İki yan apartmanımızda oturan arkadaşım Özden’le sabah hava aydınlanırken ve yetişkinler hala uyurken evlerimizden çıkıp, köşenin başında buluşacak, el ele tutuşup sadece çocukların yaşadığı bir yere gidecektik.
*Fısıltıyla* gerçeği kimse bilmek zorunda değil.
Böyle işliyor çark, utanması gereken sen değilken bir bakmışsın kıpkırmızısın, yer yarılsa da içine girsem diyorsun. Bir söz, varlığını istemediğin bir şekilde çekiyor mağarasına ve seni oracıkta mıhlıyor.
““Zorunda kalmak” çok geniş sınırları olan bir yer. Hayattaki en korkunç şeylerden biri evini ve yurdunu bırakıp gitmek zorunda bırakılmaktır derken kendimi bu zorunluluğa elbette dahil edemiyorum. Yine de zorunlu olarak bizim de bir hikayemiz var.”
Son gün. Yine son gün. Hep son gün.
Hem sergiye gelemeyecek olanlar için hem de sergiye gelebilecek ama henüz gelmemişlerin aklını çelebilmek niyetiyle hafta boyunca Hadi Ben Kaçtım yazılarını, fotoğraflarını burada paylaşacağız.
Gece yayınına buyrun, süngerli korku hikayesi var. *suratına alttan el feneri tutuyor*
İnsan 30’una girerken 20’li yaşlarının öne çıkan olayları üzerine biraz daha yoğun düşünüyor galiba. Benim 20’li yaşlarımın öne çıkan olayı babamın ölümü oldu.
…Filmde bir matadorla İspanyol asilzadesinin fişekli aşk meyvesini oynayan Asia Argento tam manasıyla muhteşemdi.
Yarın sabah Mars’ın yörüngesine oturacak olsanız ne giyerdiniz?