gönderdik. Onlardan da niye Earth Market yani Yeryüzü Pazarı olmuyorsunuz sorusu geldi ve böylece yola çıktık. Ben, geleneksel ürünlerin yerel üreticilerle daha da değer bulacağına inandım. Öyle de oldu, “nuhun ambarı“na yollanan ürünler hep üreticilerden geldi.

 

 

Ağırlıklı kadınların çalıştığı bir pazar demiştiniz. Kadınların hem üretimde hem de satış ve bilgilendirme kısmında neden ve nasıl daha ön planda olduğunu açabilir misiniz biraz? 

 

Kadın üreticiler çoğunlukla annesinden öğrendiklerini uygulayanlar oluyorlar. Satış aşamasında ise bizim söylediğimiz şu: ‘Siz çok önemli bir iş yapıyorsunuz, bunu da sizin anlatmanız lazım.’ Özgüvenlerinin gelişmesi açısından çok önemli oluyor. Erişteyi, salçayı, vs. kadın yaptığı için doğrudan satışta da o oluyor ve ürününü kendisi anlatıyor.

 

 

Bu üreticiler organik üreticiler değiller anladığım kadarıyla. Kontroller hangi standartlara göre, kimler tarafından yapılıyor? Bir ürünün temiz, iyi, adil olması ne anlama geliyor tam olarak?

 

1. Ürünün iyi olması; insan sağlığına zararsız bir üretim.

2. Ürünün temiz olaması; insan ve hayvanın çevresine saygılı bir üretim olması.

3. Ürünün adil olması; üreticinin de tüketicinin de aynı şekilde adil fiyat politikası çerçevesinde ürün alıp satması.

 

Kontrollerimizi üretici temsilcisi olan arkadaşımız yapıyor. Kendisi de çiftçi olduğu için ilaç kullanıldı mı, nasıl üretim yapılıyor anlıyor ve devamlı gözlem yapıyor. Her mevsim başında yeni sözleşme ile pazara dahil oluyorlar. Üretimlerinin listesini de veriyorlar. Her ürünü istedikleri gibi tezgahlarda satamıyorlar.

 

Pazarın işleyişi nasıl oluyor? Kimler ürünleriyle katılabiliyor, kimler katılamıyor?  

 

Pazarımıza her üretici katılabiliyor. Yalnız Foça’ya 40 km mesafeden gelen üreticiler, kendi hasat ettikleri, kendi ürettikleri, konserve ettikleri ürünler ile gelebiliyorlar. Aracı olması katiyyen kabul edilmiyor. Değişik zamanlarda yerlerine gidip kontrol ediliyor ve sonra üretici kuralları yerine getiriyorsa pazara dahil oluyor. Küçük üretici olması ön şartımız oluyor.

 

Ürün çeşitliliğinden bahseder misiniz biraz?

 

Mevsiminde sebze ve meyveler, kurutulmuş sebze ve meyveler, erişte, makarna, börülce, fasulye gibi kurutulmuş bakliyat, bal, pestil, tarhana, turşu çeşitleri, zeytin ve zeytinyağı, reçeller, salçalar, koruk ekşisi, koruk suyu gibi ürünler mevsiminde tezgahta yerlerini alıyor.

 

fotoğraf 1

 

Slow Food anlayışını benimsemenizin sebepleri nelerdir? 

 

Slow Food geleceğimizi ve geleneğimizi korumamız için bizi teşvik ediyor. Her zaman dünya gıda politikasının ne yöne gittiğini bize söylüyor. Ayrıca aynı görüşte olup başka pencerelerden bakan insanların birarada olması beni etkiliyor.

 

Türkiye’de başka nerelerde var? 

 

Şu anda sadece Foça’da var. Önümüzdeki günlerde Şile’de de Yeryüzü Pazarı olacak.

 

Yayılmasını nasıl sağlarız?  

 

Değişik toplantılar ve yapılan etkinliklerle sesimizin daha çok çıkması, görünürlüğün artması ‘biz de yapabiliriz’ etkisi yaratır diye düşünüyorum.

 

 

Ana görsel: Gül Girişmen fuarda meraklılara tarhana çorbası dağıtıyor.

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YHer Gün Yeniden Kurduğumuz Bir Şehrin, Bir Dünyanın Yerlisi Olmak
Her Gün Yeniden Kurduğumuz Bir Şehrin, Bir Dünyanın Yerlisi Olmak

Bu 25 Kasım’da hatıramıza, buluşmalarımızın ve hür bir geleceğin hayaline sarılıyorum.

TARİH

YJames Baldwin’le Tanıştığım O Gün
James Baldwin’le Tanıştığım O Gün

Beni geri çektiği o yer ve zaman, makulen umabileceğim tek şeyin aldığım her davette ancak hizmet etmek için orada olabileceğimi söylüyordu.

MEYDAN

YEvet, Polisi Lağvedelim
Evet, Polisi Lağvedelim

Çünkü reformlar işe yaramayacak.

MEYDAN

YBiraz Sakinleşebilir Miyiz?
Biraz Sakinleşebilir Miyiz?

İnsanlar genelde beni felaket tellalı gibi görüyor, bana kızıyorlar. Felaket tellalı değilim ben. Eğer bakmazsan, değiştiremezsin. Gözünün içine bakacaksın.

Bir de bunlar var

Katılımcı Bir Klinikten Alınacak Dersler: Feminist Kadın Sağlığı Merkezlerinde Mimari ve Kürtaj
63 Gündür Aç Olmayı Hayâl Edebiliyor musunuz? Ya 74 Günü?
Kadının Adı Devletten Siliniyor: Kadın Erkek Fırsat Eşitliği Komisyonu Kapanıyor mu?

Pin It on Pinterest