Tarla yapacağım, lahana koyuyorum, marul koyuyorum… Resim yapmıyorum dediğim de o bu arada; resim önümde, kalkmıyorum oradan, bir lahana yapıyorum iki lahana yapıyorum günde. 3 hafta boyunca lahana yaptım o tarlaya.
Kadına yönelik şiddetin hem kişisel hem de toplumsal bakış açılarında nasıl bir yol katettiğini anlatan bir manifesto onunkisi.
Şiddetin temelindeki toplumsal cinsiyet eşitsizliği meselesini devlet asla kavrayamadı. İstanbul Sözleşmesi ise “şiddeti ortadan kaldırmak istiyorsan toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlamalısın” diyor.
İşinin önünde verdiği vakur pozuyla bu sanatçı, her sene yüzlerce kadının öldürüldüğü bu ülkede ‘nasıl bir pozisyonda’ duruyor?
Türkiye’de kadın mücadelesi adına kazanılmış en önemli hukuki kazanımlardan birinin altını oymak için canla başla uğraşıyorlar.
Cinsel şiddet vakalarının ¾’ü kurbanın kendi evinde gerçekleşiyor ve cinsel şiddete maruz kalan her 10 kadından 7’si 20 yaşın altında.
Bir kadının öldürülüşü yaşadığı mahalleyle, etrafıyla, toplumla, ilgili bize ne anlatır?
Ekvador’dan tanıdık bir hikaye: Öldürülen, öldürüldükten sonra aşağılanan kadınlar.
“Güldünya” dizisi kısacık yayın hayatında ulaşmaya çalıştığı insanlara ulaştı, çünkü zaten bazı kadınların sadece bir telefon numarasına ihtiyacı var hayatta!
Nasıl yapmalı, nasıl göstermeli, nasıl anlatmalı, ölen herkesin canı sanki artık aynı karanlığın elinde.