"Almanya Dönüşü," göçün etkilediği hayatlardan bir kesit alıyor. Aynı zamanda kadınların ağzından Almanya'ya giden ve geri dönmeyenlere yakılmış şarkıların en çarpıcı örneklerinden.

SANAT

YAZI

Kadınların Şarkıları: Almanya Dönüşü

“Almanya Dönüşü,” zannediyorum 1970′lerde seslendirilmiş bir şarkı. Söyleyeni Zehra Sabah’ı da bu şarkıyı dinleyene dek bilmez, tanımaz idim. Anlaşılan o ki, belli bir çevrede bilinen, sevilen bir şarkıcı Sabah. Çok sayıda şarkısına, kolayca ulaşmak mümkün. Yalnız “Almanya Dönüşü”nü söylediği diğer şarkılardan ayıran bir özellik var: Almanya’ya giden ve bir daha da kendisinden haber alınamayan çocuklarının babası, sevdiği Ahmet’e söylüyor bu şarkıyı Sabah. Yani aslında, bu duruma düşmüş çok sayıda kadının sesine ses oluyor. Bir tren sesiyle başlayan şarkı, Ahmet’in eve gitmesi, Zehra ile ilk karşılaşması ve aralarında geçen nahoş konuşma ile başlıyor. Bütün sözler tam olarak şöyle:

 

Tren düdüğü ve anons: Dikkat dikkat. Almanya’dan gelen yolcular gümrük muayenesine.

Ahmet: Çek şoför kardeş, kaç senedir hasretim. Beni evime götür.

Araba motoru sesi ve zil çalar:

Zehra-Hi! Ahmet Sen misin?

-Ben geldim Zehra.

-Ne yüzle geldin?

-Zehra ne olursun. Ben suçumu anladım. Yüzüme vurma.

Bir çocuk sesi-Anne, anneciğim. Bu amca kim?

-Kim mi kızım? Almanya’ya gidip bizi yıllar yılı süründüren, herkese muhtaç ettiren. Vicdansız, gaddar baban yavrum, baban!

Ve şarkı başlar:

“Hani ne söz vermiştin giderken Almanya’ya, utanmadı mı beni yıllarca kandırmaya? Gider gitmez ilk işin istetmek olacaktı, hani çocuğumuza annengil bakacaktı? Almanya’ya varınca hepimizi unuttun, Almanya’ya varınca eşi dostu unuttun, her mektupta bir yalan aklın sıra uyuttun. Çocukların büyüdü “babam nerde?” dediler, sen zevkinde sefanda sormadın ne yediler. Almanya’ya varınca bir sevgili bulmuşsun, Almanya’ya varınca bir şırfıntı bulmuşsun, kazandığın parayı har vurup savurmuşsun. Nerde hayal ettiğin ettiğin tomar tomar paralar, hani nerde o katlar, nerde o arabalar? Yar mı olur sana Almanın sarışını, yar mı olur sana Almanın şırfıntısı, şimdi bana yalvarma yaktın kendi başını. Sonunda Alman kızı vurmuş sana tekmeyi. Herkes Zehra değil ki bilsin azap çekmeyi, herkes Zehra değil ki bilsin çile çekmeyi.”

Ahmet-Allahaşına Zehra. Kahrettiğin yeter artık. Ben de en az senin kadar çektim. Yine de üç beş kuruş getirdim. Beni affet ne olursun. Bundan sonraki hayatmıza bakalım.

-Madem ki sen hatanı anladın. Ben seni çoktan affettim. Durma gel sarılalım benim canım Ahmetim.

 

 

Dinlemek isteyenler içinse şarkı şöyle:

 

 

 

Bu şarkı, bazı bakımlardan çok ilginç. İlk olarak, bu yazının başında bahsettiğim Almanya’ya göçün etkilediği hayatlardan bir kesit alıyor aslında. Daha da önemlisi, aslında şarkı bu minval üzre oluşmuş bir tarzın en çarpıcı örneklerinden biri. Çoğu 1970′lerde yapılmış, yol gözleyen ya da yol gözlemekten vazgeçmiş kadınların dilinden Almanya’daki “hayırsız”a yakılmış şarkıların sayısı azımsanmayacak denli çok. Diğer yandan duyguların bu denli dolambaçsız aktarıldığı bir şarkıyı uzun zamandır da dinlememiştim. Zehra Sabah’ı sevenler, bazı mecralarda, ondan “şırfıntı” kelimesini duymaktan ne denli rahatsız olduklarını belirtmişler, çünkü, hanımefendiler böyle kelimeleri asla kullanmazlar malumunuz! Şarkının bitişinde, Ahmet’in getirdiği üç, beş kuruşun altını çizerek af dilemesi ve peşisıra affedilmesi, bahsi geçen katlar ve yatlar Zehra ile ilgili birtakım altmetinler içeriyor gibi görünüyor. Diğer yandan, anlaşılan Zehra ve Ahmet aslında evli değiller, çünkü çocuklara Ahmet’in annesigil değil, bizzat Zehra’nın kendisi bakıyor. Ve şarkının sonundaki “medeniyetler çatışması”na ne demeli? Sonunda Ahmet’e tekmeyi vuran Alman kızı karşısına Zehra kendisini, azap ve çile çekebilmek hasletleriyle koyuyor. Ne kadar tanıdık değil mi?

 

 

 

*Yazının görüntüsü şu siteden. 1965’te Dortmund’a varan Türk işilerini gösteren fotoğraf Hans Rudolf’un “Tief im Westen” kitabından yer alıyor.

**Şarkıdan haberdar olmamı sağlayan Eylem’e teşekkür ederim

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

TARİH

YKarpuz Kabuğundan Taç
Karpuz Kabuğundan Taç

Maraton yüzen ilk kadın sporcu Canan Ateş, 1979'da katıldığı bir TRT programında yüzücülük kariyerini anlatıyor.

ECİNNİLİK

YAnnesi Amelya Hanım’ı Oynarken Adile Naşit
Annesi Amelya Hanım’ı Oynarken Adile Naşit

Annesi Amelya Hanım rolünde Adile Naşit kendi çocukluğuna bakıyor.

SANAT

YSöyleşi: Şövket Elekberova, Pıçıldaşın Lepeler
Söyleşi: Şövket Elekberova, Pıçıldaşın Lepeler

Sovyet Azerbaycanı'nın efsanevi ismi Şövket Elekberova'nın bu şarkısı neler anlatıyor?

ECİNNİLİK

YSanal Ev İşleri Sergisi: Sonsuz Patates
Sanal Ev İşleri Sergisi: Sonsuz Patates

Ne yapalım, nasıl yapalım da görünür hale getirelim ev işlerine gömdüğümüz zamanı? 

Bir de bunlar var

Uhura’nın Çilesi ve Star Trek Hayranı Martin Luther King
Şükran Moral ile Röportaj: “Sanat tarihine girmek mi önemli, bulaşıkları yıkamak mı?”
Paylaşıldıkça Çoğalan Kadınlık Deneyimleri: Bu Oda Bir Başka

Pin It on Pinterest