2016 yazını Kolombiya'nın güneybatısında yerli halkın hikayelerini dinleyerek geçiren ABD'li gazeteci Hanna Wallis, barış referandumu sonucunu 5Harfliler için yazdı: "Hayatım boyunca hiçbir haber kalbimi bu kadar kırmadı."

MEYDAN

Kolombiya’da Barış Elden Kaçtı Mı?

Soru basitti; “Savaşı sonlandıracak ve istikrarlı ve sürekli bir barışı inşa edecek nihai anlaşmayı destekliyor musunuz?” 2 Ekim pazar günü Kolombiya’da oylar kullanılırken, ben mutfak masama yayılmış, sakin bir şekilde azınlıkların barış anlaşmasından beklentileri hakkındaki makalemin taslağı üzerinde çalışıyordum. Editörüm yazıyı Pazartesi sabahı yayına alabileceğimizi söylemiş, zaman kazanmak için tüm dünyanın öngördüğü referandum sonucunu önceden yazının içine yerleştirmemi tavsiye etmişti. Tam bir cümleyi bitirmek üzereyken, telefonumun ahşap yüzey üzerinde çıkardığı masum titreşim sesini duyup gözümü bilgisayardan ayırdım. ‘Hayır’ kazanmıştı! Bir anda sanki korkunç alarmlar çalmaya başladı. Peş peşe düşmeye başlayan bol ünlemli tweetler, üzerime hızla çöken korku hissini doğruluyordu.

 

Rahatlıkla söyleyebilirim ki, tüm hayatım boyunca hiçbir haber kalbimi bu kadar kırmadı. Başkanlık seçimi sonuçları, işgaller, trajediler. “Kalp kırıklığı” kulağa sakil geliyor olabilir, ama oylama sonucunun üzerimde yarattığı manevi ağırlık, birini kaybetmenin acısına benziyordu. Amerika kıtasındaki en uzun süreli savaşı bitirmek için sürdürülen dört yıllık diyalog, yüzde birin yarısından daha az bir farkla yerle bir oluyor.

 

2012’den bu yana, Kolombiya hükumeti ve ülkenin en büyük solcu gerilla örgütü olan Kolombiya Devrimci Silahlı Güçleri (FARC), silahların bırakılacağı ve savaşın 50 yıldan uzun süredir devam etmesine sebep olan şiddet tohumlarını ortadan kaldıracak bir plan üzerinde anlaşmaya varmak için Havana’da müzakere ediyorlardı. Nihayet 26 Eylül’de imzaladıkları 297 sayfalık anlaşma, hem sembolik bir sonucu, hem yeni bir başlangıcı temsil ediyordu; içeriğinde gerillanın silah bırakması ve toplum hayatına yeniden entegre olabilmesi için detaylı programlar, kırsalda tarım reformu, mağdurlara tazminat, hakikat komisyonları ve bir dizi diğer önemli barışa geçiş öğesi vardı. Devlet başkanı Juan Manuel Santos, Kolombiya halkının son sözü söylemesine karar vererek bir kumar oynadı. Santos bu kumarı 2 Ekim’de kaybetti, ama bu savaşı bire bir yaşayan insanların yaşadığı kayıp çok daha derin.

 

Ülkenin savaştan en çok zarar gören kesimleri anlaşmayı kuvvetle desteklerken, şiddetten göreceli olarak etkilenmemiş şehirli nüfusa göre anlaşmanın şartları fazla mülayimdi.

 

Benim için olayın en trajik boyutu bu. Geçtiğimiz yazı birlikte geçirdiğim insanlar için, bu oylama siyasi hoşgörüyle ilgili soyut bir karar değildi; toplumu oluşturan insanların birbiriyle ilişkilenmesine olanak sağlayacak yeni bir yol yaratılacaktı. Bu insanlar, o kadar çok sene kan dökültükten sonra FARC gerillalarını aralarına buyur etmek için gereken olağanüstü merhameti göstermeye hazırdı. “Evet, babalarımızı, kardeşlerimizi öldürmüş, çocuklarımızı aralarına almış, binalarımızı bombalamış olabilirler, ama affetmeye hazırız çünkü savaşta yaşamak istemiyoruz” diyorlardı. Ama bunu diyenler Pazar günkü oylamada kaybetti. Cezalandırmaya dayalı bir adalet arzusu, bu insanların ham cesaretine ağır bastı.

 

A video posted by Hanna Wallis (@hannitaw) on


[7 Eylül: Kolombiya’nın barış sürecinin merkezine vardığım gün! 50 yıllık savaşı bitirecek 24 Ağustos anlaşması kabul edildiğinden beri hükumet ve FARC sözcüleri bugün ilk kez halkla diyalog kurdular. Videoda, Cauca’nın yerli hareketinin “guardia indígena”ları Havana’dan gelen delegeleri marşlarıyla selamlıyor.]

 

Anlaşmayı hor gören taraf, cezasız barış olmayacağında ısrarcıydı. Bu tarafta en güçlü itiraz, sekiz yıllık başkanlığı döneminde yakıp yıkma politikası yürüten eski başkan Alvaro Uribe’den geldi. Uribe kendi döneminde orduyu kuvvetlendirerek ve paramiliter kuvvetleri silahlandırarak gerillayı bedeli ne olursa olsun yok etmeyi hedeflemişti. Uribe yönetiminde tavan yapan bir uygulamayla, yaklaşık 3000 köylü FARC üyesi gibi gösterilerek infaz edildi.

 

Geçtiğimiz yazın tamamını, Kolombiya’nın güneybatısında, savaş sırasında hep şiddetin merkezinde kalan Cauca Departmanı’nda, yerlilerden oluşan bir hareketin içinde geçirdim (Kolombiya’da iller yerine ‘departmanlar’ var). Amacım azınlık gruplarının barış sürecine nasıl tepki verdiğini haberleştirmekti. Buranın yerli toplulukları, 1970’li yıllardan itibaren ecdatlarının topraklarını geri almak ve öz yönetime geçmek amacıyla bir direniş hareketi içinde örgütlenmiş durumdalar. Şiddet içermeyen mücadeleleri her taraftan sıkıştırılıyor; özellikle de topraklarında sözü geçen diğer silahlı grupların baskısı altındalar. Benim kaldığım Toribio bölgesine FARC son on senede 600’den fazla kere saldırmış. Motorsiklet üzerinde ziyaret ettiğimiz bazı katliam bölgeleri, artık tepeleri kaplayan yoğun yeşillik sebebiyle zar zor seçilebiliyor.

 

Cauca:

 

A video posted by Hanna Wallis (@hannitaw) on

 

Yaklaşık bir ayımı geçirdiğim Tacueyó kasabasında, ordudan askerler dokuz ve on yaşlarındaki bir grup okul çocuğunu kasabanın dışında mangal yaptıklarını söyleyerek yemeğe çağırmış. Askerler çocukların hepsini öldürerek, olayı FARC’ın çocuk asker toplama kampı gibi göstermek için bedenlerini tepelerden birindeki bir kulübenin yanına bırakmışlar. Tacueyó’da senenin en kutsal yerli töreninde, aynı yaşlarda bir oğlan çocuğuyla tanıştım. Dans boyunca elimi bırakmadı, tören bitince de beni evine götürdü, anne babası gece kalmam için bir odayı boşalttılar. Bahsettiğim katliamı ilk orada, akşam yemeği sırasında duydum. Anne ve babası, şiddetin Felipe gibi çocukların masumiyetini nasıl ellerinden aldığını anlattı.

 

“Hayır”cılar cezadan bahsettiğinde sinirden kan beynime çıkıyor; kimin için ceza? Savaşın asıl mağdurlarına adaletin ne olduğunu açıklama küstahlığını gösterecek taraf, aynı zamanda şiddetin kollarından birini temsil eden taraf olmamalı. Kolombiya’da şiddetin tek kaynağı elbette FARC değildi. Paramiliter kuvvetlerin işlediği katliam sayısı gerillanınkinin yaklaşık üç katı.

 

Cauca_nigar1Hanna Wallis
Toribio’da, FARC’ın 2011’de bir otobüsü patlattığı yerde bina yıkıntıları. Duvar yazısı, “Bizim yaşam için planımız var, devletin ölüm için” diyor.

 

Peki mağdurlar ne istiyor? Bunun cevabını verebilirim çünkü üç ay boyunca hikayelerini dinledim. Huzur içinde yaşamak istiyorlar. Her gün yaşadıkları yerden kaçma kaygısıyla ya da kaçmak zorunda kalan aile fertlerini bir daha görmeme korkusuyla yaşamak istemiyorlar. FARC üyelerinin suçlarını itiraf edebilecekleri hakikat komisyonları kurulmasını, böylece savaşta kaybedilmiş 100 binden fazla insanın nerede olduğunu öğrenmek istiyorlar. Arkadaşım Gregorio’nun 18 yaşındaki oğlu gibi mesela. Tüm bunlar bu insanlar için adalet mefhumundan daha önemli.

 

Geride bıraktığımız iki hafta boyunca Kolombiya’yı saran keder duygusu benim New York’taki hayatımı da ister istemez etkiliyor. Metroyla bir yerden bir yere giderken aniden kendimi hıçkırıklarımı bastırmaya çalışırken buluyorum, bu satırları yazarken dahi aynı his geri geliyor. Elimden gelen tek şey Bogota’nın Bolivar Meydanı’nda kararı protesto eden binlerce insanın görüntülerine bakmak. Cauca’daki arkadaşlarım da oradalar, kırmızı ve yeşil bandanalarıyla yürüyorlar. Önlerindeki mücadele uzun olacak, ama zaten on yıllardır cesaret ve tutkuyla bu mücadelenin içindeler.

 

Fotoğraf ve videolar: Hanna Wallis
Ana görsel: Tacueyo’nun küçük çocukları geleneksel tohum alışverişi sırasında çeşitli bitkileri kutsuyor.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

ENGLISH

YDid Colombia Miss Its Chance for Peace?
Did Colombia Miss Its Chance for Peace?

In Colombia's referendum, the desire for punitive justice drowned out a raw kind of human courage.

Bir de bunlar var

İsveç Hükümetinden “İmza Öyle Atılmaz Böyle Atılır”
İYİ Kİ DOĞDUN KAVANOZCU AMCA!
Felaket Turizmi: Filistin Günlüğü 2

Pin It on Pinterest