Bilge Kadın, kadın erkek eşitliği aile denen kuruma bir tehdittir diyor. Değil mi yani? Aile dediği toplumun temeli olan kurumun kadın erkek eşitliğini kaldıramayacağını söylüyor. Kaldırır mı yani?

MEYDAN

Bu Çocuklar Soysuz mu Olacak?

Abartı yok. Olay tam olarak başlıkta belirttiğim feveranla gelişti. Bilge Kadın Araştırma Merkezi BİLKA, anayasa mahkemesinin kadınların evlilikte kendi soyadlarını kullanmaya devam edebilmeleriyle ilgili kararına “Eyvah! Soysuz olacağız!” anafikirli bir rapor yayınlayarak karşı çıktı. Daha doğrusu BİLKA, raporunu anayasa mahkemesinin soyadı kararının tartışıldığı günlerde hazırlamıştı. Taze HDP milletvekili, yılların feministi Filiz Kerestecioğlu’nun meclise sunduğu soyadı kanun teklifi üzerine canhıraş tekrar dolaşıma soktu. Kadın örgütlerine ve kurumlarına yolladıkları mailde Bilge Kadın şöyle sesleniyordu:

 

Meclise kadının evlilikte sadece kızlık soyadını kullanmasını talep eden kanun teklifi verildi. Gerçekleri yansıtmayan bu teklifin kabul edilmesi halinde toplumsal hayatta telafisi mümkün olmayan yıkıcı sonuçları olacaktır. Soyadı ile ilgili mahkeme kararlarının verildiği süreçte BİLKA olarak hazırladığımız “Kadının ve Çocuğun Soyadı Raporu”nu önemini ve güncelliğini koruması sebebiyle tekrar bilginize sunuyoruz.

 

Gördüğünüz gibi, alarm dozu yüksek. Peki “gerçekleri yansıtmayan bu teklif” kısmını anlayanınız var mı? Kadınların evlendikten sonra kocalarının soyadını alması zorunluluğunun ortadan kalkmasına yönelik bir kanun teklifi hangi gerçekleri yansıtmıyor olabilir? Bu sorunun cevabını Bilge Kadın’ın raporunun detaylı incelemesinde bulacağız.

 

Ülkemiz bir süredir maalesef nesep karışıklıklarına yol açacak tehlikeli bir sürece girmiştir. Sperm bankaları, anne sütü bankalarından sonra kadının ve çocuğun soyadı ile ilgili bir takım değişiklikler gündeme getirilmiştir.”

 

Anlamaya çalışalım. Hadi sperm bankasına biyolojik babanın kim olduğu bilinmediği için karşı çıkılıyor. Çocuğun kimin genlerini taşıdığı belli olmazsa soy tehlikeye giriyor! (Dondurulmuş embriyo meselesine girmemişler ama tartışmanın yurtta ve cihanda esas orda koptuğunu sitede tartışmıştık.) Peki ya anne sütü bankası? Çocuğa biyolojik annesi olmayan, *yabancı* bir kadının sütü veriliyor diye mi nesep karışıklığı çıkıyor? Tam olarak nasıl işliyor mekanizma? Sütünü içtiği kadının genleri çocuğun soyunun karışmasına mı sebep oluyor? Binlerce yıllık süt annelik kurumunu ne yapıyoruz peki? Hepimiz biraz soysuz değil miyiz o zaman? Ya soyadı? Kadın evlendikten sonra sadece kendi soyadını taşımaya devam edince ve doğan çocuk da annenin soyadını alınca nesep tam olarak nasıl karışıyor? Çocuğum benim soyadımı taşıyınca babasının kim olduğunu mu unutuyorum, unutuyoruz birlikte? Senin baban bir soyadıydı yavrum, hatırlayacak gibiyim, dilimin ucunda, ah gitti valla.

 

Bu uygulamalar “aile toplumun temelidir” anlayışına tamamen zıttır. Anayasa Mahkemesi bu kararı ile Anayasadaki toplumu ayakta tutan en temel ilkelerinden birisini yok saymaktadır. Bu tür uygulamalar aile bireyleri arasındaki birlik ve beraberliği zedeleyecek, biz duygusunu, aidiyet hissini yok edecektir. Daha evlenmeden boşanmayı düşünen yeni nesil üzerinde yıkıcı etkisi olacak, aile birliği kurulurken boşanma sürecine de girecektir. Bu yaklaşım boşanma oranlarının hızla arttığı ülkemizde bu oranların artan bir ivme kazanmasından başka bir sonuç vermeyecektir.”

 

Konu neydi? Neydi büyük çözülmeyle birlikte toplumu felaketlere sürüyleyecek musibet? Kadınların kendi (kendi bile değil babalarının) soyadını taşımaya devam etmeleri, erkeklerin soyadını alma zorunluluğunun ortadan kalkması. Dalga geçilecek bir yanı yok aslında. Bilge Kadın hakkaten bilge. Meselenin özünü doğru kavramış. Kadın erkek eşitliği aile denen kuruma bir tehdittir diyorlar. Değil mi yani? Aile dediği toplumun temeli olan kurumun kadın erkek eşitliğini kaldıramayacağını söylüyorlar. Kaldırır mı yani? “Ailedeki biz duygusu zedelenir” diyorlar. Kadınların erkeğin evine, hanesine, mülküne, kütüğüne yazıldığı o “biz”in ne olduğunu hemen arkasından gelen cümleyle açık ediyorlar. “Aidiyet hissi yok olur.” Hı hı, evet aidiyet. Bir de sahiplik var galiba, onunla birlikte yok olacak olan. Öyle de enteresan bir “biz” işte, biri sahip, biri aid.

 

Rapor soyadı meselesinin kadın erkek eşitliği için bir mihenk taşı olduğunu iyi kavramış bir aklın ürünü ama sene 2015’te eşitlik olmamalıdır, zararlıdır, istemiyoruz demek öyle kolay değil. Hele de adı Bilge Kadın olan bir merkez için. O zaman ne olacak? Nereden karşı çıkıp, nasıl ikna edecekler bu büyük tehdide? Nesep denen ne idüğü belirsiz kelime imdada yetişiyor tam burada.

 

Ayrıca nesep yönünden belirsizliklerin, karışıklıkların kapısı da sonuna kadar açılacaktır. (Belirsizliklere yakından bakalım.)

 

· Çocuklara kimin soyadı verilecektir? (Bence fonetik bir karar verilmeli. İsim-soyisim uyumu kariyer tercihinde belirleyici oluyor.)

 

· Birden fazla çocuk olur ise çocukların soyadı ne olacaktır? (Fonetikte ısrarcıyım. Ama hak geçmesin diye bi anneden bi babadan gidilebilir, isimler de soyadına göre seçilir.)

 

· Boşanma durumunda kadının soyadını alan çocuk babasının soyadını taşıyamazken annesinin babası olan kişinin, dedesinin soyadını taşıyacaktır! Çocuk adına hayati önemi haiz böylesi bir konuda kadının tek başına karar alması ne kadar adildir? (Burada birazcık kafalar karışmış. Boşanma durumunda değil, evlilik sürerken de çocuk annenin soyadını aldığında dedesinin soyadını taşıyacak demektir zaten. Ve bunun çok mantıksız olduğu konusunda haklısınız. Daha adilane bir düzenleme için soyadı kanunuyla birlikte, bütün kadınlara babalarının soyadını bırakıp istedikleri, seçtikleri bir soyadını alma hakkı tanınmalı. Bu kanundan sonra doğacak çocuklar dedelerinin değil, annelerinin soyadını taşıyor olacaktır böylece. İkaz için teşekkürler.)

 

· Anne yanında ve ona muhtaç olan çocuktan bu durumu idrak edip karşı çıkması beklenebilir mi? (Bugüne kadar, neden babamın babasının soyadını taşıyorum diye dertlenip mağdur olan kaç çocuk tanıdıysanız, annesinin babasının soyadı nedeniyle hayata küsen çocukların sayısı da o kadar olacaktır. İçinizi ferah tutun.)

 

· Birden fazla çocuk olduğunda bir kısmının velayeti annede bir kısmının velayeti babada kalmış ise ne olacaktır? Kardeşler farklı soyadı mı taşıyacaklardır? (Evet, onları kardeş yapanın taşıdıkları soyadı olmadığının farkında olacaklarından bir sorun çıkacağını sanmıyorum. Bu yeni nesil çok akıllı.)

 

· Kadın velayeti kendisinde bulunan çocuğa kendi soyadını verdikten sonra evlenir ve yeni eşinin soyadını alır ise çocuk hem annenin hem de babanın soyadını taşımayacak, dedenin soyadını taşımaya mahkûm mu edilecektir? (Bir kez kendi soyadını devam ettiren kadının, ikinci, üçüncü evliliklerde mazide kalmış o günlere geri döneceğini sanmıyorum. Ama diyelim döndü, çocuğun da soyadını yenisiyle değiştirir ya da değiştirmez, paşa gönlü bilir be canım.)

 

Rapor devam ediyor: “Mevzuatta zaten evlenen kadına evlenmeden önceki soyadını da taşıyabilme imkânı verilmektedir. Kadının iyiniyetli, kendi babasının soyadını taşıma talebi bu şekilde karşılanmaktadır. Ortada hukukla veya insan hakları ile ilgili bir sıkıntı yoktur. Burada mesele başkadır. Ortada feminizmden hatta erkek düşmanlığından da öte evliliğe ve aile kurumuna açıkça cephe alan bir zihniyet vardır.

 

Ve işte son darbeyle Bilge Kadın bilgeliğini konuşturuyor. Kadının kendi soyadını taşımakla ilgili ısrarı ancak babasının adını devam ettirmek amacıylaysa iyi niyetlidir. Bundan gayrısı feminizmi, erkek düşmanlığını bile aşan bir tehdit, aile kurumuna, evliliğe savaş açmaktır. İçimden “keşke öyle olsa” diye geçirmedim değil, ne yalan söyleyeyim. Aile kurumuyla dertlense de evlenme gereğine ya da isteğine karşı durmayan, evliliği reddetmeyen feminist zamanlardayız. Feministlerin kurdukları ailelerde eşitliğin mümkün olduğunu deneyimlemeleri, bunu tesis etmeleri, göstermeleri bir şey tabi, önemli bir şey. Ama ya bir de toptan reddetseydik? Bugün kendini feminist diye tanımlayan kadınların sayısı hiç az değil ve her geçen gün de artıyor bu sayı. Feminist olmanın tanımı gereği reddediyor olsaydık yani evliliği, ne olurdu, nasıl olurdu? Hayal etmeyi seviyorum. Ama bunu birilerine “sen evlisin, demek ki az feministsin” demeden tartışmanın, “evlenmeme”yi yaşam koşulları gereği evliliğin pek çok işi, ilişkiyi, durumu rahatlatacak olduğu koşullarda kadınların üzerinde baskı oluşturacak bir kurala dönüştürmeden sahiplenebilmenin yollarını bulmak gerek. Arıyorum. Bulursam o yazıda buluşuruz. O güne kadar bilge kalın sevgili 5Harfliler.

 

Görsel: Beyond Limits heykel sergisini dolaşan Devonshire Dükü ve Düşesi.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YAmber Heard-Johnny Depp Davası Bir Kadın Düşmanlığı Orjisiydi
Amber Heard-Johnny Depp Davası Bir Kadın Düşmanlığı Orjisiydi

İstismar iddiasında bulunan kadınlara ne olur? Halkın önünde teşhir edilirler, profesyonel olarak kara listeye alınırlar, sosyal olarak dışlanırlar, sosyal medyada durmadan alay edilirler ve dava edilirler.

MEYDAN

YS.T.A.R. Manifesto
S.T.A.R. Manifesto

Sokak Travestileri Hareketi Devrimcileri 1970'ten sesleniyor.

KÜLTÜR

YSon Kadın Bükücü: Aka Kubi
Son Kadın Bükücü: Aka Kubi

Ataaaa! Erkill! Hızlı uçmayın, pelerininiz kırışacak çocuğum!

Bir de bunlar var

“Onlar İnsan Değil”
Judith Butler: Kadın Kategorisini Yeniden Tasavvur Etmeliyiz
Avukat Hatice Demir: “Sözleşme cinsel yönelim ve cinsiyet kimliğine dayalı ayrımı açıkça yasaklıyor”

Pin It on Pinterest