1929'da yayınlanmış bir okuyucu şikâyet mektubu. Kısa ve öz.

TARİH

Okuyucu Şikâyeti I: Beni Tahkire Ne Sebep Vardır?

Sevgili 5Harfliler, yine bir iş için gazete arşivlerine daldım. Ben buraya ne zaman dalsam biraz eli kolu dolu geri dönüyorum. Gazeteleri tararken gözüm hep aramadığım ayrıntılara, peşinde olmamam gereken haberlere takılıyor. Bu elimdeki iş için hem “yeni” eski gazeteleri tarıyorum, hem de eskiden bulduğum eski haberleri derliyorum (ne diyorsun?). Size şu an neden çalışma metodumu anlattığımı da bilmiyorum, ama sözü alıp 1929’da yayınlanmış bir gazete haberine getirmek niyetindeyim.

 

Olaylar İstanbul’da, Galata Köprüsünde geçiyor. Haber İkdam gazetesinin “okuyucu şikâyetleri” sütununda yayınlanmış. Bu sütunda yer alan şikâyetler, kent yaşamına dair pek çok güzel ayrıntıyı barındırıyor.  Hani peşine düşsen belki asla bulamayacağın bilgileri okuyucular şu ya da bu sebepten hep yazmışlar gazeteye. Mesela bu haberde 1929’da Galata Köprüsünden geçiş ücretinin ne olduğunu öğreniyoruz. Cevap: 1 Kuruş. Fakat, bazı başka meseleler var mektupta. Okuyun sonra biraz gevezelik edelim.

 

Köprü Tahsildarı

Evvelki gece köprünün Galata tarafında nöbetçi idim. Vazifemiz köprüyü geçenlerden 1 kuruş tahsil etmektir. Bu kuruşu tahsil etmezsek bizi işten çıkarırlar. Saat 1’e doğru idi. İki kişi köprüden geçtiler biri para verdi, diğeri vermedi süratle köprüyü geçmeye başladı. Para istediğim zaman arkadaşı “Ulan be herif o şimdi iskeleden dönecek” dedi. Bu surette cevap bittabi büyük nezaketsizlik, kabalıktır. Beni tahkire ne sebep vardır.. Nazarı dikkati celp eylerim.

 

Köprü tahsildarlarından Nazif.

17 mart 1929

 

Nazif Bey, “nazarı dikkatinizi celp” eyledi mi? Eylediyse hangi sebepten acaba?  “Ah eskiden insanlar ne kadar da inceymiş” faslını bir kenara koyalım da, biraz Nazif Bey’e kafa yoralım mı?

 

Ne yazık ki hangi mahallede oturduğunu söylemiyor Nazif Bey. Okuyucular mektuplarını imzalarken mesela “Kasap İlyas Mahallesinden bilmemkim” diyorlar bu dönemde. Nazif Bey konum belirtmemiş. Yine de köprü civarı semtlerde oturduğunu varsayabilir miyiz?  Lafa “evvelki gece” diyerek başlamasından mektubun yazılma hızına dair bir izlenim ediniyoruz ama: Hemen yazmış, hiç beklemeden.

 

Galata Köprüsünden geçiş ücreti kaldırılıyor bir noktada, tam tarihinden emin değilim ama 1930’ların içinde bir zaman olsa gerek. Yani Nazif Bey aslında bu tahsildarlık işinin son temsilcilerinden. Maruz kaldığı bu nezaketsizlik karşısında üzgün, evine dönüyor. Uyudu ve diyelim ki akşam yazdı mektubu: İstanbul’a elektrik dağıtımının çok sınırlı olduğunu düşünürsek odasında olasılıkla başka türden bir ışık, masasının başına oturuyor. Önüne bir kâğıt alıyor, kalem buluyor. Eski harflerle mi yazıyor bu mektubu? (Harfler henüz değişmiş, hemen kavramış mı yenileri? Uygulamanın resmileşmesi ve Latin harflerinin kabul tarihi Ocak 1929). Başlıyor yazmaya Nazif Bey. Önce olay mahallini, kendi mesleğini, görev tanımını belirtiyor. Bu tanım lazım burada, çünkü olayın yorumlanmasında kullanılacak (“yoksa bizi işten çıkarırlar”). Sonra olayı anlatıyor, bir tespit yapıyor ve sarsıcı sorusunu soruyor sonda: Beni tahkire ne sebep vardır? Mektup katlanıyor, zarfa konuyor, hemen postaya veriliyor, adres: İkdam gazetesi. Gazetenin Nuruosmaniye’de olduğunu düşünürsek belki zaman kaybetmeden kendisi götürdü mektubu, bizzat teslim etti editörlere.

 

Nazif Bey sahiden sarsılmış olmalı bu başına gelenlerden. Kafasında döndürüyor belki, “neden bu oldu, neden bu oldu?” diye. Karşımda olsa enikonu, uzun boylu teselli edeceğim: “Nazif Bey oluyor böyle ya, çok dert etmemek lazım herhalde, ama tabi ediyor insan, bilmiyorum ki ben de! Çay alır mıydınız?” (*) Hem inanmazsınız. Sene 2005’ti sanırım, Üsküdar vapuruna yetişmeye çalışıyordum da, iskeleyi son anda çekivermişti vapur görevlisi. Ben koşuyordum, yetişebilirdim, o bunu görüyordu. İskeleyi çekti de öyle yüzüme bakıp kahkaha attı alaylı, sırf kötülük olsun diye yani. Yani şimdi düşününce bunun gibi daha neler neler, ohoo! Bir çay daha?

 

Bugün bize yollsaydı bu mektubu, derdini tertemiz anlatması, ayrıca şikâyetinin haklılığı nedeniyle hemen yayına alırdık 5Harfliler’de, çünkü insanları tahkire ne sebep vardır, sahiden?

 


 

Okuyucunun şikâyetleri köşesinden bir zaman devam edelim mi? İstanbulluların başka başka dertlerini de görelim. Devamı yakında (diyerek sözümü de vermiş olayım).

 

Fotoğrafı şurada buldum, Ağustos 1929 tarihli olduğu yazılmış, emin olamamakla beraber yine de kullanıyorum.

 

(*) Her şeyin tesellisini çayda aramak! Yanıbaşında beş kilo çay kaynıyor yazarın.

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

TARİH

YKarpuz Kabuğundan Taç
Karpuz Kabuğundan Taç

Maraton yüzen ilk kadın sporcu Canan Ateş, 1979'da katıldığı bir TRT programında yüzücülük kariyerini anlatıyor.

ECİNNİLİK

YAnnesi Amelya Hanım’ı Oynarken Adile Naşit
Annesi Amelya Hanım’ı Oynarken Adile Naşit

Annesi Amelya Hanım rolünde Adile Naşit kendi çocukluğuna bakıyor.

SANAT

YSöyleşi: Şövket Elekberova, Pıçıldaşın Lepeler
Söyleşi: Şövket Elekberova, Pıçıldaşın Lepeler

Sovyet Azerbaycanı'nın efsanevi ismi Şövket Elekberova'nın bu şarkısı neler anlatıyor?

ECİNNİLİK

YSanal Ev İşleri Sergisi: Sonsuz Patates
Sanal Ev İşleri Sergisi: Sonsuz Patates

Ne yapalım, nasıl yapalım da görünür hale getirelim ev işlerine gömdüğümüz zamanı? 

Bir de bunlar var

Reşat Ekrem’den İstanbul Çocuk Portreleri
Domates Güzeli
Merhaba Uzaylı! Ben Erkek Birey, Bu Da Bizim Hanım

Pin It on Pinterest