Aynur Eken dün akşam Covid-19 sebebiyle kaldığı yoğun bakım ünitesinde ardında bir grup huzuru kaçmış erkek bırakarak vefat etti.

MEYDAN

Camii Cemaatini Huzursuz Etmek, “Aramızdaki Dünyayı” Korumak ve Almancı Aynur Teyze

 

“Bu dünyada bir iz bırakacaksak, bunu kamusal alandaki eylemlerimizle yaparız.

Eylemleri anlaşılır kılan ise kişiler ve onların öyküleridir.” (Berktay, 2012)[1]

 

 

Camiilerin aslında kimin evi olduğu sorusu dünyanın dört bir yanından Müslüman kadınların hayatında devasa bir politik sorun olarak öylece duruyor. Erkekler için ve erkekler tarafından tasarlanmış bir kamusal mekan olan camiileri dönüştürme arzusunun pek çok Müslüman kadın için camiilerde buram buram hissedilen eşitsizlik ve bu eşitsizliğin yarattığı insan onuru problemi ile görece sönümlendiğini söylemek mümkün. Dönüştüremediğimiz avluyu, kıramadığımız kolonları, yıkamadığımız duvarları, yırtıp atamadığımız perdeleri, dokunamadığımız ve içine giremediğimiz tüm “manevi” atmosferi terk ederken; mahkum edildiğimiz depodan bozma odaları, elektrikli süpürgenin ve diğer fazlalıkların yığıldığı, penceresi olmayan, bazen tuvaletin hemen yanında bazen de camii mekanından tamamen bağımsız bir yerde konumlanmış, çirkin perdelerle kapatılmış, karanlık, boğuk ve eşitsizliği buram buram hissettiren o ucube mekanları da terk ettik. Yine de, ataerkiden yaka silken her Müslüman feministin muhakkak “gidemediği”, terk edemediği bir camisinin olduğu dolaşır kulaktan kulağa. Ortaköy, Süleymaniye, Kalenderhane, Kariye, Küçük Mecidiye, Sancaktar Hayrettin ve başka pek çok muazzam ibadethane kadınları erkeklerden mürekkeb camii cemaatine rağmen kendine çağırır.

 

Aynur Eken, Eskişehir’de yaşayan “Almancı” ve yaşlı bir kadın. Onun terk edemediği camiisi Almanya’da binbir emekle çalışıp biriktirdiği parayla yapımına öncülük ettiği Eskişehir Batıkent Medine Camii. Camiinin inşaat sürecine öncülük edince camii derneğinde de yer almak, camiiye giren-çıkan parayla ilgili kararların verildiği alanlara dahil olmak, kısacası camii politikasının bir parçası olmak istedi. Kendisini ilk tanıyışımız “Camiide Huzursuzluk Çıkartan Kadına Cemaatten Tepki Yağıyor” başlıklı haber ile oldu[2]. Videodaki erkekler, kendilerine taktıkları kod ad ile söylemek gerekirse “camii cemaati”, Aynur teyzenin camiinin tüm süreçlerine öncülük ettiğini kabul etseler de “erkeklerin arasında namaz kılmaya çalışması” ve “camiinin para pul işlerine karışması” gibi sınır ihlallerinden son derece rahatsızdı. Öyle ki, camiinin ana mekanında, yani bizzat camii içerisinde namaz kılmak isteyen Aynur teyzeye “imam odası” dedikleri ve kendilerince çok muteber olan bir odayı önerseler de baş edemediler. Bir kadının liderliğinde inşa edilen camiide kadınlara ayrılan asıl yer ise bir apartman girişini andırıyor, camiinin atmosferinden ve ana mekanından hayli uzak görünüyor:

 

 

Bayanlar Girişidir.

 

 

Kendilerine camii cemaati olarak seslenen bir grup erkeğin tahsis ettiği bu “bayanlar girişi” Aynur teyzeyi ikna etmiyor ve Aynur teyze camiinin ana mekanında kadınlar için ufak bir mekan tahsis ederek siyah perdelerle çitleme hareketi başlatıyor:

 

 

 

Aynur teyzeye mahalle muhtarları aracılığıyla ulaştığım o akşam dört saati aşkın bir telefon sohbetinde tüm hikayesini ve erkeklerle ne derdi olduğunu dinleme fırsatım olmuştu. Müslüman bir feminist kadın olarak kendisine sadece “seni haberlerde gördüm, ne olur bırakma o camiiyi erkeklere” demek için izini sürmüştüm. Dört saatin sonunda anladım ki, Aynur teyze camii cemaati denilen erkek çetesine tam anlamıyla “musallat” olmuştu.

 

 

5Harfliler · Sana Ne

 

 

Huzur İsteyen Erkekler:

 

 

Camii çetesiyle giriştiği her kavgada “Bu camiinin sahibi Allah, emeği de benim” diyerek Amina Wadud’un tevhid üçgeninde erkekleri boşa düşüren, bir kadın olarak emeğine sahip çıktığı için erkeklerin “diline düşen”, sürekli olarak çekiştirilen, yaka silktiren Aynur teyze karşılaştığı direncin kadın olmasından kaynaklandığının son derece farkındaydı.

 

 

 

Öyle ki, pandemi önlemleri bahanesiyle 65+ olduğu için camiiden çıkartılmaya çalıştığında, içeride bir dizi 80 yaş civarı erkeğin engellenmeden namaza durabildiğini görmezden gelememişti:

 

 

5Harfliler · Beni Sinir Edip Günaha Sokmayın Dedim

 

En sağlam teolojik külliyatlara dayandırdığımız eşitlik savunularının gündelik hayatımızı kolaylaştırma işini ne kadar gördüğünün Müslüman feministler arasında yürüyen en sıcak tartışma konularından biri olduğunu söyleyebilirim. Aynur teyze taşrada camiiyi mesken tutmuş bir grup erkeğin dümdüz, katıksız ve başka hiçbir sosa batırılmamış iktidarıyla tek başına bir kadın olarak baş etmeye çalışırken, kamusal alanda kadınlarla bir arada olmaktan rahatsız olan erkeklere evlerinin yolunu gösterirken teolojik savunulara dayanan stratejilere hiç gerek duymuyordu:

 

 

5Harfliler · Utanıyorsan Sen Gelme

 

Aynur teyze erkeklerin karşısına dikilebilme gücünü imza, resmi belgeler, resmi süreçler ve hukuk nedir bilmesine bağlıyor. Bana attığı bir mesajda “babam mapushaneye girmeseydi okula gidemezdim, imza atmayı ve yazı yazmayı bilmezdim” diyor. Hikayesinin bütününe baktığımızdaysa, Almanya’da erkeklere atfedilen meslekleri yaparak emekli olan, erkeklerin alanına sızmayı ta o zamandan deneyimlemiş, imza nedir resmi belge nedir bilen, parayla ilişkisi güçlü ve kendi parası üzerinde tasarruf sahibi olan bir kadın olarak camiinin inşaat parasını verip köşesine çekilmeyeceğini, camiinin tüm işlerine ve politikasına talip olacağını tahmin etmek çok zor değildi.

 

 

5Harfliler · 50 Erkeğin İçinde Çalıştım Bi’ Kadın Başıma

 

 

Aynur teyze dün akşam Covid-19 sebebiyle kaldığı yoğun bakım ünitesinde ardında bir grup huzuru kaçmış erkek bırakarak vefat etti. Cenazesi bugün onun liderliğinde inşa edilen fakat kovulduğu, tartaklandığı, kabul edilmediği Batıkent Medine Camii’nden kalkıyor. Muhtemelen siz bu yazıyı okurken yine bir grup erkek Aynur teyzenin cenaze namazını kılmış, onu kovulduğu camiiden ebedi istirahatgahına taşımış olacak. Son derece tarihsel bir eşitsizlik sorununu şimdi ve burada yaşayan bir kadın olarak, kendi meşrebince, kendi hikayesinin özgünlüğüne gömülü bir şekilde, köyünde okumuş, Almanya’ya göç etmiş, orada erkeklerin arasında tek kadın olarak çalışmış, devlet kurumlarıyla ve parayla ilişkilenmiş, sonunda yaşlanmış ve taşraya geri dönmüş, kocası ölmüş, önce delirtilmiş sonra deli denmiş, son derece seküler bir “emeğine sahip çıkma” mücadelesini camide vermiş Aynur teyzeyi nasıl bilirdiniz? Arendt’in deyişiyle, “aramızdaki dünya” olan kamusal alana eşitçe çıkmak isterken huzurunu kaçırdığımız erkekleri, bir gün ölü yada diri olarak geri döneceğimiz, kovulduğumuz ama hiç “gidemediğimiz” o alanları, erkeklerin “diline düşmeyi” ve “delilik” ile suçlanmayı nasıl bilirdiniz?

 

 

***

 

[1] Fatmagül Berktay, Dünyayı Bugünde Sevmek: Hannah Arendt’in Politika Anlayışı. Metis Yayınları, 2012.

[2] Camide Huzursuzluk Çıkartan Kadına Cemaatten Tepki Yağıyor!

 

 

Ana görsel kaynak

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YŞimdi ve Burada, Müslüman Bir Feminizme İhtiyacımız Var Mı?
Şimdi ve Burada, Müslüman Bir Feminizme İhtiyacımız Var Mı?

Aslolan normları, diskurları ve “gerçek” İslamları çarpıştırmak değil hayatlarımızın ipini elimize almak ise daha az fıkıh konuşup daha çok kadınlık deneyimlerimizi konuşmamız gerekmez mi?

Bir de bunlar var

“Ben Uzaylı Değilim”: Olimpiyatlar Başlarken…
Her Gün Yeniden Kurduğumuz Bir Şehrin, Bir Dünyanın Yerlisi Olmak
Kesişimsellik Hemen Şimdi!

Pin It on Pinterest