Bu yazı, fakültedeki alışıldık cinsiyetçiliği sıradan, gündelik bir şey haline getiren ortamla ilgili.
Rusya’nın ötekilerini, göçmenleri, çocuk mahkumları, seks işçilerini, yaşlıları resmeden, ülkesinin içinde bulunduğu türlü durumu çizgileriyle oracıkta belgeleyen sanatçı Victoria Lomasko ile bir sohbet.
Rus kadın canlandırmacıların elinden geçtiğimiz 10 senede çıkmış dört muhteşem film.
“Kanunlar geleneğimizi yansıtmalı!”
Belaruslu gazeteci-yazar Svetlana Aleksiyeviç, savaşı, şahidin anlatma yükümlülüğünü, edebiyatını, ömrü boyunca yanı başında olan sesleri anlatıyor.
Brooklyn’deki bu mezarlığa da bunun için gelmiştim zaten; kendi ülkemden bildiğim bu gelenek Amerika’ya kadar gelmiş mi diye gözümle görmek için. Gelmiş.
Rus resim sanatının ilk kadın yıldızı Zinaida Serebryakova’nın yapıtlarını bu kadar güzel yapan şeyi tarif etmek zor ama en azından hayat hikayesinin ana çizgilerini paylaşabilir, bazı resimleriyle tanışabiliriz.
Sonsuza kadar 90’ların Rusyasının yüzü olarak kalacak: şiddetli karmaşanın ortasında kendini kaybetmemeye çalışan güzel bir insan.
Bir günlük biçiminde kaleme alınan, hatta ilk basan yayınevinin iddiasına göre tümüyle gerçek bir günlüğe dayanan Eine Frau in Berlin 20 Nisan – 22 Haziran 1945 tarihleri arasında Berlin’de bulunan yazarın ve çevresindeki Alman kadınların başına gelenleri konu ediyor.
Hayvan Çiftliği hakkındaki sorunuza istinaden… Tabii ki niyetim romanın öncelikle Rus Devrimi’yle ilgili bir hiciv olmasıydı. Fakat daha geniş bir çerçeveye uyarlanabilmesini, o tarz (vahşi suikastlerle planlanan, ne kadar güç delisi olduklarının farkında olmayan insanlar tarafından yürütülen) bir devrimin yalnızca tepedekilerin değişeceği anlamını taşımasını da istedim.