Umman Nine Denizli'de yaşar, askerdeki torununa mektuplar yazarmış. 1960'ların başında bir köyde olup bitenleri ve köy kadınının yazgısını Umman Nine'den öğrendik.

KÜLTÜR

TARİH

Umman Nine’nin Mektupları: Kadınlar Çeker Zahmet Küreğini

Özay Gönlüm’ü hatırlıyor musunuz? Elinde, adını “yaren” taktığı cura, saz ve divandan oluşan “garip” görünümlü çalgısı ile televizyonda belirir, Denizli şivesiyle türkü söyler, bazen de hem çalar, hem de bir şeyler anlatırdı. Özay Gönlüm 2000’de, henüz 60 yaşındayken bu dünyadan ayrıldı. Bu yazıda, çok istemekle beraber, onun yüzlerce yıllık birikimle şekillenen hikâyecilik geleneğinin aslında nasıl devamı olduğundan ve bu gelenekteki yerinden bahsedemeyeceğim, zira harcım değil. Onun yıllar yılı ses verdiği bir dizi mektup ve bu mektupların yazarı Umman Nine’ye ilgili söyleyecek bir çift lafım var lakin.

 

Umman Nine, 1960’lar başında Denizli’nin Acıpayam ilçesinin bir köyünde yaşayan bir kadın. Köyünde öğretmenlik yapan Mehmet Yılmaz aracılığıyla, askerdeki torunu Kara Ahmet’e bir dizi mektup yazdırır. Yılmaz bu mektupların 25’ini, Umman Ninenin yöresel şivesine hiç dokunmadan 1964’te yayınlar. Ben Umman Nineyi hayali bir karakter, mektupların yazarını da Özay Gönlüm olarak bildim yıllar yılı. Ta ki bir Denizli Dergisi‘nde yayınlanmış şu makaleyi görene dek. Benim okuyabildiğim on altı mektubun hiç birinde Umman Nine, Mehmet Yılmaz’dan bahsetmiyor, ancak birkaç tanesinde torunundan gelen mektupları köyde Ormancı Ali Efendi’ye okuttuğunu öğreniyoruz.

 

Her mektup toruna düzülen uzun methiyelerle başlıyor, şunun gibi:

 

Ey benim umudumun kandili, gozyaşımın mendili, dağdan bağdan aşırmadığım, dilden gönülden düşürmediğim, türküylen yörüttüğüm duaylan böyüttüğüm, kardan kıştan kayırdığım, bazlamaylan doyurduğum, tarlada toprağım, ağaçta yaprağım, bi tenem yavrım benim nasılsın bakem eyi misin?

 

Torunun köyde neler olup bittiği öğrenmek isteği karşısında Umman Nine adeta bir magazinci gibi yazıyor. Kim kiminle evlendi, kimi kim istedi, kim büyük şehre gitti, kim Umman Nine’yi kızdırdı, kim gönlünü aldı, kimin öküzü kayboldu, kim hangi düğünde en çok oynadı… ve benzeri havadisleri ayrıntılarıyla öğreniyoruz. Köyden bazı kişilerin isimleri sürekli tekrarlanıyor mesela; Zartlak Osman, Çoban Mustafa Ali, Gıygıdı İbraam, Hıkgıdık Ülfet, Dıbırdıbır Memet, Mıgırdıcın Şaban, Yalınayak Fadime, Tığkuyrukların Osman, Gıdı Gıdı Zeynep, Kılkuyruk Zehra gibi. Umman Nine’nin hazzetmediği kadınlar hep “domates suratlı, eğri bacaklı” olarak tarif ediliyor.

 

Umman Nine’nin kadınların erkeklerle ilişkilerinde ve toplum hayatında nasıl davranmaları gerektiğine dair gözlemleri de kayda değer. Kadın sabahları herkesten önce uyanacak, düğün yerinde çok oynamayacak, hamur yoğurmada, döşek sermede üstün olacak ve  özetle yerini, yurdunu her daim bilecek. Yalnız “kocalar da gubur gubur guburdanmayacak.” Aramızdaki Denizliler de onaylarsa, guburdanmak galiba üstünlük taslamak anlamına geliyor.

 

Bu mektuplarla ilgili ayrıntılı bir araştırma yapıldı mı bilmiyorum, Umman Nine hangi köydeydi, torunu nerede askerdi, neden torunun annesi ve babası mektuplarda yok, kaç mektup var gibi çok büyük sorular var kafamda. Özay Gönlüm’ün ölümünün ardından arşiv kayıtları yayınlandı. İnternet üzerinden mektupların çoğuna ulaşmanız da mümkün. Aşağıdaki mektup, zannediyorum İnternet’te hemen hiç bir yerde bulamayacağınız bir örnek. Bir zaman evvel Konya’da yerel müzik örnekleri toplayan bir arkadaşımın evinde buldum ve başka da bir yerde rastlamadım. Bu mektupta Umman Nine’nin kadın erkek ilişkilerine nasıl baktığını ve özünde köy kadının yazgısını okuyoruz. Mektubun kaydını dinlemek isterseniz, o da şurada. Sonlara doğru noktalarla eksik kaldığını işaret etmeye çalıştığım bazı kelimelerin ne olduğuna dair hiçbir fikrim yok. Yine aramızdaki Denizlililerin yardımına ihtiyaç var.

 

İşte mektubun metni de bu:

 

“Amanın yavrııım, dün bizim tığkuyrukların Osman Çavuşun karısı Dudu, bi kız daha doğurdu. Tam altı dene kızlı oldular gari. Geçenlede köyün kayvesinde oğlan bubuları Osman Çavuşunan eğlene eğlene bi hal olmuşlar:

 

“Düzine kızlı bu beya bakın bu beya”
“Altı kızın olup düşünceğine, uyuz ol da gaşın arkideş”
“Ee oğlum Osman, erkek olsun erkek olsun da gözünü sevdiğim, isterse merkep olsun”
“Çavuş Dayı gocu gölün sazlısından, adamın yedi gızlısından korkceksiniz arkedeşler”

 

İşte böyle… Adamcağız kayvesini bile içemeden kakmış yerinden. Tam bizim gocu kapının önünden geçiyodu, suratı bi garış, yüzü karanlık, ”aayy oğlum” dedim “neye canın sıkkın Çavuş? Gel bakem anlatıve bi noldu?” Sağolsun geldi anlatıverdi, ben de içini serinletiverem deye iki laf edivedim. ”Eee Osman oğlum” dedim, “Sen neyneye onların aklan öyle?”

 

“Ne edem gari eee?”

 

“Koca ırabbim öyle münasip görmüş. Çok şükür elleri ayakları düzgün. Sen en iyisi son kızının adını Kader koy. Bu benim kaderim yaşasın kayınpederim’ de, çık işin içinden anasını satem. Hem ne derler: Çıranın özü, baharın yazı, erkek adamın gızı olur len, boşver sen”

 

Öyle dedim emme, Osman yılık burnunu accık daha yılıktırdı.

 

“Bu senin dediğin züğürt tesellisi Gocu Ninem” dedi. ”Meselenin halli ortada, belli. Karıyı değiştirmek ilazım. Yarın Akören’e varcen, oğlan doğurganı bi karı bulcen, eve alcen, getircen. Dudu istemezse babasının evine postaleycen.”

 

Yaaa, köy kadının yazgısı bu işte.

 

Kocası deel mi? Hem döve, hem gova, hem seve. Yüzyıllardır böyle gelmiş, emme gitmez böyle. Gitmemeli deyom, değiştirmeli bu kafayı deye bekleyom. Kadınlar çeker zahmet küreğini, erkekler yeyiverir kaymağını boreğini. Elbette çocuk kısmı hocasından, kadın kısmı kocasından accık çekincek. Eyi de kocular da oyle gubur gubur guburdanmaycek. Bi de Osman Çavuş’u irezil ettikleri yetmeyomuş gibi karısı Dudu Gelin’i de irezil ediyolarmış ya. Hani beş oğlan anasıyım deye gurd gurd gubaran bizim Cıbıl Hatçe va ya. Tutmuş Dudu Gelin’i çeşme başında, ”Oğlan doğuranlar övünüveesin, kız doğuranlar dövünüveesin. Gocu dünya bi gemi, akıl yelkeni, fikir dümeni, doğur oglanı da yaşatıveesin seni” deye, gas gas gasılcen, gurd gurd gubarcen diye, nerdeyse fistanını yırtcek eğri bacaklı, domates suratlı, çirkin karı.

 

Ulen çocuk kısmısının oğlanı kızı mı olurmuş! Yaylanın çayırlısı, evladın hayırlısı. Hem zoba odunsuz, erkek kadınsız …….. kadın erkeksiz olmaz. Güzel irabbim böyle yazmış gocu defterine. Bilmeyen varsa bilsin, duymayan varsa duysun gari hey heeeeeey.

 

 

Yazının görüntüsü Nuri İyem’in bir resmidir. 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

TARİH

YKarpuz Kabuğundan Taç
Karpuz Kabuğundan Taç

Maraton yüzen ilk kadın sporcu Canan Ateş, 1979'da katıldığı bir TRT programında yüzücülük kariyerini anlatıyor.

ECİNNİLİK

YAnnesi Amelya Hanım’ı Oynarken Adile Naşit
Annesi Amelya Hanım’ı Oynarken Adile Naşit

Annesi Amelya Hanım rolünde Adile Naşit kendi çocukluğuna bakıyor.

SANAT

YSöyleşi: Şövket Elekberova, Pıçıldaşın Lepeler
Söyleşi: Şövket Elekberova, Pıçıldaşın Lepeler

Sovyet Azerbaycanı'nın efsanevi ismi Şövket Elekberova'nın bu şarkısı neler anlatıyor?

ECİNNİLİK

YSanal Ev İşleri Sergisi: Sonsuz Patates
Sanal Ev İşleri Sergisi: Sonsuz Patates

Ne yapalım, nasıl yapalım da görünür hale getirelim ev işlerine gömdüğümüz zamanı? 

Bir de bunlar var

Cinsel Yönelim ve Orgazm Sıklığı İlişkisi
Tante Banu’nun Biricik Robotu
Şehir Rehberleri: Aliye’nin Muskat’ı

Pin It on Pinterest