Ya vurdulu kırdılı bir tip olursa, ya sürekli garip sesler çıkartıp bunun komik olduğunu zannederse, ya bir adam gibi davranmaya kalkar da beni ve kadın arkadaşlarımı hor görürse gibi sorular ara ara aklımı kurcalıyordu.

KÜLTÜR

ECİNNİLİK

YAZI

Erkek Çocuk Annesi Olmak

 

 

Yo hayır bu yazıda niyetim bildik güzellemeleri tekrarlamak, erkek çocuğa sahip olmanın annelere verdiği özgüvenden bahsetmek, ya da erkek doğuramamanın yarattığı eksiklik duygusuna girmek değil. Bunlar dert edilemez olduğundan değil elbette, ama benim derdim şimdilik başka. Bir oğlunuz varsa ve o sınıfın en çalışkanı, en hazırcevabı, en hareketlisi, en sınıf başkanıysa, ileride aktif, dinamik, heyecanlı bir delikanlı olacağı ve kızlara çok çektireceği şimdiden belliyse ona kurban olmamak, gururdan kasım kasım kasılmamak ne mümkün. Annesine hayran olduğu sürece sınıftaki kız arkadaşlarını küçümsemesi, alay etmesi, itip kakması, kadınlar hakkında olumsuz fikirlere sahip olması o kadar da büyük bir dert değildir. Doktor bir annenin oğlunun kadınlar ancak hemşire olur demesi olsa olsa sevimli bir çokbilmişliktir çoğu kişinin gözünde. Ya da siz bilgisayar mühendisi olabilirsiniz ama o evdeki bilgisayara dokunmamanız için bağırıp çağırır, ne kadar sevimlidir değil mi?

 

Bu erken adamlaşmış değdiğim erkek çocukları hakkında söylenecekler çok. Kadınlığa ve erkekliğe yani kısacası hayata dair sorulara kafasını takmış biri için biraz ürkütücü geldiklerini de söylemeliyim. Hala oldukça yaygın olan bu erkek çocuk tipolojisiyle nasıl baş edeceğimi tam olarak bilmediğimi itiraf etmeliyim. Ama benim durumumdaki tuhaflık kendimin de bir erkek çocuğumun olması.

 

Hikayeyi biraz başa sarayım. Tahmin edeceğiniz gibi erkek kardeşim olmadan, kız kardeşlerimle birlikte büyüdüm. Yetişkinliğimde pek çok kere kız kardeşlerle büyümenin ne kadar büyük bir şans olduğunu düşündüm. Ne de olsa aramızdan kimse kayırılmıyor, bakkala gidilecekse, masa toplanacaksa, toz almaya yardım edilecekse herkes sırayla yapıyordu. Şu yaşımda araba kullanmakla başım hala hoş olmasa da on dört yaşımdayken babamın beni boş bir tarlada direksiyona oturtup araba kullanmayı öğretmeye çalışması da erkek kardeşim olsa belki yaşayamayacağım bir ayrıcalıktı. Sadece evde değil tüm sülalede de erkek çocuk sayısı az olunca tam bir kadın dünyası konforu içinde büyüdüm. Belki bu yüzden hamileliğimin dördüncü ayında doktor bir oğlunuz olacak diyene kadar kız çocuk seçeneği dışında bir seçenek daha olacağı aklıma bile gelmemişti. Bir kaç kere “emin misiniz?” diye sorduktan sonra gerçeği kabullenmekten ya da doğum sonrası bebek odasında bir kız bebekle karışmasını ummaktan başka bir seçeneğim kalmamıştı. Ama bebek beklemenin heyecanıyla fikre tahmin ettiğimden çok daha çabuk alıştım hatta sevinç bile duymaya başladım. Beni endişelendiren bazı şeyler hala vardı elbette.  Kim derdi ki bu korkularımın gerçekleşmemesi başka bir endişenin kaynağına dönüşecek.

 

Benim çocuğum korktuğumun tam tersi oldu. Erkek arkadaşlarından çok kız arkadaşlarıyla oynamayı seviyor; saklambacı futbola, resmi beden eğitimi dersine, kitap okumayı bağırarak koşmaya, çiçek toplamayı kedileri kovalamaya tercih ediyor; sınıf arkadaşları ona vurduğunda kavgaya girişeceği yerde niye bana vuruyorsun diye soruyor; benimle evde takılmayı, birlikte yemek pişirmeyi seviyor; ve bu toplumda erkekliğin en önemli simgelerinden biri olan etçillik hasletine sahip değil, ot olsun, yeşil olsun her tür kadınsı gıdaya bayılıyor. Dahası, ileride yapmak istediği meslekler arasında kırtasiye ürünlerine bayıldığı için sekreterlik ve bebekleri çok şirin bulduğu için anaokulu öğretmenliği de var. Evet, yavaş yavaş sıkılmaya, “Amaaan ne biçim çocuk bu” diye düşünmeye ve de bir tuhaflık olduğunu düşünmeye başladığınızı itiraf edin. Aslında etrafımdaki yakın dostlarım onun bu hallerine bakıp çok eğlenseler de yakın çevremin dışındaki tanıdıklar, sınıf arkadaşlarının anneleri, komşular çoğunlukla “ne biçim erkek çocuğu bu!” diye bakıyor; oğlumun bir erkek çocuğu için fazla hassas olduğunu, kızlarla bu kadar iyi anlaşmasının biraz tuhaf olduğunu, onu futbol gibi, basket gibi erkek sporlarına yönlendirmem gerektiğini söylüyor. Hatta yakınlarım arasında ileride çocuğumun gey olacağından gizli gizli endişelenen ve bunu bana çeşitli imalarla ifade edenler var. Bana kalırsa son derece güzel olan bu özellikler için anlaşılan mutluluk değil endişe duymam gerekiyor.

 

Evet, feminist bir anne için sert erkeksi özelliklere sahip olmayan, barışçıl, sakin, içe dönük bir erkek çocuk büyük bir endişe kaynağı. Oysa çocuğum doğduğunda onu, saldırganlık, şişkin ego, her şeye hakkı olduğunu düşünme, özür dilemeyi, sevgisini ifade etmeyi bilmeme gibi yakın ve uzak çevremdeki erkeklerde sıklıkla gözlemlediğim ve çoğunlukla erkekliğin alâmetifarikalarından sayılan davranış biçimlerine sahip olmayacak şekilde yetiştireceğime kendi kendime söz vermiştim. Erkelerin feminist olacağına fazla inanmasam da çocuğumun feminist olmasını çok istiyordum, ne de olsa ayrı bir kuşak olacak, belki ileride böylece daha mutlu olacaktı. Ne var ki, bu hayali hayata geçirdiğini fark etmek benim durumumda olduğu gibi bir övünç değil bir endişeye dönüşmüş durumda. Erkeksi olmayan bir erkek çocuğu acaba çok mu ezilecek, çok mu üzülüyor, çok mu itilip kakılıyor, ezik mi oldu gibi aslında bazen anlamsız da olabilen kaygıları beraberinde getiriyor. Zaten annelik denen şeyin önemli bir parçası olan endişe ve bitmeyen bir suçluluk duygusu biraz daha katmerleniyor. Bununla mücadele ederken de insan kendisini “oğlum sen de patlat bi tane!”, “çeksene o topu arkadaşının elinden!” “sen niye itmedin onu?” gibi saçma laflar ederken bulabiliyor. Yani kısacası, sert bir çocuk yetiştirmek bir dert ama egemen erkeklik modeline mesafelenmiş bir çocuk yetiştirmek de ayrı dert.

 

Ben hala işin içinden çıkamadım. Bu süreçte öğrendiğim en önemli şeylerden biri ironik de olsa cüssenin önemli olduğu. Dövüşmek istemeyen bir erkek çocuğu cüsse olarak büyükse biraz olsun etrafındaki çocuk acımasızlığından korunabiliyor, ama ufak tefeklerin işi çok zor, arkadaş bulmak ise yetişkin olalım, çocuk olalım en büyük teselli!

 

Görsel:  Cheverny Şatosu’nda bulunan çocuk odası – Loire Vadisi, Fransa

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bir de bunlar var

Yaş 35, Beyoncé Gibi Ortasındayız Ömrün
Düğün Sezonuna Tekerlemeli Giriş
QUEERWAVES : Geceleri Geri Alıyoruz!

Pin It on Pinterest