Küçücük arkadaş grubunuzun içinde "onu almam, siz girebilirsiniz" lafıyla atılan ayrımcılık ve ayrıcalık bombası var ya, insanı utançtan yerin dibine sokuyor.

MEYDAN

Kürtler Elektronik Müzik Dinler Mi?

Hayır. Taksim’deki Indigo Club’a göre dinleyemezler. Kürtler elektronik müzik dinlemedikleri gibi, elektronik müzik dinleyenlerin bulunduğu ortamlarda bulunamazlar. Neden? Çünkü tipleri uygun değildir.

 

Lafı dolandırmaya gerek yok. Olaylar geçtiğimiz Cumartesi gecesi, yılda bir de olsa yüz yıldır gittiğimiz Indigo Music Hall’da geçti. Çok derdi olan neşeli bir kalabalıkla rakı masasından kalkıp, o gece arkadaşımızın heyecanla bahsettiği bir DJ çalacağı için Indigo’ya yollandık. Mano Le Tough. Ben şahsen adını bile duymamıştım. Ama arkadaşımız çok iyi demişti, biz de dans etmek istiyorduk. Kapıya yaklaştığımızda bodyguard önce geri çekilip bize yol verecekken, bir anda fikrini değiştirdi. Önde yürüyen ikimizi değil de kalabalık bir grubu karşıladığını o an fark etti herhalde. Böyle sandık başta. Alışıldık bodyguard sevimsizliğiyle kaç kişiniz dedi, 7 dedik. Hepinizi alamam dedi. Nasıl yani dedik şaşkınlıkla. Başta o da nasıl ifade edeceğini bilemediğinden olsa gerek, farklı beyanlarda bulundu. Birkaçınızı alırım. Kaç kadın kaç erkeksiniz? Kim kimle birlikte? Gruptaki kadın-erkek sayısı da dengeli çıkıp, başka bir bahane üretemeyince parmağıyla arkadaki arkadaşımızı -bize o gece çalacak DJ’den bahseden arkadaşımızı- işaret edip “Onu almam. Siz girebilirsiniz” dedi.

 

İlk anın şokunu atlatıp “o ne demek?”, “niye onu alamazsınız?” diye dört koldan üstelemeye başlayınca bodyguard “öyle işte”, “mekanıma uygun değil”, “açıklama yapmak zorunda değilim” gibi birsürü laf geveledi. Açıklama ısrarımız sonucu bi ara, arkasında, klubün belli ki daha üst kademeli sorumlusu olan birine “ne yapayım?” manasında bir işaret yaptı. O adamın yüzünde milim mimik oynamadan elinin tersiyle yaptığı kov gitsin işaretinden sonra da artan bir hiddetle “size bir şey açıklamak zorunda değilim”lerine devam etti. Aramızdan biri o anın hararetiyle hala konunun kadın-erkek sayısıyla ilgili olduğunu düşünüp, gayler ve ayrımcılıkla ilgili bir şeyler söylüyordu ki hiddetli kapıcı araya girdi. “Bizim gaylerle bir sorunumuz yok.”

 

Kimlerle var peki? Niye hepimizi alıyorsunuz da onu almıyorsunuz? sorularımız tabiki yanıtsız kaldı. Ama hepimiz aslında ilk anda anlamıştık: sorunu Kürtlerleydi. Daha doğrusu aramızdaki en Kürt görünenleydi. “Mekanıma uygun değil” derken, elini kaldırıp arkadaşımızı parmağıyla işaret ederken, öfkeyle “onu almam diyorum, siz girebilirsiniz” diye lütfederken, tartışma hararetlendiğinde “tipini beğenmedim, var mı diyeceğin?” diye göz dağı verirken, kafasında arkadaşımızın “tipini” bizimkilerden ve Indigo’da eğlenen kitleden ayıran tüm kriterler tek bir şey demekti: Arkadaşımız Indigo için “fazla Kürt” görünüyordu.

 

Irkçılık ve gündelik hayattaki ahtapot kolları bilmediğimiz şeyler değil tabi. Ama küçücük arkadaş grubunuzun içinde “onu almam, siz girebilirsiniz” lafıyla atılan ayrımcılık ve ayrıcalık bombası var ya, insanı utançtan yerin dibine sokuyor. Indigo tek değil tabi, bir sürü yerde var benzer şeyler. Ama bundan da haberiniz olsun işte. Size bütün kapıların hep açık olduğu bu ayrıcalıklı halle en ufak bir derdiniz varsa, mekandan bir özür/açıklama gelene kadar Indigo’ya gitmeyin. Görelim kimmiş mekana uygun tipler?

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bir de bunlar var

Kadınlarımız, Analarımız, Memeleri Süt Dolu Kısraklarımız
“Nerdesin Aşkım? Mis Sokak’tayım Aşkım!”
bell hooks’un Eğitim Felsefesi Üzerine bir Deneme: Katılımcı Pedagoji ve Uygulanışı*

Pin It on Pinterest