"Bir kişinin hayat boyu yaptığı her şey hatta aşk bile, hızlı bir trenin ölüme doğru yarışı sırasında gerçekleşir. Haşhaş içmek, hala hareket halindeki bu trenden atlamak demektir. Haşhaş içmek, bir kişinin hayat veya ölüm dışında başka bir şeyle ilgilenmesi demektir." Jean Cocteau

KÜLTÜR

TARİH

Çin ve Afyon

 

 

Bir kaç hafta önce, Hindistanlı sosyal –antropolog ve yazar Amitav Ghosh’un Ibis üçlemesini yazarken yürüttüğü araştırmayla ilgili konuşmasını dinledim. (Bu üçleme henüz Türkçe’ye çevrilmedi) . Ghosh’un Chicago Art Institute’de gerçekleştirdiği konuşmasında spesifik olarak odaklandığı konu 19. Yüzyılda Hindistan- Çin Afyon Ticaretiydi.

 

Amitav Ghosh’un konuşmasından sonra, afyonun, tarih boyunca kimler tarafından ve ne amaçla kullanıldığını merak ettiğim için, bir kaç kitaba ve sayısız makaleye göz gezdirdim. Bu konuda yazılmış en detaylı araştırmalardan biri Martin Booth’a, diğeri ise kimyasal patolojist Thomas Dormandy’e ait.

 

 1

 

Dilimizde haşhaş olarak bilinen afyon, gelincik bitkisinin tam olarak olgunlaşmamış kapsüllerinden çizilerek elde edilen sütün güneşte kurutulmuş şeklidir. Latince’de Papaver somniferum uyku getiren bitki anlamına gelir. Her bir kurutulan afyonun içinde farklı türde alkaloidler bulunuyor. Bu alkaloidler başlıca: Morfin, Kodein, Tebain, Noskapin (narkotin) ve Papaverin. Bir afyon somununda %10-12  kadar morfin yer almakta. Bugün dünyada ilaç sanayisinde en çok kullanılan maddeleri sağlayan bitkilerden biri. Vücudunuzun herhangi bir yeri ağrıdığında aldığınız orta ve kuvvetli ağrı kesicilerin hepsinin içinde morfin bulunmakta. Öksürük şurupları ise yine afyon somundan elde edilen morfine göre daha az zehirli olan kodeinle yapılıyor. Afyon kullanımının oldukça uzun bir geçmişi var. İnternette yapacağınız kısa bir araştırma sonucunda, afyonun insanların şifalı bitki olarak kullandıkları ilk ilaçlardan biri olduğunu göreceksiniz.

 

 

AFYONUN GEÇMİŞTE KULLANIMI

 

Tarımcılık alanında oldukça ileride olan Sümerlilerin 6000 yıl önce Mezopotamya’da haşhaş ekmeye başladıkları biliniyor. Sümerlilere ait Nipur’da bulunan kil tabletlerde afyon mutluluk verici bitki  (hul-gil) olarak tanımlanıyor . Sümerliler afyonu rahatlamak için tüketmenin yanı sıra baş, ve sindirimden doğan ağrıları dindirmek için de kullanmışlar.

 

Afyon kullanımının Sümerlerden sırasıyla Asurlulara sonrasında Babillere ve ertesinde Mısırlılara geçtiği düşünülmekte. Babil kralının kütüphanesinde yer alan Asurluların sağlıkla ilgili yazıtlarında  afyon suyunun faydalarından ve bu suyun bazen sirke,  bazen de likörle karıştırılarak yaralara sürüldüğünde ve ağrı çeken hastalara ne kadar iyi geldiğinden bahsedilir. Mısır’da yine bu zamanlarda Thebes şehrinin afyon tarlalarıyla ün saldığı bilinmekte.

 

Antik Mısır Uzmanı George Maurice Ebers’in 1870’de Mısır’ın Teb kentinde çıkarılan bir mumyanın kucağında bulduğu ve daha sonra kendi adının verildiği Ebers Tıp Papirüs’ü başka şifalı bitkilerle birlikte afyonun faydalarından, özellikle de ağlayan çocukları susturmak ve yatıştırmak amaçlı kullanılabileceğinden bahseder.  Yine 16-17. Yüzyıllar arasında yaşamış İtalyan Botanist ve hekim Venedikli  Prospero Alpinus, Mısırlıları tecrübeli afyon tüketiciler olarak tanımlar. Alpinus’un verdiği tarife göre Mısırlılar afyonu, karabiber ve diğer aromatik otlarla karıştırarak bir çeşit şarap haline getirip tüketirler.

 

Hipokretes, M.Ö 460 yılında Hippocratic Corpus adlı eserinde afyonun çok önemli bir ilaç olduğuna değinir ve mutluluk veren “sihirli etkilerini” göz ardı ederek iç hastalıkları, kadın hastalıkları ve salgın hastalıkların önlenmesinde şifa kaynağı olarak görür. Antik Yunanlılarda afyon kapsülü bazen şarap bazen bal ve su bazıyla karıştırılarak uykuyu getirmesi ve ağrıları dindirmesi için tüketilmiş.

 

Bir Yunan mitolojisine göre Hades tarafından kaçırılan kızı Persephone’yi aramak için haşhaş tarlalarıyla ünlü Mecone’ye (Sicyon)’a gelen Demeter,  acısını bir nebze unutabilmek ve uykuya dalabilmek için haşhaş gelinciklerinden birini kopararak yer.

 

İyonyalı şair Homer de , M.Ö 9. Yüzyılda İlya ve Oddyseia’de, Odysessus’un oğlu Telemakhos’un, Sparta kralı Menelaus’u ziyarete geldiği sırada Menelaus’un karısı ve Zeus’un kızı olan Helen’in Telemakhos’un babasını bir türlü bulamamasından dolayı duyduğu çaresizlik ve endişeyi yatıştırmak için şarabına afyon karıştırdığını anlatır. Homer, Helen’in Mısır kraliçesi tarafından Mısır’a davet edilip, Mısırlılar tarafından değerli hediyelere boğulduğundan ve Helen’in evine dönüşünde bu değerli hediyeler arasında Mısırlıların bütün endişeleri ve üzüntüleri giderdiğini düşündüğü afyonu da beraberinde götürdüğüne değinir.

 

Antik Yunan’da afyonun kullanıldığına ilişkin daha bir çok bilgi mevcut. Girit ve Siklat adalarında  yaşayan ve en başta tarımcılıkla uğraşan Minos Medeniyetine ait arkeolojik kazılarda afyon çiçeğiyle süslü vazolar çeşitli kaplar, mezar taşları ve en önemlisi afyonun etkisiyle göz kapakları kapalı olarak tasvir edilen Giritlilerin Haşhaş ve Şifa Tanrısının büstü ortaya çıkarılıyor. Yunanlı arkeologlar Kiritikos ve Papadaki, 1967’de yürüttükleri çalışmalar neticesinde afyonun tarihine ilişkin hazırladıkları makalede Minosluların afyon ekmiş olabilme ihtimallinin çok yüksek olduğundan bahseder.

 

 

2

 

Afyon daha sonra, Büyük İskender’in fetihlerinde İran’a ve Hindistan’a götürülür. Roma imparatorluğuna da Yunanlılardan geçer. Son olarak 6. ve 7. Yüzyıllarda Arap tüccarları tarafından afyonun Çin’e getirildiği ve Çin’inin uzunca bir süre afyonu kısıtlı bir miktarda, sadece ilaç olarak kullanmak amaçlı aldığı bilinmekte. Bu sebeple Çinliler afyonu  Arapça af-yun’a benzer bir şekilde o-fuyung olarak adlandırılmışlar. 1400’lü yıllarda Çin afyonu dizanteri ve kolera gibi hastalıkların tedavisinde kullanmaya başlar.

 

 

KANTON SİSTEMİ

 

Qing Hanedanı,1683 Tayvan’ı kendi kontrolü altına alana kadar Çin imparatorluğunun Avrupalı tüccarlarla olan ilişkisi oldukça sınırlı olduğu düşünülmekte. Ancak 1600’lerin sonlarında Portekiz, Hollanda ve İngiliz tüccar gemileri doğrudan Çin’e gelip ticari ilişkiler oluşturma girişimlerinde bulunmaya başlarlar. Bu süreç içerisinde Kanton (Guangzhou), imparatorluğun Avrupa’yla bütün ticari faaliyetlerini gerçekleştirdiği liman kenti haline gelir.

 

Yabancı tüccarların Çin’nin iç güvenliğini tehdit edememeleri ve Qing Hanedanın görevlendirdiği (hoppo) memurlar tarafından sürekli kontrol altında tutulabilmeleri için bütün ticari faaliyetler 13 adet binanın bulunduğu yabancılara ayrılan kervansaraylarda gerçekleştirilir.

 

3

4

 

18. Yüzyılın sonlarına doğru kurulan bu yeni ticari düzene Kanton Sistemi ismi verilmiş. Kanton sisteminin Avrupalılar için en önemli dezavantajı, Çin’inin yabancılardan bütün ödemeleri gümüşle yapmalarını istemesi. Özellikle İngilizlerin ülkelerindeki çay, ipek ve Çin seramiklerine duyulan ilgi yüzünden Çinlilere bir servet ödediği biliniyor. Çinlilerin Avrupalılara oldukça fazla miktarda ürün sattıkları ama bunun karşılığında onlardan hiç bir şey almaya yanaşmamaları bu sistemi Avrupalıların gözünde adaletsiz kılıyor. Yine bu dönem Kanton’daki kervansaraylarında yaşayan Avrupa tüccarların Çin’deki yaşamı konu alan, egzotik objeler, mobilyalara olan ilgisi Çinli zanaatkarları hediyelik eşya konusunda uzman hale getirmiş. Çinli zanaatkarların bu dönemki en önemli bir diğer faaliyeti ise seri halinde Avrupalı ressamların yaptığı resimlerin kopyasını üretmek. Avrupalı tüccarlardan gelen talep doğrultusunda Çinliler 19. Yüzyılda binlerce kopya resim yapıyor.  Böylelikle Endüstri devrimi öncesi Kanton dünyanın en büyük hediyelik eşya pazarı haline gelirken Avrupa aristokrasinin evleri Çin bibloları, mobilyaları ve Çinli ressamların yaptığı tablolarla dolup taşıyor.

 

5 6

 

Kanton sisteminin çöküşü, İngilizlerin Çinlilerin kendilerinden neredeyse hiç bir ürün almaya yanaşmaması nedeniyle sürüklendikleri ciddi bir cari açığa çözüm getirmeye karar vermeleriyle başlıyor. Çok kısa sürede aranan dâhiyane çözüm bulunuyor: Hindistan’da yetişen afyonu işleyerek, Çin pazarına sokmak ve milyonlarca Çinliyi afyon bağımlısı yapmak.

 

Kısa zaman içerisinde İngilizler, Hindistan’da haşhaş yetiştiren bütün çiftçileri, kurulan East India Company (Doğu Hindistan Şirketi) aracılığıyla kontrolleri altına alarak afyon pazarına egemen olduğu biliniyor. Hintli çiftçiler ise yapılan baskılar neticesinde haşhaş hasatlarını sadece bu şirketin aracı ajanslarına teslim etmek zorunda kalmış. Haşhaşın kilosu başına tek bir fiyat koyan East Indian Company, aracı ajanslarına gelen sandık dolusu afyonu Çinlilerin tüketimine sunulacak şekilde işlenmesi için 1820’de kurdukları Ghazipur fabrikasına yollamaya başlıyor.

 

Haşhaş bu fabrikada tüketime uygun hale getirilerek kasalara yerleştirilip limanlara yollanıyor. Daha sonrasında afyon kasalarıyla yüklü bu gemilerin Muson rüzgarlarından devrilmemeye çalışarak Çin de ürün teslimatı yaptıkları biliniyor. Muson rüzgarları nedeniyle devrilen gemiler yüzünden İngilizler daha sonra rüzgara karşı daha dayanıklı olan Baltimore yapımı gemilerle afyon taşımaya devam ediyorlar.

 

Böylelikle binlerce geminin kısa süre içerisinde (1825-1849)  taşıdığı binlerce ton afyonla İngilizlerin aleyhine işleyen Çin-İngiliz ticareti, Çinlilerin kısa zamanda afyon bağımlısı olması nedeniyle İngilizlere asla tahmin edemeyecekleri kadar büyük bir kazanç kapısı açmış. Britanya krallığı kolonisi olan Hindistan’a dair bütün masraflarını sadece Çin’e satılan afyonla karşılamaya başlıyor.

 

 

7

 

Bugün 200 yıldır işleyişte olan Hindistan’da bulunan Ghazipur dünyada yasal olarak en fazla afyon üreten fabrika. Amerika, Japonya, Fransa gibi ülkelerinin ilaç pazarlarına afyon bu fabrikadan geliyor. 52 dönümlük fabrikada yaklaşık 1000’e yakın Hintli işçi çalışıyor. Amitav Ghosh’un anlattıklarına göre fabrikayı kuran British Indian Company fabrika içerisinde bir kilise de inşa etmiş fabrika yöneticileri de dindarlıklarıyla biliniyor. Düzeni bozan ve bir türlü çözülemeyen tek problem fabrika bahçesinde ağaçlarda yaşayan afyon bağımlısı maymunların garip hareketleri.

 

Fabrikanın tuttuğu kayıtlara göre 1820’lerin başından neredeyse 1839’a kadar Ghazipur’dan her sene yaklaşık 1400 bin ton afyon Çin’e gönderilmiş. 1821-1834 yılları arası Çin imparatoru defalarca afyonun yasaklanmasına ilişkin ferman yayınlasa da İngiliz gemileri kaçak olarak Çin pazarına afyonu sokmayı devam etmişler.

 

Tarihçilere göre Çin’de daha önceden sadece çok zengin ailelerin tükettiği afyon ilk defa İngilizler‘in ülke pazarına soktuğu afyon yüzünden sınıfsal boyutunu yitirmiş. Bu sebeple de 19. Yüzyılın başlarında Çin’de artık sadece zengin tüccarların ve toprak sahiplerinin aileleri değil her sınıftan insanın afyon tüketmeye başladığı biliniyor. İngilizlerden sonra Çinli yetkililer ne kadar durdurmaya çalışsa da Fransız, Amerikalı ve Hollandalı tüccarların da  kaçak bir şekilde Çin’e afyon sokmasıyla durum tamamen kontrolden çıkıyor.

 

Çin’inin ekonomik olarak gerilemeye başlaması tam da bu döneme denk gelir. Çin İmparatoru, 1839 bu duruma son vermesi için özel vekili Lin Ze-Xu’yü Kanton’a gönderir. Duruma el koymak için ilk olarak Britanya Kraliçesine ülkesine İngiliz gemileri tarafından kaçak bir şekilde sokulan afyonun yarattığı zararı anlatmak ve buna engel olmasını istemek için Lin Ze-XU, kraliçeye uzun bir mektup yazar, mektubun en can alıcı kısmı şöyle:

 

“Çin’in bereketi barbarlara kazanç sağlardı. Fakat neden bu kazanca karşılık olarak onlar Çinli halka zehirli uyuşturucularıyla zarar vermek istediler. Size soruyorum bu insanların vicdanları nerede? Ülkenizde afyon içilmesinin oldukça katı kurallarla yasaklandığını duydum. Bu durumun başka ülkelerin zararına gerçekleşmesine neden göz yumuyorsunuz? Farz edelim başka bir ülkenin insanları,  ülkenize satmak amacıyla afyon sokuyor. Halkınızı afyonu alması ve içmesi için baştan çıkarıyor. Eminim ki siz onurlu bir hükümdar olarak bu durumdan derin bir şekilde tiksinirdiniz ve  öfkeli bir şekilde harekete geçerdiniz. Doğal olarak siz kendinizin başınıza gelmesini istemediğiniz şeyleri başkalarının başına gelmesini dilemezsiniz.”

 

 

8 9

 

Lin Ze-Xu’nun  kibarca kaleme aldığı bu mektup hiç bir şekilde Britanya kraliçesini etkilememiş olacak ki , İngilizler Çin imparatorluğunun Kanton’da el koyduğu binlerce afyon sandığına ve yaptığı bütün tutuklamalara karşın ülkeye afyon sokmaya devam etmişler. Ve olayların daha da sertleşmesi sonucunda 1839’da İngilizler ve Çinliler arasında Afyon Savaşı başlar.

 

10

 

İngilizler, kolaylıkla bu savaşı kazandıktan sonra 1842’de imzalanan Nan-Jing anlaşmasıyla afyonu rahatlıkla Çin’e satmaya başlıyor. Ghosh konuşmasını bitirirken Afyon savaşından sonra Çin’e gerçekleştirilen afyon ithalatından İngilizlerin yanı sıra, Amerikalılarında büyük bir pay aldığına dikkat çekti. Salonun geneli oluşturan  Chicago Art Institute üyesi 50 üzeri bütün amcalar ve teyzeler konuşmanın büyük bir kısmında uyukluyor olsa da birden kendilerine geldiler. Ghosh, Amerika’nın en zengin ailelerinin üyesi olduğuna değinerek ,Boston Brahminlerinden bahsetmeye başladığında yanımda bütün konuşma boyunca sıkıntıdan patlayan kadın birden canlanıverdi.  Ghosh’un söylediklerine göre ki, daha sonra bu bilgileri ben de internette kolayca buldum, örnek olarak Cabot ve Forbes gibi Amerikalı tüccar aileler Çin’den aldıkları çayın karşılığında, Çin’e afyon ticareti yaparak kazandıkları inanılmaz servetleriyle Amerika’da ve dünyanın bir çok yerinde büyük yatırımlar yapmışlar. Afyondan edilen servetle yapılan devasa yatırımların en önemli örneği de 19 yüzyılın ortasında Forbes ailesinin Orta Amerika’da tren yolları inşa etmesi.

 

Bugün Çin’de  afyonun geleneksel kullanımına ilişkin araçlar, afyon kullanım ritüellerini gösteren resimler sadece müzelerde bulunuyor. Çin’de Kanton sistemi boyunca Avrupalı tüccarların topladığı bütün belgeler, resimler ve bibloların en güzel örnekleri bugün hala İngiltere’nin Essex müzesinin kalıcı koleksiyonunda.

 

Çin’de halkın yüzyıllık afyon kullanım alışkanlığını sona erdirmek üzere ilk ne zaman harekete geçildiğine baktım. İlk geniş çaplı kampanya Mao tarafından 1949’da başlatılmış. Mao rejimi sırasında  afyona karşı açılan savaş emperyalizme karşı savaşın önemli bir parçası olarak görülmüş. Maoist rejim , ilk adım olarak afyon tüketimini oldukça katı kurallarla yasaklamış ve daha sonra, afyon satıcıları ve kullanıcılarını bir bir idam etmiş. Afyonun kapitalist batının Çin halkını köleleştirmek için yıllarca kullandığı bir araç olarak gösterildiği yüzbinlerce broşür poster basılmış. Maoist rejim özellikle genç nesilleri afyonun zararlarına ilişkin yoğun bir eğitimden geçirmiş. Böylelikle 1953’te yani sadece 4  sene içerisinde Kuzey Çin’de ve daha sonrasında Güney’de afyon bağımlılığı çok ciddi ölçüde azalmış. Mao’nun afyon bağımlılığına ilişkin mücadelesiyle ilgili yazılmış sayısız yazı var bir çok tarihçiye göre böyle bir alışkanlık korkunç despot yöntemler ve tehdit mekanizmasıyla sona eriyor. Bütün okuduklarımdan sonra merak ediyorum milyonlarca Çinli acaba Maoist devrim olmasaydı bugün hala afyon bağımlısı olmaya devam eder miydi?

 

Kaynaklar:

Beeching Jack 1975 The Chinese Opium Wars, London Hutchinson

Shirley Ye Sheng, Eric H Shaw- The Evil Trade that Opened China to West

Martin Booth- Opium: A History

Jeffret A Miron, Chris Feige- The Opium Wars, Opium Legalization and Opium Consumption in China

Thomas Dormandy- Opium: Reality’s Dark Dream

Guillermo Pineda – The Role of Opium in the Expansion of the British Empire from 1764 to 1825

Helen Askitopulou, Ionna A Romoutski, Elini Konsolaki –Archaeological Evidence of the Use of Opium in the Minoan World

P.G Kritikos, S.P Papadaki- The History of the Poppy and of Opium and Their Expansion in Antiquity in the Eastern Mediterraean Area

Ana Görsel

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

SANAT

YLatin Amerika’nın Kadın Yazarları: Silvina Ocampo
Latin Amerika’nın Kadın Yazarları: Silvina Ocampo

Öykülerinde yarattığı, birçokları tarafından fazla tuhaf ve grotesk bulunan dünyasının, etrafındaki tüm yazarlardan ne kadar farklı olduğunu ve ismini, onunla aynı dönemde ve coğrafyada yaşamış yazarlarınkiyle yan yana getirmenin neredeyse imkânsız olduğunu fark ettim.

SANAT

YLatin Amerika’nın Kadın Yazarları: Elena Poniatowska
Latin Amerika’nın Kadın Yazarları: Elena Poniatowska

Poniatowska bugün hâlâ Mexico City’de San Ángel mahallesindeki evinde yeni yazılar yazmaya ve son romanı üzerinde çalışmaya devam ediyor.

SANAT

YLatin Amerika’nın Kadın Yazarları: Hebe Uhart
Latin Amerika’nın Kadın Yazarları: Hebe Uhart

İnsanların günlük rutinlerini, bu insanlara eşlik eden evcil hayvanların davranışlarını, eşyaları merak eden bir yazar.

SANAT

YBenim Büyüleyici Dostum Nil
Benim Büyüleyici Dostum Nil

Bir sabah mutfak masasında kahvemi içerken kendimi çocukluğumda beni en çok etkileyen kız arkadaşım üzerine düşünürken buldum.

Bir de bunlar var

Jeremy Irons’ın Kafası Atmış
Bir Çizgi Roman: Bırak Üzülsünler
Kalben’e Kalbi Hislerimle

Pin It on Pinterest