Rahim mi histeriden çıkar, histeri mi rahimden, diye soruyor Soranus dolambaçlı yoldan.

TARİH

Gezgin Rahim

Bergama’dayken Akropol’un girişinde konuşlanmış eski bir rehberin standında gördüğüm Homer Kitabevi’nin yayınladığı, Ralph Jackson’ın yazdığı Roma İmparatorluğu’nda Doktorlar ve Hastalıklar adlı kitaba (Şenol Mumcu çevirisiyle)  göz koydum ve aldım. İçindekiler’e bir göz attıktan sonra tabii ki önden ‘Kadın Hastalıkları, Doğum ve Doğum Kontrolü’ kısmına daldım, sonra diyet, hijyen, ölüm, tanrılar, büyülerle ilgili diğer kısımlar geldi. Kitabı elimden bırakamıyorum desem yeri, dönüp dönüp işaretlediğim yerlere yeniden bakıyorum. Mevzubahis kısma gelince, Soranus ve Galen’in kadın hastalıkları alanında yaptığı çalışmalara odaklanan bu bölüm, jinekolojik muayenede kullanılan aletlerden ve tedavi yöntemlerinden bahsederken aynı zamanda toplumsal cinsiyet kavramlarının bu yöntemleri nasıl etkilediğini berrak bir biçimde ortaya koyuyor.

 

Rahim mi histeriden çıkar, histeri mi rahimden, diye soruyor Soranus dolambaçlı yoldan. Kronik hastalıkların yanında hayatına 4 kitaplık bir jinekoloji eseri sığdırmış olan Efesli Soranus, İsa’dan sonra 1.ve 2. yüzyıl arasında bir zamanda yaşamış. İskenderiye’de eğitim görmüş, dönemin tıp alanında en gelişmiş yerlerinden biri olan Roma’da, Trajan ve Hadrianus’un imparatorluk dönemlerinde hekimlik yapmış.

 

Soranus’tan hemen sonra ünlenmiş ve yapıtlarıyla tıbba yüzyıllarca yön vermiş olan Galen ise 129 senesinde Bergama’da doğmuş, o da Soranus gibi hayatının bir noktasında Roma’nın en önemli hekimlerinden biri olmuş. İkisinin ortak noktası eski öğretilere önem vermeleriyle beraber gözlem ve araştırmalarıyla yanlış olduğunu düşündükleri uygulamaları korkmadan yazıp çizmeleri olmuş. Ayrıca, ikisi de rahim anatomisi ve kadın hastalıkları üzerine epey kafa yormuşlar.

 

Soranus’un Jinekoloji adlı eserinin ilk 2 kitabı bir ebede bulunması gereken nitelikler ve ‘Normal Şeyler’e ayrılmışken, diğer 2 kitap tedavi ve cerrahi müdahale gerektiren ‘Anormal Şeyler’e adanmış. ‘Soranus, kadın pubis (kasık) kemikleri arasında bulunan ve doğumda pelvis (leğen) kemiklerinin genişlemesini sağlayan kıkırdaksı eklemi fark eden ilk yazardır,’ diye yazıyor Jackson. Hipokrat ve çağdaşları rahimin kafasına göre takılan, yer değiştirdikçe ağrılara neden olan bir organ olduğunu düşünüyorlarmış. Galen’in döneminde bile hala Aretaios gibi yazarlar Hipokrat’ın (İ.Ö. 460-375) öğretisinde bulunan bu inanışı kabul ediyorlarmış: ‘Kadının böğrünün ortasında, dişi bir organ olan rahim durur, bu bir hayvana benzer; çünkü kendi başına karın içinde oraya buraya hareket eder, yukarı doğru çıkar göğse yaklaşır, sağa sola gider, karaciğere ya da dalağa yanaşır; bazen de aşağı sarkar, kısacası; çok kararsızdır.’ Eflatun ve Aristo da rahimin hayvana benzer bir yapısı olduğunu yazmışlar. Ağrı ve bunalmaların, kararsız rahminin dere tepe gezinmesinden kaynaklandığını, bu sebeple histerinin tamamıyla bir kadın hastalığı olduğunu söyleyip durmuşlar, hatta bir isim bile takmışlar: Gezgin rahim.

 

Buna karşılık Soranus ve Galen rahmin bir seyyah olmadığını, histerininse rahmin gezinmesinden kaynaklı değil psikolojik kökenli olduğunu tespit etmiş ve tedavilerinde farklı yöntemler önermişler. Galen’in gözlemlerine göre histeri özellikle kara sevda çeken bir kadında ve suçluluk çeken yaşlı bir erkek kölede görülebilirmiş.

 

Soranus ise histeriyi şöyle anlatıyor:

Rahimdeki bir bozukluğa bağlı olarak gelişen afoni (ses kaybı) ve solunum zorluğu ile giden duygusal bir nöbet. Birçok vakada, hastalığın öncesinde tekrarlayan düşükler, erken doğum, uzun süredir dul olma, adet gecikmesi ve gebeliğin sona ermesi ya da rahmin şişmesi gibi bir olay vardır.’ Tedavide hastayı ışıklı, sıcak bir odaya yatırmak, sıcak kompres uygulamak, yüzü sıcak su ile silmek gibi uygulamalar önerilmektedir. Eğer ses hala düzelmediyse, kasıklara tatlı zeytinyağı ile masaj yapılmalı ve bir hamakta hafif hafif sallanmalıydı. Daha sonra gargara, merhemler, gevşetici banyolar, sıcak kompresler, fitiller ve zeytinyağının vajinal enjeksiyonu gibi uygulamalar gerekebilirdi.

 

Soranus rahmin gezindiğini reddetse de, histerinin psikolojik kökeninin rahimle ilintili bir rahatsızlığa dayandığını yazıyor. Histeriyi diğer ruhsal rahatsızlıklardan ayıran durum nedir buradan anlayamıyoruz. Yani Soranus yine histeriyi özellikle bir kadın hastalığı olarak mı görüyor emin olamıyoruz. (Bunun için 4 kitaplık Jinekoloji eserine bakmamız gerekecek ki emin olun bakacağım.)

 

Bu ılımlı ve nazik tedavi, daha önceki ve hatta o dönemdeki sert bazı uygulamalara epey ters düşüyordu:

 

Eskilerin çoğu ve onların izleyicileri, kötü kokulu ilaçların kullanımını o hale getirdiler ki, rahim iğrenç kokular arasında boğulup gidiyordu: Yanık tüy, sönmüş lamba fitili, yakılmış geyik boynuzu, yanmış yün, yanmış çaputlar, deriler ve paçavralar, kulaklara ve burna sürülen kunduz yağı, zift, sedir reçinesi, katran, ezilmiş tahtakurusu ve berbat koku saçabilecek daha ne varsa hepsi kullanıldı… Hippokrates… rahmin barsaklar gibi serbestçe salındığına inanıyordu, küçük bir boru ile tıpkı bir demirci körüğü gibi vajinaya hava üfledi ve şişmesine neden oldu… Xenophon bileylenmiş çubuklar sokarak patırtıyı daha da arttırdı… Bizse iltihaplı kısımları acıtarak ve berbat kokulu maddeleri uygulayarak hastanın canını çıkaran bütün bu adamları kınıyoruz… Rahim iplerini koparmış vahşi bir hayvan değildir, bu yüzden güzel kokularla hoş tutulmalı ve kötü kokulardan kaçınılmalıdır; yoksa bütün bu işlemler enflamasyona yol açıp herşeyi mahvederler. (Gynaecology III, 29; O. Temkin çevirisinden)

 

Korkusuzca Hipokrat’a kafa tutan Soranus’un bu yazısı bir manifesto niteliğinde. Bu son kısmı okurken içimden tezahürat ederken buldum kendimi, her seferinde.

 

Her ne kadar Bergamalı Galen ve Efesli Soranus bu inanışları tuhaf bulmuş ve yıkmışlarsa da çok da yıkamamış olacaklar ki 2 bin senedir halen kadınların üstüne yapışan bu ‘Histeriktir!’ damgasını silebilmiş değiliz. Hipokrat şaka değil elbet, doktorlar hala onun üstüne yemin ediyorlar.

 

Önemli bir başka nokta da, nişanyan’a göre son tahlilde, latince uterus (rahim) ve yunanca hysteria (histeri) sözcükleri hipotetik bir hint-avrupa kökü olan *udero – “karın” kökünden geliyormuş.  Böylece bu histerik kadın kalıp yargısının nerden geldiğini anlamış olduk biraz. Çooook eskilerden ve de derinlerden şiddetli bir patırtı olarak duyuluyor. Kulaklarımızın zarı patladı, acil hoş kokular ve melodiler eşliğinde kasıklara tatlı zeytinyağı masajları istiyorum.

 

Türlü feminist dalgalarında sürekli tartışma konusu olan kadın-doğa/erkek-kültür  ilişkilendirmelerine farklı bir ışıkla yeniden bakmamı sağlayan gezgin uterus fikri aslında hoşuma gitmedi değil; tabii Hipokrat’ın kullanımından çok farklı yerlere götürerek. Yani fiziksel olgu olarak rahmin gezinmesi saçmalığı bir yana bu seyyahlık halini yaratıcı kullanımlara açmak pek neşeli bir egzersiz olabilir, ne dersiniz?

 

 

 

Galen’in bir memelinin gırtlağında bulunan sinirler kesilince sesini kaybettiğini kanıtlayan viviseksiyon denemesi

 

(Baştaki görsel: Antik çağda kadın hastalıklarının tespitinde ve tedavisinde kullanılan spekulum. Aynı zamanda yaramaz gezgin uterusları yerine oturtmak için de kullanılıyormuş.)

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YHer Gün Yeniden Kurduğumuz Bir Şehrin, Bir Dünyanın Yerlisi Olmak
Her Gün Yeniden Kurduğumuz Bir Şehrin, Bir Dünyanın Yerlisi Olmak

Bu 25 Kasım’da hatıramıza, buluşmalarımızın ve hür bir geleceğin hayaline sarılıyorum.

TARİH

YJames Baldwin’le Tanıştığım O Gün
James Baldwin’le Tanıştığım O Gün

Beni geri çektiği o yer ve zaman, makulen umabileceğim tek şeyin aldığım her davette ancak hizmet etmek için orada olabileceğimi söylüyordu.

MEYDAN

YEvet, Polisi Lağvedelim
Evet, Polisi Lağvedelim

Çünkü reformlar işe yaramayacak.

MEYDAN

YBiraz Sakinleşebilir Miyiz?
Biraz Sakinleşebilir Miyiz?

İnsanlar genelde beni felaket tellalı gibi görüyor, bana kızıyorlar. Felaket tellalı değilim ben. Eğer bakmazsan, değiştiremezsin. Gözünün içine bakacaksın.

Bir de bunlar var

Kadınca 1985, Nazan Şoray
Ecdad: “Erkek Adam Doğurur”
Devrim Yaratan Bir Hayat: Zabel Yesayan

Pin It on Pinterest