Bilgisayar oyunlarında kadın karakterler ne yapar, ne yer, ne içer, ne konuşur? Sadece toplumsal cinsiyet rollerine mi hizmet ederler? Uzun bacakları ve iri göğüsleri olmayan kadın karakterli oyunlar satmaz mı? Kadın karakterli oyunlar genel olarak satar mı?

KÜLTÜR

Oyun Piyasası ve Kadın Karakterler Üzerine

Mario serisinde bol bol kaçırılan Şeftali Prenses’imizden (Princess Peach) bu yana oyun sektöründe çok şey değişti. Oyun endüstrisi pazarını, bütçesini, çeşitliliğini ve yaratıcılığını her dakika yeniliyor. Grafikler artık çok daha gerçekçi ve/veya sanatsal olduğu gibi; hikâyelerinin ön planda olduğu yüzlerce oyun ve bu hikâyelere daha da bağlanmamızı sağlayan tutarlı karakterler mevcut. Bütün bunlar olurken oyun endüstrisinin hedef kitlesi ‘bilgisayar başından kalkmayan erkek çocuklar’ olmaktan çıkalı da çok oldu tabi! Her yaş, her cinsiyet, her zevk… Ve evet, biz de oynuyoruz. O kadar uzun zamandır oynuyoruz ki birileri karşımızda ‘bilgisayar oynayan kız mı varmış’ şoku yaşadığında gözlerimizi devirmekten sinirlenme aşamasına çoktan geçtik. Aynı zamanda üretiyoruz da! Oyun şirketlerinde çalışan pek çok kadın bu sektörün bir parçası artık. Peki, oyun sektöründe böyle gelişmeler yaşanırken ortaya sunulan nedir? Bilgisayar oyunlarında kadın karakterler ne yapar, ne yer, ne içer, ne konuşur? Sadece toplumsal cinsiyet rollerine mi hizmet ederler? Uzun bacakları ve iri göğüsleri olmayan kadın karakterli oyunlar satmaz mı? Kadın karakterli oyunlar genel olarak satar mı?

 

Piyasanın kadınlarla imtihanı

 

Anita Sarkeesian, (bakınız: Feminist Frequency kurucusu), Xbox’ın yeni çıkan modelinin basına tanıtımından sonra (11-13 Haziran 2013) şu tarz bir tweet atar: “Teşekkürler #XboxOne #E3, basın konferansınız boyunca SIFIR kadın başkarakterli (protagonist) oyunun tanıtımını yaptığınız için.” Tabi ki karşılığında sayısız ‘kadınlar ne anlar bilgisayar oyunundan’, ‘kadınlar bilgisayar oyunlarına ait değildir’, ‘kadın oyunculu oyun satmaz tabii ki’, ‘temizlik ve yemek pişirme oyunları mı istediğin’ cevapları alıp seksist olmakla suçlanır. Oysa kendisi çok bariz bir gerçeği dile getiriyordu: Kadın karakterler, oyun endüstrisinde azınlık durumdalar.

 

2012’de EEDAR isimli bir video oyunları satış tahminleri araştırma firmasının hazırladığı rapora göre; 669 örnek oyundan yalnızca %4’ü kadın başkaraktere sahip ve %45’i erkek karakterin yanında kadın karakter de seçme hakkı tanıyor. Popüler oyun eleştirisi sitelerinde seçenek sunan oyunlar daha yüksek puanlar almasına rağmen erkek protagonistler açık ara satış farkıyla piyasaya hükmetmiş durumda. EEDAR’ın eklediği bir yorum var ki sanırım durumu özetliyor: endüstride kadın başkarakterli oyunun satmayacağı yönünde bir algı var. Bu rapora üstünkörü bakmak istersek satış oranları ve oyun sektöründeki algının birbiriyle tutarlı olduğunu görüyoruz. Ama biliyoruz ki bir oyunun üretiminden satışına ve ekrana gelme aşamalarında pek çok etken var, başta da reklam. Oyun firmaları kadın karakterleri daha az üretip, daha az reklamını yaptıkça kadın karakter talebinin daha az olması da kaçınılmaz olmuyor mu? Oyuncu, geleceğini bilmediği bir oyunun beklentisine girebilir mi ki?

 

Oyun firmalarının bu konuda aldığı eleştirilere verdikleri bir yanıt da “kadın karakter üretmenin riskli bir iş olduğu”. Bu risk hem az önce bahsettiğim arz-talep ilişkisinden geliyormuş hem de oyun piyasasının mutfağına hâkim olan erkek bakış açısının kadın karakter yaratmadaki acizliğiyle alakalı-imiş. Bu yüzden hem yaratıcısı hem oynayıcısında özdeşleşme sıkıntısı doğuyor-muş.

unnamed1

unnamed3

 

AMA bilgisayar oyunu üreticisinin sıkıntısı kadını Venüs’ten gelmiş olarak görmek olabilir mi mesela? Protagonistin nişan alırken ağlayıp elinin titremesinden mi korkuyorsunuz? Üzerinde çalıştığın karakterin toplumsal cinsiyet normlarını giymesi şart mı? Özdeşleşememe sorunu da iki boyutlu tarif edilmişti: İlk olarak tutarlı bir kadın karakter yaratabilmen için illa kadın olmak gerekmediği gibi; etrafınızda bu konuda yardımcı olabilecek onlarca kadın olduğuna eminim. Üstelik kimi firmaların bu konuda ne kadar başarılı sonuçlar elde ettiğini görüyorken… İkinci durum olan oyuncu kitlesinin kadın karakterle özdeşleşememesinde de yine oyuncu kitlesini silme erkek olarak görme sıkıntısı yaşıyoruz, oysa kadın oyuncular zaten var olan ve inanılmaz hızla büyüyen bir pazar. Hem üretici hem oyuncu için var olduğu iddia edilen özdeşleşme sıkıntısı belki de sadece bir varsayımdan ibaret. Kadın oyuncular sanıldığı gibi oyuncu kitlesinin küçük bir azınlığı olmadıklarından oyunlardaki kadın karakterlerin azınlık olması için hiçbir sebep yok.

 

unnamed

 

Tomb Raider, Chell, Faith Connors

 

Peki, bilgisayar oyunları bu algıya nasıl yardımcı oluyor? Daha önce dediğim gibi; erkek karakterin kadını kurtardığı klasik masalımsı oyunların ötesine geçmeye başladığımız doğrudur. Fakat pek çok kadın karakterin yan rolde kaldığı, yanındaki erkek karaktere bağlı-yardımcı olduğu da bir gerçek. Elimizde yaygın 3 çeşit kadın figürü var: güçlü kadın karakterler, seksapalite fışkıran karakterler ve yardıma muhtaç olanlar. Başrollerde güçlüler, aşırı seksiler ve genellikle onların birleşmesi başı çekiyor.

 

Herhangi bir kadın karakter google araması bize en seksi on kadın karakter videoları, sayfaları, blogları ve daha tonlarca sonuçla geri dönecektir. Popüler kültürün hemen hemen her alanında etkili olduğu gibi, aşırı cinsellik dışavurumu bilgisayar oyunlarında da son derece hâkim. Dövüşen, voleybol oynayan, büyü yapan, silah kullanan her çeşit kadının fiziksel özellikleri doksan-altmış-doksan algısının çok çok daha ötesinde, gerçekçilikten çok uzak. ‘Oyunları ve karakterleri erkekler yaratıyor, onlar giydiriyor ve erkeklerin önüne sunuyor’ çerçevesinden kurtulamadığımız sürece de benzer üretimlerle karşılaşmamız kaçınılmaz gibi duruyor.

 

Oyunlarda göze çarpan/çarptırılan aşırı cinselliğin popüler kültürün bir diğer ürünü olan ‘cosplay’ ile de yakından alakası olabileceğini düşünüyorum. Saçıyla, makyajıyla, kıyafetiyle, silahlarıyla büyük bir sektör haline geldi bu. Geldiği son noktada da oyun üreticileri için harika bir reklam şekli. Çok şaşırtıcı olmayan bir şekilde, seksiliği ön planda olan kadın karakterlerden oldukça besleniyor. Sadece kadın için değil erkek karakterlerde de ‘tanrısal vücut’ sendromundan kaçılamıyor. Bu durumda, cosplay ve bilgisayar oyunları arasında, ‘tavuk mu yumurtadan…’ ikilemi görmüyor değilim. Ama cosplay etkisinin haricinde de kadın karakterlerdeki aşırı seksilik yıllardır pek çok oyuncunun gözüne çarpıyor.

 

Ama sanırım ‘güçlü’ pek çok anlama gelebilecek bir kelime. Kastım erkeğe atfedilen fiziksel güç mü? Yer yer, evet. Örneğin, nam-ı değer Tomb Raider, Lara Croft, dönemimin en bilinen karakterlerinden biri. Zeki, güzel, silah kullanabilen, agresif, dövüşmeye yetenekli vs. Hem ‘mükemmel kadın’a atfedilen özellikler açısından güçlü (güzel ve seksi); hem de dövüşüyor, sert mizaçlı, silah ve pek çok uçak, motor, araba vs kullanabiliyor. Kıyafetlerine gelirsek: Renkler asker rengi, kahverengi, siyah ve yeşil tonları; her zaman dar; bacağında taşıdığı ‘kadınsı küçük silahının’ bandı da şirin mi şirin bir jartiyer göndermesi gibi. Son oyunlarında daha gerçekçi vücut hatlarına ve mevsimlik kıyafetlere geçerek görüntüsündeki gerçeklik dışı durumu biraz daha törpülemiş gibi duruyor.

 

unnamed2

unnamed4

 

Birkaç sevdiğim karakterden örnek vermek gerekirse; Portal oyunundan Chell, herhangi bir diyaloğu olmayan sessiz bir başkarakter. Amacı, yapay zekânın yarattığı bir grup testten sağ salim çıkmak. Son derece rahatsız edici bir şekilde konuşan makinenin yapay sesine ve sorularına tamamen susarak başkaldırıyor bir nevi. Karakter ne seksi ne değil, tamamen önemsiz. Hakkında söylenebilecek en kesin şey kesinlikle zeki olduğu. Bir diğer harika karakter Mirror’s Edge oyunundan Faith Connors. Distopik bir dünyada bilgi taşımanın en güvenilir yolu şehirde bir o yana bir bu yana koşan koşucular ve Faith de bu koşuculardan biri. Asyalı, fiziksel kabiliyeti oldukça üstün, zeki ve gözündeki dövme oyunun sevenleri için bir çeşit imza niteliğinde. Bunların haricinde, tabi ki, milyon tane karakter var bayıldığım. Birkaç tane de siz keşfedin, yorumlarda buluşuruz.

 

Bunların haricinde distopik hikâyelerde yer alan ‘hayatta kalmaya çalışan’ karakter figürleri son zamanlarda en çok beğenilenlerden. İlkokul çağındaki Clementine (The Walking Dead), ergenlikteki Ellie (The Last of Us) yanlarındaki olgun erkek figürleriyle hayatta kalma mücadelesi veriyor. Yan karakter olarak başladıkları bir gerçek ama vurgulanması gereken şu ki, başkarakterle aralarındaki kan bağından bağımsız baba-kız vâri ilişki oyun sektöründe yeni bir moda olur mu olur.

 

Edebiyat ve sinema gibi oyun piyasası da kullandığı teknolojinin yanında senaryosundan ve karakterlerinden oldukça besleniyor. Cate Blanchett’ın Blue Jasmine filmiyle aldığı En iyi Kadın Oyuncu Oscar ödülü konuşmasında film piyasasına dokundurduğu gibi; kendinizi kandırmayın, başrollerde başarılıyız, para kazanıyoruz ve kazandırıyoruz. Şimdilik işler kadının görünürlüğü için sıkıntılı mı sıkıntılı. Bu değişecek mi? Kesinlikle.

 

Buyrun.
Buraya da lütfen.
Boğaziçi Üniversitesi Gerçek Macera Oyunları Kulübü’ne ufuk açıcı paylaşımları ve yorumları için özel teşekkür!
​​​​​​​​​​​

YAZARIN DİĞER YAZILARI

Bir de bunlar var

Stoya İle Ne Ortak Özelliğiniz Var?
Okumanın ve Okuyucunun Elli Tonu
Bir HPV Hikayesi

Pin It on Pinterest