Bu haftadan itibaren her Cuma, belki de iki haftada bir Cuma, 5Harfliler’de çeşitli imgeler, sesler ve onlar arasında kurduğum bağlantılar üzerine fragmanlar yazacağım.

SANAT

Cuma Fragmanı: Yetişkinlik, Çocukluk, Gerilimler

Bu haftadan itibaren her Cuma, belki de iki haftada bir Cuma, 5Harfliler’de çeşitli imgeler, sesler ve onlar arasında kurduğum bağlantılar üzerine fragmanlar yazacağım. 5Harfliler’den arkadaşlar, Twitter ve Instagram’da zaman zaman yaptığım bu denemelerin bir seri olarak ve düzenli bir biçimde yapıldığında iyi olabileceğini söylediler. Ne için iyi olacağını henüz bilmiyoruz. Yine de bu görevi zevkle kabul ettim.

 

Serinin ilk fragmanı Gloria (John Cassavetes, 1980) hakkında olsun istedim. “Bir çocuğu anne şefkatiyle sarıp sarmalamak” gibi gözyaşı bombalarına karşı çalışıyor bu film adeta. Gözyaşı, pathos yine var da, birbiriyle çatışan farklı istikametlerdeki duyguları, hatta kimi karanlık duygu katmanlarını bombayla infilak ettirecek bir biçimde değil. Nasıl oluyor bu? Yetişkin-çocuk ilişkisinin içerdiği tükenmez gerilim açık bir soru, bir kesik olarak filmin yüzeyinde. Birbirine bir bütün olarak bir türlü tutunamama, ama yine de hiç de azımsanmayacak bir güçle tutunma, ya çok gelen ya hep az gelen, erken, geç ya da zamansızca çıkıp bir türlü yerine tam olarak oturamayan sevgi sözcükleri.

 

 

 

 

Aslında çocukla yetişkin arasında esneyen ve gerilen bağın, bu dinamik ilişkinin öncelikle bedensel, fiziksel bir yanı var: Çocuk bedeni ile yetişkin bedeni arasındaki asimetriyle, –küçük kızım bir gün metrodayken “Anne kimse beni görmüyor,” diye bağırmıştı. Asimetri sadece fiziksel değildir ama, duygusaldır aynı zamanda. Çocuğun kararlar ve böyleler dünyasına doğmuş olması, karar verenin yetişkin oluşu kahredicidir. Gloria’da olansa bu asimetrinin öyle olduğu gibi kabullenilmesi, bu böyle işteyle geçiştirilmesi değil, iki oyuncu (Gena Rowlands ve John Adames) ve iki karakter (Gloria ve Phil) arasında tekrar tekrar sınanmasıdır. Varolmanın kumaşındaki yırtık çeşitli şekillerde dikilmeye çalışılır, her seferinde asimetrinin açtığı aralığa geri döneriz: sarılırken, sözcüklere başvururken, yetişkinlerin dünyasında hareket ederken, hep en başından maruz kalınmaya mecbur olunan bir dünyaya tabiyetin ürettiği kırılganlık oradadır.

 

 

 

Fakat işte Gloria’da bu ilksel yaralanabilirlik tek başına işleyen bir yüzey değildir; iki oyuncu ve iki karakter arasındaki ilişkinin sınanışıyla, güç oyunuyla birliktedir. Güçsüz ve kader kurbanı çocuğu korurken onu sessizleştiren yetişkinin gözyaşı bombası olan hikayesi değil, bu iki varlık arasındaki dinamik ilişkinin, uzaklığın ama yakınlığın, karşılıklı birbirini çekmenin ve itmenin, yukarıya bakışın ve aşağıya bakışın, pathosun ve mizahın, aynada bir türlü bir bütün olamayışın, mesafelerin ve mesafelerin bir türlü korunamayışının hikayesi.

 

 

 

Türkçe altyazılı olarak izleyebileceğiniz (çeviren: Lara Özlen) göz yaşartıcı video essay’de (Cristina Álvarez López ve Adrian Martin, 2016) bütün bunların mizansen yoluyla nasıl sağlandığını anlatıyor. Her sahne, her kadraj, her çekim bu iki varlık arasındaki ilişkiyi anlatmanın bir yolu olarak ortaya çıkıyor; simetrik ya da asimetrik duruşlar, yan yana oturuş, birlikte uzanma, sarılma, çocuğun yukarıya doğru bakışı, yetişkinin aşağıya doğru bakışı, mizansende her ihtimal birbirini iten ve çeken bu iki beden arasındaki ilişkiyi anlamak için deneniyor. Hatta filmin bir sahnesinde bu ilişki kameranın hareketi aracılığıyla sanki aralarında elastik bir bant varmış gibi uzayıp esnese de hep geri gelen bir bağa dönüşüyor. Hep geri gelse de uzayıp esneyecek de bir bağa. Çocuk ve yetişkin arasında yeterince iyi bir ilişki belki de böyle, eşitçe çekilip uzatılan, esnetilen, gerilen ve gevşetilen mesafelerin ve uzaklığın birinden ötekine yer değiştirdiği, çoğullaştığı bir bağdır.

 

 

Joh Cassavetes’ Gloria (Türkçe Altyazılı) from lara ozlen on Vimeo.

 

 

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YObruğun İçinden
Obruğun İçinden

Gündelik gerçekliğimizin içinde işleyen aşırılıklar, bizim yerimize karar veren ve bizim yerimize sorumluluk alan, obruğun iki tarafını, Türkiye’nin iki cenahını bize gösterip rahatlatan filmin sonundaki anlam otoritesinin teminatı altına alınıyor. Gerçekliğimizin açıklığı, istikrarsızlığı ve belirsizliği muhalefetin fantazisine feda ediliyor.

MEYDAN

YKadınların sineması: efendinin bakışı efendinin perdesini asla yırtmaz
Kadınların sineması: efendinin bakışı efendinin perdesini asla yırtmaz

Başka gözlüklere, kör noktaları görebileceğimiz, farkları, ayrımları, heterojenlikleri tanıyabileceğimiz gözlüklere ihtiyacımız var. Feminist politika bir bütün etmeyen parçaların birlikteliği olarak neden ele alınmasın?

SANAT

YParçalanma ve toparlanmaya dair
Parçalanma ve toparlanmaya dair

Pezzettino dönüştürücü. Bir şekillenişe doğru götürmüyor da bizi, şekillenişin ne demek oluşunu tanımaya götürüyor. Feminizm de böyle değil mi?

ECİNNİLİK

YEril nazar değmesin 🧿
Eril nazar değmesin 🧿

Üzerimizdeki eril nazarları silkelediğimiz, çok silkelediğimiz bir yıl olsun.

Bir de bunlar var

“Konuşan kadın karakterler yaratmak istiyorduk”
Franciszka Themerson’un Sınır Tanımayan Muzip Görselleri
Katalin Ladik’in Beden Sanatı, Doğu Avrupalı Kadınların İtaatkâr Maskesini Yırtıp Attı

Pin It on Pinterest