Film kapanırken Lia, Tekla ile sokakta karşılaştığını ve onun sevgilisiyle yaşadığı bol çiçekli, bitkili evine gittiğini hayal ediyor. Yeğeniyle trans bir kadın olarak açıldığı için kurmadığı, toplumsal baskıya yenik düşen ilişkilerini toparladığını hayal ediyor ve aramaya devam ediyor. Yolda olmanın, denemenin, öğrenmenin asıl mesele olduğunun altı çizilmiş oluyor böylece. İstanbul, o yakadan bu yakaya geçilen, beş benzemez insanın karşılaşıp bir araya geldiği, kaosun hüküm sürdüğü böyle bir şehir ne de olsa...

KÜLTÜR

Geçişin, Yolda Olmanın, Öğrenmenin ve Dayanışmalar Kurmanın Filmi: Crossing (2023)

And Then We Danced’in yönetmeni Levan Akın’ın yıllar sonra büyük çoğunluğunu İstanbul’da çektiği Crossing (2023) filmi sonunda İstanbul Film Festivali’nde 19 Nisan günü seyirciyle buluştu. Sonunda çünkü lubunyalar olarak casting çalışmaları ve prodüksiyonunun büyük bir kısmı İstanbul’da yapılan filmi epey merak ediyorduk. Trans kadın yeğeni Tekla’yı bulmak için Gürcistan’dan İstanbul’a gelen Lia Hanım ve baskıcı abisinden kaçmak için annesinin İstanbul’da olduğu yalanını söyleyip onun eteğine takılan Achi’nin maceralarına tanıklık ettiğimiz Crossing, birbirinden çok farklı görünen insanların dayanışma ağlarına odaklanıyor. Gacıların, mamaların, sokakta türkü söyleyip gül satan çocukların, seks işçilerinin yoğun olarak yaşayıp çalıştığı Beyoğlu sokaklarına, Nevizade’ye, Galata’ya ve kurmaca bir Bayram Sokak’a dalıyoruz böylece[1].

 

Dayanışma ağlarına üç farklı şekilde tanıklık ediyoruz: Pembe Hayat Derneği’nde çalışan avukat Evrim hem Lia ile Tekla’yı tanıyor olabilecek trans komüniteyle iletişimi kuruyor; yine Evrim sokakta çalışan çocukları karakoldan çıkarıyor, onlarla ilgileniyor; Achi ve Lia beklemedikleri bir şekilde, birilerini/bir şeyleri aradıkları bu şehirde birbirlerine yoldaş oluyor. Sonuç olarak Türkiyeli ve Gürcistanlı kişiler arasında da bir dayanışma kurulmuş oluyor.

 

İkisi de bir şekilde İstanbul’da hayatta kalmaya çalışan, dertlerini anlatmaya çalışan Lia ve Achi’nin arasındaki sürtüşme, film ilerledikçe ikisinin de birbiriyle dayanıştığı bir forma dönüşüyor. Lia, filmin başında, yeni bir şehre gelmenin eforisiyle çok içen ve kusan Achi ile söylenerek ilgileniyor. Zaten bu ergen çocuk neden onun peşine takılmıştır anlamaz ama yanında İngilizce konuşabilen birinin olması da işine gelir. Filmin ortalarına doğru, Lia onlara yemek ısmarlayan Gürcü bir adamı ayartmak için çok içip kustuğunda aynı şekilde Achi ona yardım eder.

 

Film İstanbul’u turistik ve tüketilebilir gösterebilecek anlar ve durumlardan olabildiğince uzak duruyor denebilir. Lia tarih öğretmeni olmasında büyük etkisi olan bu şehrin sur içini tekrar gezerken turistik yakın planlara veya geniş planlara maruz kalmıyoruz; kadraj karaktere odaklı kalmaya devam ediyor. Lia ve Achi Beyoğlu’nda, Nevizade’de vakit geçirirken de kadraj karakterlere odaklı bir şekilde kuruluyor. Tekla’nın yerini öğrenmek için Lia ve Evrim’in mamalardan biriyle yaptığı konuşmanın karanlık ve kırmızı ışıklı bir yerde yapılmış olması dışında LGBTİ+’ların temsilinde de kriminalize edici hiçbir unsur yok. Tüm bu turizme ve tüketime mesafeli yapımın önemli bir kısmında Türkiyeli ve kuir komüniteden oluşan bir ekiple çalışmış olmalarının büyük payı var diye düşünüyorum. Senaryo ve diyaloglar hakiki, oyuncuların seçimi ve rollerini oynama biçimleri de öyle.

 

 

2019’da planlanan ama hükümet karşıtı protestolar dolayısıyla gerçekleştirilemeyen Tiflis Pride’a gittiğimde Gürcistan ve Türkiye’nin LGBTİ+ hakları açısından birbirine ne kadar benzediğini görmüştüm. Sonrasında düzenlenen Pride organizasyonları hep biraz kapalı, referans usulü yapıldı. Yükselen anti-LGBTİ+ akımlar dindar ve milliyetçi grupların ateşlediği nefretle birleşince kutuplaşma arttı. Mart 2023’te iktidar partisi aileyi korumak için yeni anti-LGBTİ+ yasaları çıkarmaya hazırlanıyordu[2]. Tanıdık geldi değil mi?

Şimdi, filmin başında Lia ve Achi’nin sınırı geçtiği o ana geri gidersek: Achi otobüsten inip sınırdan geçtikten sonra etrafına bakıp “e burası aynı” diyor. Sahiden de uydurulmuş, devletler tarafından çekilmiş sınırlar dışında çok az fark var iki ülke arasında. Bunu daha sık hatırlarsak belki daha fazla ortaklık kurmanın yolunu açabileceğimizin altını çiziyor yönetmen.

 

Film kapanırken Lia, Tekla ile sokakta karşılaştığını ve onun sevgilisiyle yaşadığı bol çiçekli, bitkili evine gittiğini hayal ediyor. Yeğeniyle trans bir kadın olarak açıldığı için kurmadığı, toplumsal baskıya yenik düşen ilişkilerini toparladığını hayal ediyor ve aramaya devam ediyor. Yolda olmanın, denemenin, öğrenmenin asıl mesele olduğunun altı çizilmiş oluyor böylece. İstanbul, o yakadan bu yakaya geçilen, beş benzemez insanın karşılaşıp bir araya geldiği, kaosun hüküm sürdüğü böyle bir şehir ne de olsa…

 

 

 

 

[1] Bu film çekildikten çok sonra, Mart ayı başında trans kadınların ev sahibi olduğu, yaşadığı ve çalıştığı Bayram Sokak’taki evler mühürlendi. Bayram Sokak sakinleri için dayanışma kampanyası hazırlandı.

[2] https://www.reuters.com/world/europe/georgias-ruling-party-proposes-new-law-cracking-down-lgbt-rights-2024-03-25/

YAZARIN DİĞER YAZILARI

KÜLTÜR

YKenarda Köşede Kalmış Bir Kadınlar Arası Dostluk Dizisi: Hacks
Kenarda Köşede Kalmış Bir Kadınlar Arası Dostluk Dizisi: Hacks

3 sezon boyunca aşk ve nefretle sarmalanmış bu anlatı, iki kadın karakterin birbiriyle etkileşime girdiği, iletişim kurduğu her an dönüşüyor ve değişiyor. Dostluğun ve yakınlığın gücü de buradan gelmiyor mu?

KÜLTÜR

YAşk, Yalanlar ve Kan: Kristen Stwewart’ın Hollywood’a Açılma Filmi
Aşk, Yalanlar ve Kan: Kristen Stwewart’ın Hollywood’a Açılma Filmi

Kristen Stewart ve yapımcı partneri Dylan Meyer’ın lezbiyen film camiasını yerinden oynattıkları Love, Lies, Bleeding (2024) filmi sonunda vizyona girdi! Tabii ki, ülkemiz hariç pek çok yerde… Tanıtım turundan, verilen röportajlara kadar “ıslak ve kışkırtıcı” bir lezbiyen yapımı olduğundan emin olduğumuz filmin basit bir anlatısı ve kara komik detaylarla bezenmiş bir tarzı var.

KÜLTÜR

YAtarlı Rap’in Mitik Prensesi: Harpya*
Atarlı Rap’in Mitik Prensesi: Harpya*

İtiraf ediyorum, Mayıs 2023’teki yoğun seçim gündemini atlatabilmemi iki rapçiye borçluyum. Bunlardan biri Gazapizm, diğeri Harpya’ydı. O kadar yorucu, sinir bozucu ve öfkeli zamanlardı ki sadece rap dinleyip sokakta hızlı hızlı yürüyordum. Harpya epeydir tanıdığım ve tanımadan önce de müziğini çok sevdiğim biriydi. Öfkesi, öfkesini ifade ediş biçimini dinlemek bana epeydir çok keyfi veriyor.

MEYDAN

YKA-DER Vakası: Sendikal Haklar ve Çalışma Koşullarına Feminist Bir Müdahale
KA-DER Vakası: Sendikal Haklar ve Çalışma Koşullarına Feminist Bir Müdahale

Hak savunuculuğu yapan sivil toplum alanında, sektörde çalışanların da özlük haklarının ön planda olmasını bekliyor olabilirsiniz. 10 yıldır sivil toplumda çalışan biri olarak bunun çoğu durumda, yanlış kurumsallaşma, dar bütçeler, liyakatsizlik ve mobbing gibi meseleler dolayısıyla böyle olmadığını söyleyebilirim. Pek çok kurumda hala sivil toplum çalışanlarının yol yemek masrafları gibi en temel özlük hakları yok.

Bir de bunlar var

Ayşegül Fark Atıyor
Bir şoför sikkesiyle: Halkla İlişkiler Teorisine Giriş
İngiliz Yazar, Kate Middleton’a Kişiliksiz Deyince…

Pin It on Pinterest