"Gölge Hamdiye" yazısı şimdiden 5Harfliler'de 2015'in en çok tıklananları arasına girdi. Bu yazı neden bu kadar çok paylaşılıyor?

MEYDAN

Gölge Oyunlarından Sıkılanlara

Bu yazı Hamdiye Hanım’la ilgili değil. Fotoğrafını gördüğümde içimde bir çimdik hissettiğim, “hayatta insan olarak yaşamak bu değil” dediğim, hepimiz bir karikatürde yaşıyormuşuz gibi kendisini kurtarmak, ya da ben fazla kasamayacaksam da hiç olmazsa bir #SaveHamdiye heştegiyle destek atmak istediğim Hamdiye Hanım’ı, aslında elbette tanımıyorum. Üzerine bir milyon yorum yapılmış o fotoğrafı çeken kişinin kadrajıyla oluşturduğu çerçeve, verdirilen poz ve gazetenin kuşkusuz çekilmiş onlarca fotoğrafın içinden seçtiği kare ile biliyorum kendisini. Doğan Haber Ajansı’nın ve fotoğrafı kullanan yayınların hiç şüphesiz seçerken yaratacağı tepkileri bilerek hareket ettiği fotoğrafından biliyorum, ama tanımıyorum, kendisiyle ilgili ne yazabilirim? Yazacağım şey, fotoğrafı kullanan medyanın yazacağımı tahmin ettiği şeyin dışına çıkabilir mi?

 

İçin dışa yansıtılması, hayatla ilgili tavrın “giyinilmesi” hassas bir durum. Kişinin onu herhangi bir ortamda veya merceğin altında başkalarından ayıran her fiziksel eklentisi -dövmeleri, piercingleri, çarşafı, takkesi, kipası, devasa göbeği, şortundan çıkan lobları, haç kolyesi, vesairesi kendisiyle ilgili şimşek hızında yargılara gidilmesine sebep oluyor. Siz daha hiçbir eylemde bulunmadan, ağzınızı açmadan, tarihçeniz ve karakteriniz hakkında aslında en ufak bir ipucu ortalarda yokken, o fiziksel işaret neyse o ipucu kabul ediliyor ve hakkınızda verilen -saniyenin bir kesiri süresinde, bilinçaltında üstelik- yargıların listesi ortaya çıkıyor.

 

Oysa Hamdiye Hanım’ın, hakkında yürütülen fikirler ve varılan yargılar söz konusu oldu mu kimseye bir borcu yok. Hergün gazeteye çıkan binlerce diğer insan gibi, fotoğrafının nasıl çekildiğinden, nasıl basıldığından sorumlu değil. Hamdiye Hanım hiçbir şey yapmak zorunda değil. Bizim “acaba kendisi ne düşünüyor” diye merak ettiğimiz noktada bir “sese” sahip olduğunu kanıtlamak, yargıları tasdik etmek ya da boş çıkarmak zorunda değil. O yüzden bu yazı başka türlü başlamış olsa da Hamdiye Hanım değil, Hamdiye Hanım’la ilgili konuşmaya dair dizginlenemez arzumuzla ilgili.

 

Konuyla ilgili daha önce sınırsızca daha ince ve bilimsel şekilde söylenmiş şeylerin üzerine bu yazıda bir şey ekleyemeyeceğim çok açık, kimsenin böyle bir bekletisi yoktur umarım. “Laik” bir kadın olarak, çoğu başörtüsüz, başörtüsünün öyle veya böyle baskıcı bir şey olduğunu duyarak büyümüş arkadaşlara sahip bir kadın olarak söylüyorum söylediklerimi. Diyorum ki, doğal olarak örtüyle iç içe bir hayatı olmayanlar için, okuduğumuz tüm Oryantalizmler, tanıdığımız tüm başörtülü kadınlar, ziyaret ettiğimiz tüm muhafazakar mahalleler, internet sayesinde göz atma şansımızın olduğu tüm “diğer dünyalar” belli ki yetmiyor. “Gölge Hamdiye” yazısı şimdiden 5Harfliler’de 2015’in en çok tıklananları arasına girdi (şu an okumakta olduğunuz ise paylaşılma sayısında yanına bile yaklaşamayacak). Bu yazı neden bu kadar çok paylaşılıyor? Bir kısım insanın hükümete duyduğu öfke yüzünden mi? “Ohhhh ağzınıza sağlık” diye insanları titreten, alenen içlerinin yağını eriten şey nedir? Fotoğrafa baktıklarında hissettikleri şeyin bir tepki yazısıyla paketlenip sunulması mı?

 

Başka sorularım da var: Mesela bakan(lar)a ve siyasetin diline yönelik olduğunu varsaydığımız bu öfke örtüye karşı neden dinmiyor? Olay kadınlardan yana tavır alan bir sitede dahi neden dönüp dolaşıp kadına (ve yeni doğmuş kız çocuğuna) patlıyor? Erkek diliyle dalga geçer, erkek ve devlet zihniyetini yererken bile neden incitilen kadın ve kız çocuğu oluyor? Hoyratlıkta beis görülmemesi kadın fotoğrafta Mikrosoft Paint’le oraya siyah bir şey çizilmiş gibi durduğu için mi? Geometrik desenli hoş bir eşarp takmış olsa yüksek tahammüllerimizin hudutlarından taşmayacak mıydı söz konusu kadın? Hem bakan, hem 3 çocuk, hem doğurganlık hem de üstüne çarşaf görünce sabrımız mı taştı? Zira 2014’ün yine Müezzinoğlu tarafından ziyaret edilen, adı yine Meryem olan ilk bebeğini, 2013 yılının Ümraniye’de doğan, anne babasının adı Kader ve Fatih, kendi adı Furkan olan, annesinin başörtülü olduğundan hayli emin olduğum bebeğini, 2012’nin ilk bebeği Muhammet Umut‘un başörtülü annesini, Türkiye’deki çoğu kadın örtülü olduğu için istatistiki olarak örtülü olmalarında garipsenecek bir şey olmayan bu kadınları ve bebeklerini kimse hararetle tartışmamış, haklarında en az 100,000 tweet atmamış idi. Hayırdır, neden dehşetlere gark olundu? [Bir yorum üzerine gereksinim duyduğum not: Bu soru retorik değil. Neden dehşete düşürdüğünün bir açıklaması da diğer yazıya gelen bir yorumda var.]

 

Bir adım geriye gidelim. Başörtüsü konusundaki gerginliği AKP hükümeti yaratmadı, ama gücünü konsolide etmeye çalışan her iktidarın yapacağı gibi, iktidarın bu gerginliğin sütünü sonuna kadar sağmaya, toplumdaki bölünmüşlüklerden istifade etmeye kararlı olduğu açık. “Dayanışma zeminleri” ayaklarımızın altından kaydıkça hoyratlığın artmasından ise hükümet sorumlu değil; sözlerimizden, eylemlerimizden ve yönümüzü şaşırmamaktan biz sorumluyuz.

 

5Harfliler’de bu konuyla ilgili yazılarımız devam edecek, yorum ve eleştirilerin de devam edeceğini umuyoruz.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YFransız Kadınlardan Bildiri: Sataşma Özgürlüğü, Cinsel Özgürlüğün Vazgeçilmezidir
Fransız Kadınlardan Bildiri: Sataşma Özgürlüğü, Cinsel Özgürlüğün Vazgeçilmezidir

"Erkek düşmanlığı ve cinsellik karşıtlığına bürünen bir feminizmde biz yokuz."

MEYDAN

YBiraz da Erkekler Anlatsın
Biraz da Erkekler Anlatsın

Anlat anlat bitmeyen cinsel taciz mağduriyeti paylaşımlarından daralan yorgun ruhlar için bir öneri: Biraz da erkekler anlatsın.

Bir de bunlar var

Bir Uzun Newroz Yürüyüşü
Korona Günlerinde HIV Damgalamasını Hatırlamak
Jinekolojik Şiddet Manzaraları: Muayene, Tıbbi Otorite ve Doğurganlık Üzerine*

Pin It on Pinterest