Antropolog Halide Velioğlu’nun geçtiğimiz aylarda yayımlanan kitabı Saraybosna Havası: Bir Gündelik Hayat Etnografisi insanı ve hafızayı merkeze alan bir savaş sonrası anlatısı sunuyor.
Maria Prymachenko hem folklorik saflığı ve gelenek içindeki köklülüğü hem de kırsal Ukrayna’daki kadınların deneyimlediği geleneksel kuralcılıktan özgürleşmeyi temsil ediyor.
Dil terk edip gidebileceğin bir yer mi? Aşabileceğin bir duvar mı? Duvarın öte tarafında ne var?
Selda Öztürk göçmen kadınların savaş ve müzik deneyimlerini anlatıyor.
DEMOS Araştırma Merkezi’nden Güley Bor, Güneş Daşlı ve Nisan Alıcı ile salgın ve savaş gibi kriz dönemlerinde toplumsal cinsiyet lensinin bize neler kazandırdığını konuştuk.
Susan Sontag tüberküloz, kanser ve AIDS hastalıklarına atfedilen metaforlar üzerinden bir insanlık durumu analizi yapmıştı. Peki Covid-19’la ilgili metaforlar bize şu anki ahval ve şerait hakkında ne söylüyor olabilir?
Louisa May Alcott, March kadınlarına ve böylece kendi zamanındaki küçük kadınlara ve gelecektekilere, yaşam, neşe ve asla bitip tükenmeyen bir umut ve kararlılık aşıladı.
“Kentsel alanları, bu alanlar ile semt sakinleri arasındaki ilişkileri canlandırarak o öfkeli ve korkmuş insanları değiştirmek bence en önemli şey.”
Sevişen, gülen, oynaşan kuzenlerimiz bonobolar değil de neden hep şempanzeler önemseniyor? Bu kuzen kayırmanın ardında neler var?
Bütün bu kaybedilen hayatlara, kalp kırıklıklarına, kayıplara değer mi? Gerçekten bir fark yaratabilir miyiz? Yaralandığımda bu soru ile yüz yüze kalmıştım. Hatta bir gazete “Marie Colvin bu sefer fazla mı ileri gitti?” şeklinde bir manşet atmıştı. Şimdiki cevabım da o zamanki ile aynı: Hepsine değerdi!”