Yalnız değiliz. Madem çoğuz, bireysel kurtuluştan ziyade dayanışma ve nesillerötesi bir perspektifle çevresel ve sosyal krizlerin üstesinden gelebileceğimize inanmalıyız.

MEYDAN

Daha Sorumlu Bir Ekonomi İçin Dayanışma

Birbirimizin emeğini sömürmeden üretmek ve tüketmek mümkün. Bu şiarla yola çıkan Berlin merkezli actforall.eu platformu, emeğin yönettiği girişimleri sorumlu tüketicilerle buluşturarak, bu girişimlere yönetim hizmetleri sunarak ve çeşitli eğitim projeleri geliştirerek özellikle iş piyasasında yeterince yer bulamayan emekçileri, kadınları, göçmenleri ve LGBTİ+ bireyleri merkeze alan bir sosyal fayda üretmeyi amaçlıyor. Platformun eş-kurucusu, sanatçı Şifa Girinci ile daha insani bir ekonominin olasılıklarını, emeği, sömürüyü ve dayanışmayı konuştuk.

 

Senin için emek nedir? Bir anne ve kadın olarak emek ile ekonomik bir değer olarak emek kavramlarını açar mısın?

 

Emeği bizim ve etrafımızdakilerin hayatlarını mümkün kılabilmek için ortaya koyduğumuz toplumsal bir etkinlik olarak görüyorum. İşgücü piyasasında bulunan ya da sanat üreten biri olarak kendimden örnek vermem gerekirse emeğin bir sanat fuarında alınıp satılanın ötesinde, bu dünyada hep birlikte var olabilmemiz için elimizde bulunan yegâne şey olduğunu düşünüyorum.

 

Bir patronla anlaşıp belirli bir süreliğine kiraladığınız bir emek var. O süre içerisinde yaşama dair tüm yetkinizi, etkinizi, iradenizi gönüllü olarak teslim edersiniz. O süre içerisindeki faaliyetin doğaya ya da topluma verdiği tahribatın önüne geçme gücünüzün olmadığını düşünürsünüz. Maaşımı ödüyor ama şirketim gelecek nesillerden çalıyor mu? Bu anlaşmanın koşullarını belirleyen iş gücü piyasası emekçiler için adil değil. Kadın emekçiler içinse hiç değil. Sömürülen de bir emek var. Sizin yerinizde çalışmaya hazır olan pekçok kişi olduğu ve haklarınız yasalarla korunmadığı için emeğiniz daima daha fazla sömürü ile kiralanıyor. Pandemi sürecinde daha görünür olduğu üzere, kamusal alanda çalışmayan ama evin sınırları içinde yoğun emek sarfeden kadınların durumunda da emek görünmeyen, pek de ilgi çekmeyen bir etkinlik. Benim emek anlayışımdaysa hepsi bir bütün.

 

Seninle yıllar önce yaptığımız ilk röportajımızda ekonomik büyüme kavramını bir mit olarak tanımladığın, ekonomiye dair öğretilere oldukça eleştirel yaklaştığın sanatsal çalışmalarından bahsetmiştik. Bugün de makbul ve yaygın ekonomik değerlere alternatif bir yapılanma öneren bir platformu kurma aşamasındasın. Çok kısaca, actforall.eu platformu neyi amaçlıyor?

 

Büyüme Efsanesi”, Gezi Direnişi’nin muhasebesini yaptığım işlerimden biriydi. Yoksulluğun ortadan kalkması için hazır reçete olarak sunulan ekonomik büyümenin, büyüme takıntısının güncel hayatımızda ne anlam ifade ettiğini ve ne etmediğini göstermek istemiştim.  O dönemler yaşadığım Beyoğlu’nda kentsel dönüşümün, memleketim Muğla’da madenciliğin, turizmin çevreye ve toplumun en savunmasız kesimlerine yaptığı tahribatları görüyorduk. En savunmasız kesimler tekrarlanan ezberlerden en fazla zarar görenler oluyor maalesef. actforall.eu da, ezberlerden kaçan, alternatiflerin mümkün olduğunu bilen ve toplumun en alt ama en kalabalık kesimine hayatlarının ipini ellerinde tutma imkânı tanımak isteyen bir oluşum.

 

Kâr amacı gütmeyen bir platform olarak emeğin yönettiği girişimlere yönetim hizmetleri sunan ve onları Avrupa genelindeki sorumlu tüketicilerle buluşturmak isteyen bir girişim. Emeğin yönettiği girişimler, kooperatifler, dayanışma atölyeleri ve kolektifler, bankalar için kârlı projeler üretemiyor. Sermaye şirketlerinin kolayca erişebildiği mühendislik, yönetim ve pazarlama profesyonellerine, ithalat ve ihracat ağlarına ulaşamıyor. Dijitalleşme ve hayatımızdaki her şeyin daha da fazla finansallaşması ile birlikte emekçilerin hayatları imkânsızlaşıyor. Emeği farklı disiplinlerden gelen deneyim ve teknik bilgi ile destekleyeceğimiz, alternatif tasarımların denenebildiği ve güçlendirildiği bir alan açmak istiyoruz. Toplumun piyasadan sağladığı birincil ihtiyaçlarını, kadınlar, LGBTİ bireyler, göçmenler ve bir şekilde “iş piyasasının” dışına itilmiş olanlardan başlayarak emekçilerle birlikte karşılamak istiyoruz.

 

Şifa Girinci, Yeniden, 2015

 

Yeni bir ekonomik yapılanma hayal edebilmek için mevcut terimlerin altını oymaya ve yeni terimler üretmeye ihtiyacımız var. Sanatsal araştırmalarında da yer tuttuğunu bildiğim yeni ekonomi için önemli birkaç terimi açıklar mısın? Sorumlu tüketimden başlayalım.

 

Evet, gidişattan memnun değilsek ve değişmesini istiyorsak buna gidişatı besleyen anlatıları ve kurguları ele geçirerek, yerlerine yenilerini koyarak başlayabiliriz. Bugün daha borçluyuz, daha güvencesiziz, kendimizi daha az gerçekleştirebiliyoruz. Toplumun çoğunluğu benzer, hatta belki de bu röportajı okuyanlardan çok daha derin bir şekilde belirsizlik içindeler. Yalnız değiliz. Madem çoğuz, bireysel kurtuluştan ziyade dayanışma ve nesillerötesi bir perspektifle çevresel ve sosyal krizlerin üstesinden gelebileceğimize inanmalıyız.

 

Sorumlu tüketim bizim için hem çevresel olarak sürdürülebilir hem de toplumun büyük çoğunluğunun refahı ve güvenliği için sorumluluk taşıyan bir anlayış. Hayatta kalmak için gerçekleştirdiğimiz ekonomik faaliyetler toplumun en kırılgan ve en kalabalık tabakası için ne ifade ediyor? Doğal kaynakları ne kadar tüketiyor, emeği ne kadar sömürüyor? Yemek söylediğiniz restoran, alışveriş yaptığınız site, maaşınızı çektiğiniz banka, giydiğiniz tekstil ürünü, ekmeğinizi aldığınız fırının çevreye, işçisine ve mahalleye nasıl etki ettiği üzerine durup düşünmeyi öneriyoruz. Sipariş ettiğiniz pizzanın 45 dakikada evinize gelmesini beklemek kuryenin hız yapmasına ve hayatını tehlikeye atmasına sebep oluyorsa soğuk pizza yemek çok da kötü bir şey değildir. Sorumlu davranabiliriz. Yeni anlatımızı toplumun en kalabalık sınıfı üzerine, öncelikle bu sınıfın kadınları ve “diğerleri” üzerine kurmalı, hayatta kalmak için kurduğumuz ilişkilerin sömürü içerip içermediğine odaklanmalıyız.

 

Sömürü?

 

Sömürüye yarattığından daha azını almak diyebilirim. Ama bunu sadece daha düşük ücret almak olarak düşünme. Sömürü, güvencesiz çalışma, uzayan mesai saatleri, daha kötü çalışma koşulları şeklinde de çıkabiliyor karşımıza. Göçmenler, kadınlar, çocuklar tabi ki emekleri sömürülmeye en açık kesimler. Çocuk bakımı sebebiyle tam gün değil yarı zamanlı çalışmak zorunda kalan kadınlar için durumun daha kötü olduğunu biliyoruz.

 

Finansallaşma?

 

Bu, eleştirel yaklaşımı benimseyen iktisatçıların finansal işlemlerin ve kurumların ekonomideki artan rolünü tarif etmek için kullandıkları bir kavram.  Hayatın daha fazla alanının finansal piyasalara bağlı olması, yalnızca birikimi olanın döviz almaya koşması ya da emeklilik birikimlerini borsaya yatırmasıyla ilişkili değil. Düşük gelir gruplarındakilerin her geçen gün daha fazla kredi kartı ya da başka krediler ile hayatlarını idame ettirdiklerini de biliyoruz.  Bayram deyince aklımıza bayram kredisi gelmesi finansallaşmadan.

 

Şifa Girinci, Die neue Währung [Yeni Para Birimi], 2020, Enstalasyon – Siyah, Kırmızı, Sarı
Herbiri 29,7×21 cm, 160 gr kağıt üzerine digital baskı, Edisyon: 1/500 +1AP

Bu kavramlar ışığında actforall.eu’un amaçladığı sosyal etkiyi açar mısın?

 

Bizim hedeflediğimiz sosyal fayda toplumun çoğunluğunu oluşturan ve temel ihtiyaçlarını karşılamak için emeğini bulabildiği her koşulda pazarlamak zorunda olan, plazada, tarlada, şantiyede, kamuda, emeğinin sömürülmesine razı olmaktan başka şansı olmayan insanların faydası…  Çok farklı aidiyetlere sahip bu kitlelerin “yoksullukta ve güvencesizlikte” ortaklaşmalarının işlerinin sahipleri olamamalarından kaynaklandığı, kaderlerinin tayin edicileri olamadıkları kanaatindeyiz. Sahi, havalimanı inşaatının hızlı bitirilmesi için kaç işçi can verdi? Kısaca, yüklenici şirketlerin karar alıcıları çalışanları olsaydı, yani operasyonu işçiler yönetselerdi ihmalden ölmezler, bugün hayatta olabilirlerdi diye düşünüyorum.

 

Nasıl bir iş planınız var?

 

Stratejimizi ikâme olarak açıklayabiliriz. Geniş kitlelerin birincil ihtiyaçlarını emeğin yönettiği girişimlerle sağlamaya çalışıyoruz. Konseptimize uyan olabildiğince fazla girişim fikrine ulaşmak, yeni bir sınıf yapılanması ya da olumsuz dışsallıklar barındırmadığına inandığımız projelerle faaliyet alanlarımızı farklı coğrafyalara yaymak istiyoruz. Yerelde etki yaratmak isteyen her projeyi heyecanla dinlemek istediğimizi söyleyebilirim. Ekim ve Kasım aylarında güney Ege’deki girişimler ile saha çalışmasına başlayacağız. Sosyal ve çevresel etki gözetilerek üretilmiş ürünlerden bir şeçkiyle Türkiye’den Almanya’ya ilk dış ticaretimizi gerçekleştireceğiz.

 

Ayrıca kolektif yaratıcılık olmazsa olmazımız, sanatı yeni ekonominin her katmanına yaymayı hedefliyoruz. actforall.eu’nun konsept tasarımını çeşitli disiplinlerden aktivist ve sanatçılarla gerçekleştiriyoruz. Bunun yanı sıra platformun ekonomik faaliyetinin sürdürülebilmesine de çeşitli sanat eserlerini satışa sunarak katkıda bulunduk.

 

E-ticaret haricinde actforall.eu çatısı altında planladığınız başka projeler var mı?

 

Evet, turizm de hassas olduğumuz konulardan biri. Karar aşamasında ve denetlemede bölge insanının rol aldığı, bölgenin çevresel kaynaklarını çarçur etmeyen bir turizm anlayışı üzerine çalışıyoruz. Kalıntıları Muğla sınırları içinde kalan Antik Karya Medeniyeti’nin üstüne gitmek istiyoruz. Eğitim, yaşadığımız şehir olan Berlin’deki faaliyetlerimizi sürdürmek için özellikle var olmamız gereken bir alan. Emeğin yönettiği girişimlerin Berlin’in teknoloji birikimi ve çeşitliliğinden olabildiğince faydalanmaları için sürekli eğitim projeleri hazırlıyoruz. Yerel işbirlikleri hem proje üretmede hem de actforall.eu’nun sürdürdüğü faaliyetin o faaliyetten etkilenen toplum tarafından denetlenmesi için kilit rol oynuyor.    

 

Biraz hayal kuralım, actforall.eu başarıyla işlemeye başladı. Tedarikçilerinizden biri evindeki tezgahta eliyle dokuduğu Milas halılarını satışa sunduğunuz bir kadın, satışları da iyi gidiyor. Bu kadını zihninde nasıl canlandırıyorsun?

 

Tezgâh imgesi, modern zihinlerde göreceli olarak sanayi devrimi öncesine ilişkin ilkel bir üretim biçimine işaret eder. Tam da bu nedenle bizim için sembolik bir anlamı var. Mülksüzleştirilmiş, kalan bir avuç toprağı verimsizleşmiş, sağlık ve eğitim politikalarının sermayeleşmesiyle varoluşu daha da pahalılaşmış bir sosyal katman görüyoruz. Denizine hiç giremedikleri koylara inşa edilen devasa otellerde güvencesiz de olsa istihdam edilebilmek için sıraya girmiş insanlar…

 

İşe ulaşmak için saatlerce o köyden o otele süren yolu gidip gelen kadınların tatlı öğle uykularından uyandıklarını zihnimizde canlandırıyoruz. (Anneler uykunun kıymetini bilir.) Ve o kadınların en iyi bildikleri ve istedikleri şeyi yaparak var olabildikleri için duydukları güveni hayal ediyoruz.

 

Biraz ekibinizden bahseder misin?

 

Yola Anıl’la (eşim) birlikte çıktık. Şimdiye kadar “bir alternatif mümkün ve bir planımız var” dediğimizde “ben de varım, şunu yapabilirim” diye gelip elini taşın altına koyan, organik şekilde büyüyen bir yapıyla ilerledik.

 

Projelerimiz için spesifik ihtiyaçlarımız olduğunda ise uluslararası bir holdingden daha geniş bir deneyim havuzumuz olabileceğini biliyoruz. Pandemiden önce Türkiye’den Avrupa’ya bir göç dalgası yaşanıyordu, pek çok akademisyen, sanatçı ve aktivist o ya da bu sebeple Türkiye dışında yaşamaya başladılar. Hayatın her alanında aktif, on yıllardır yurtdışında yaşayan bir diaspora da mevcut. Yurtdışı operasyonumuzu olabildiğince bu zengin birikimden karşılamak istiyoruz. Türkiye operasyonlarını sürdürmek için ise yerel kaynaklarla yola çıktık. Organik ilişki kurmak actforall.eu’nun temel prensiplerinden biri olduğu için arkadaşlarımızla başlamış olmaktan dolayı çok umutluyuz. 

 

Son olarak yeni bir ekonomiyi hayal eden bu platform kendini nasıl sürdürüyor/sürdürecek?

 

Platformun sürmesi “gelecek nesillerden, emeğinizi paylaştığınız insanlardan çalmadan yaşamak mümkün” diyenlerin işlerinin sahibi olmak istemesiyle mümkün olabilir ancak. actforall.eu herkesin yapmak istediğini, yapabildiği kadar yaptığı, ayırmak istediği kadar zaman ayırabileceği esnek bir yapı. Etkimizi artırmamız ancak emeğin yönettiği girişimleri sürdürülebilir kılmakla mümkün. Dayanışmamıza katkı koyabileceğini düşünen herkesin tekliflerine açığız.

 

Bunun dışında girişimin fonlamasını internet sitemiz üzerinden sanat eseri satarak da gerçekleştiriyoruz. Ayrıca koleksiyondan bir seçkiyi Türkiye’deki etki odaklı, yani sanat eseri satın alarak bir sosyal etkiye aracı olmayı önemseyen koleksiyonerler ve sanatseverlerle paylaşma hazırlığındayız.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

KÜLTÜR

YÖfkeli Olmak Neşeli Olmaya Mani Mi?
Öfkeli Olmak Neşeli Olmaya Mani Mi?

Öfkeli olmak neşeli olmaya mani olmalı mı? Neşe tek başına hem direniş hem de zafer değil mi?

SANAT

YTuğla Kadar Boşluklu, Beton Kadar Soğuk
Tuğla Kadar Boşluklu, Beton Kadar Soğuk

Neriman Polat’ın Şefkatsiz sergisi üzerine...

KÜLTÜR

YÖteki Cinsiyetler: Bertrand Mandico’nun Vahşi Oğlanları
Öteki Cinsiyetler: Bertrand Mandico’nun Vahşi Oğlanları

Çılgın ve vahşi beş oğlan çocuğunun ıslah edilmesini anlatan Wild Boys cinsiyetlerin geçişkenliği üzerine bir film.

Bir de bunlar var

“Büyük Türk Milleti Önünde” Dilek Öcalan’ın Tebessümü, Feleknas Uca’nın Broşu
Başlığa Grup Seks Koyarsam Yazımı Okur Musunuz?
Senin Elinde Silah Var, Onda Yok

Pin It on Pinterest