Macaristan’da feminist mücadelenin tarihinden biraz bahseder misiniz? Sovyet dönemi Macaristan’da feminizmi nasıl etkiledi?
Macaristan’da ilginç bir erken dönem feminizm tarihi var. Diğer ülkelerdeki gibi burada da 19. yüzyılda ve 20. yüzyılın başlarında feminist örgütler ve yayınlar yaygınlaştı. Tamamen burjuva sınıfından oluşmasa da çoğunlukla burjuva diyebileceğimiz feminist inisiyatifler, önde gelen feminist kadın dernekleri, dergiler vb. vardı. Tümüyle kentsel üst-orta sınıf değildi, bazı tarımsal kadın örgütleriyle de temas halindeydiler. Judit Acsády and Zsolt Mészáros gibi araştırmacılar burjuva kadın örgütleri ve tarımsal örgütlerinin ilişkisi üzerine çalışmalar yaptı. Ancak genelinin üst orta sınıf olduğunu söyleyebiliriz. Sayıları çok olsa da sosyalist dönem bir çoğuna son verdi. Sosyalist dönemin ilk birkaç yılında bu örgütlerin bir kısmı, toplamda yaklaşık 50 farklı örgüt, kısmen sosyalist rejimin resmi siyasi kadın örgütlerine dahil veya entegre edildi. Burada az sayıda örgütten bahsediyoruz çünkü daha sonra kadın örgütlerini çoğunlukla feshettiler. Macaristan’daki sosyalist dönemde , resmi sosyalist kadın dernekleri dışında (Yugoslavya’yayı takiben, orası oldukça farklı bir hikaye) pratikte hiçbir feminist örgüt ya da aktivizm yoktu.
Sosyalist dönemde kadın politikası, büyük ölçüde kadınları işgücü olarak yönetmeyi amaçladı. Kadınlar işgücü ordusunun rezervi olarak hizmet etme eğilimindeydi. İşgücü sıkıntısı olduğunda, politikalar kadınların işgücü piyasasına girmelerini kolaylaştırdı. Sosyalist dönemin ilk yarısı olan sanayileşme döneminde, kadınlara evde kalmama ve işgücüne katılma konusunda yoğun bir teşvik vardı. Bu anlamda, burada, Doğu Avrupa ve yarı-periferi alanlarda 20. yüzyıl kadınlarının deneyimi, Batı Avrupalı kadınların deneyiminden oldukça farklı. İkinci dalga feminizm, kadınların resmi iş dünyasının dışında, çoğunlukla ev kadını olmasına bir tepkiydi. Sosyalizmde kadınların baskın tecrübesi, formel olarak çalışıp tıpkı erkekler gibi emek gücünün bir parçası olmaya dayanıyor. Ama görünmeyen bir şey vardı, evde ikinci mesailerine başlıyorlardı.
Sosyalizmin ikinci yarısında, rejim değişmeden önce kadınlara girişimci veya bir tür proto girişimci olarak kayıt dışı çalışma için izin verildi ve hatta teşvik edildi. Biraz ek gelir elde edebileceklerdi. Ancak bu işlerin çoğu da kadınlar tarafından yapıldı. Yani çift vardiya bile değil, üç vardiyaydı. Bu tarihsel bağlamda, Macar kadınların deneyimlerinin tarihi, Batı Avrupalı kadınlarınkinden oldukça farklı. Sorun ev kadını olmak değil, farklı bir sömürü biçimiydi. Sosyalist hükümet, kadınların ev içi emek görevlerini hafifletmesine yardımcı olmadı. Toplumsal cinsiyet rolleri kültürel düzeyde kaldı diyebiliriz.
1907’de yayınlanan Women and Society dergisi, 1800’lerde yaşayan Veres Pálné ve Éva Takács gibi çok güçlü isimler var. Bu figürler bugün Macaristan’da hatırlanıyor mu?
Her yerde olduğu gibi, önemli ölçüde unutulduklarını söyleyebiliriz. Ancak son zamanlarda feminizm tarihini gözden geçirmeye yönelik bir girişim var. Tarihlerini belgelemek ve araştırmak eskiye göre daha fazla gündemde. Macaristan’ın feminist tarihi hakkında yakın zamanda yapılmış bazı önemli araştırmalar var. Nőkért Egyesület (Kadınlar Derneği) gibi kadın örgütleri, çevrimiçi platformlarda kolay erişilebilir formatta raporlar sunuyor. Macaristan’ın erken dönem feministleri gibi, tarihimize sadece siyasi değil kültürel olarak da katkıda bulunmuş önemli kadınlar var. Nőkért Başkanı Rita Antoni, şehirde tematik yürüyüşler düzenliyor. Budapeşte’de tarihin çeşitli yönlerini temsil eden farklı tematik yürüyüşlerimiz var. Artık Budapeşte’de feminizmin tarihini, önemli şahsiyetlerini, feminizmin ilginç yönlerini tanıtan bir yürüyüş de var.
AB üyeliğiyle Macaristan’daki kadınlar için neler değişti?
Bu noktayı açıklığa kavuşturmak için Avrupa Birliği’ndeki konumumuzdan da bahsetmek gerekiyor. Macaristan, Batı Avrupa’ya nispeten ucuz işgücü sağlıyor. Örneğin Alman otomotiv endüstrisin sebep olduğu göç var. 2008 ekonomik krizinin ardından, kısmen Macar işçi göçünün bir sonucu olarak, işgücü açığıyla karşılaştık. Bu nedenle, Orbán rejiminde kadınlara yönelik politikalar, orta sınıf kadınları çocuk sahibi olmaya teşvik etti, 3 çocuklu büyük geleneksel aileler hedefleniyor. Aynı zamanda AB’deki konumumuz nedeniyle yaşanan işgücü açığı, çocuk bakımı için bir miktar destek sunulmasını sağladı. Çünkü kadınların işlerine geri dönmesi hedefleniyor.
Feminist aktivizm düzeyinde, 90’ların sonundan bu yana sivil toplum düzeyinde giderek daha fazla bütünleşiyoruz. Özellikle STK’ların uluslararası yapı ve mantığa uyum sağlaması gibi. Bu da yine küresel güç hiyerarşisiyle ilgili. Birliğin bağışları veya fonları, diğer sivil toplum örgütleri gibi feminist örgütlerin de büyümesini sağladı. Bu çok faydalı ama aynı zamanda feminist örgütlerin daha çok güçlü ülkeler tarafından belirlenen konuları veya gündemleri takip etmeye başlamasına sebep oldu. Tabii ki faydalıydı ancak taşıdığı yerel özellikler bakımından yeterince kapsamlı değil. Macaristan’daki AB sürecine böyle bir eleştiride bulunabilirim.
Macaristan Aile Bakanı Katalin Novák ‘ın Macaristan’da kadınları “anne ve eş olarak” yüceltmeye davet ettiği, ücret farkının ve eşitsizliklerin gerçek olmadığını söyleyen bir videosu çok konuşuldu. Politikacıların söylemleri kadınlara nasıl bir rol biçiyor?
Cinsiyet politikası, Orbán rejimi için işgücü yaratma düzeyinde olduğu kadar sembolik düzeyde de son derece önemli hale geldi. Çocuk sahibi olmak için bir kapsamlı destek paketleri, vergi muafiyeti gibi destekler var. Aileler çocuk sayısına göre destekleniyor. Çoğunlukla orta sınıf hedefleniyor. Ancak sembolik ve ideolojik düzeyde de Katalin Novák örneğinde olduğu gibi, Fidesz partisinin diğer önde gelen kadın üyeleri bu tür videolar veya fotoğraf çekimleri yapıyor. Kendilerini ideal Macar kadınları olarak ortaya koyuyorlar. Başarılı kariyerleri var ama diğer yandan evde başarılı ev kadınları olarak görevlerini yerine getiriyorlar. İyi eşler ve anneler olarak yemek yapma becerilerini gösteriyorlar. Fidesz’in kadın politikasının en güncel görüntüsü bu. Onlar bir nevi başarılı süper kadınlar ve tüm ev işlerinden kadınlar sorumlu. Aynı zamanda “İş kadınları” da olmalılar çünkü biliyorsunuz piyasada emeğe ihtiyacımız var, sebebi bu. Fidesz’in toplumsal cinsiyet politikası aynı zamanda uluslararası bir olgu. Tüm muhafazakar hükümetlerin “cinsiyet ideolojisi” hakkındaki savaşları paralel ileriyor. Bu tür hükümetler genellikle birbirlerinin eylemlerini takip ediyor. Macaristandaki cinsiyet ideolojisi, liberal batının sağ kanat politikalarına ve ayrıca Macar geleneklerine sıkı sıkıya bağlı.
Ayrıca, Macar üniversitelerinde toplumsal cinsiyet çalışmaları yasaklandı. Bundan sonra hükümet, “aile çalışmaları” programları kurmaya başladı. İlk örnek Corvinus Üniversitesi’nde kurulan bölüm. Buradaki mesaj, batıdan gelen ideolojilere karşı, geleneksel cinsiyet rollerini ve değerleri teşvik etmek.
Kamuoyu, hükümetin Kadın Sağlığının Geliştirilmesi ve Ailenin Güçlendirilmesine İlişkin Cenevre Mutabakatı Bildirgesi’ni ve yeni LGBTQ yasasını imzalamasına nasıl tepki verdi?
Evet, kürtaj yasağı mevcut cinsiyet politikası fikrine uyuyor. Macaristan ve Polonya arasında (deklarasyonu imzalayan diğer AB ülkesi Polonya) çok sayıda ideolojik bağlantı var. Ancak bence hükümet, kürtaj kısıtlamalarına halkın her zaman itiraz ettiğini biliyor. Belki de bu soruyu cevaplamadan önce kürtajın tarihine bakmalıyız. 1950’lerdeki kısa bir dönem dışında, kürtaj tamamen ücretsiz ve etkiliydi. Kürtaj ancak 1950’lerde birkaç yıllığına yasaklandı. Ratkó dönemi olarak adlandırılan yıllarda, kürtaj yasa dışıydı ve devlet çocukları olmayan bireyleri vergilendiriyordu. Ancak bu dönemin öncesi ve sonrasında kürtaj yasal ve güvenliydi. Sovyet döneminde bile insanlar kürtaj yasağına karşı çıktı, popüler olmayan bir fikirdi ve başarısız oldu. Kürtaj oranlarının doğumdan daha yüksek olduğu bir dönem bile vardı. Elbette bu doğum kontrol yöntemlerine erişimin daha sınırlı olduğu bir dönemdi, bunun da etkisi var. 1970’lerde bir deneme daha yapıldı ama kadınlar direndi, dilekçe yazdılar, imza topladılar. Bu hareket önemli çünkü bu aynı zamanda Macaristan’ın sovyet dönemindeki ilk büyük aktivizm örneği. Dolayısıyla kürtaj, hükümetin insanları çocuk sahibi olmaya teşvik etmek için kullandığı temel araçtı. Yarattıkları bu “çalışan ev kadını” modelini tanıtmanın bir yolu. Kürtajın biraz önce bahsettiğim toplumsal tepki tarihi nedeniyle tamamen yasaklanabileceğini düşünmüyorum ama bazı kısıtlamalar olabilir. Bilmiyorum, bunlar sadece benim tahminlerim.
LGBTQ+ topluluğu için artan bir tehdit var, hükümet radikal, sağcı politikalar uyguluyor. LGBTQ+ yasası konusunda ise, yeni düzenlemeye göre devlet bünyesinde olmayan örgüt ya da kurumların devlet okullarında cinsellikle eğitim vermesi yasaklandı, özellikle farklı cinsiyet yönelimlerinden bahsetmek yasak. Bu yasayı genç yaşta LGBTQ+ propagandasını engellemek olarak açıklıyorlar. Bu yasa, LGBTQ+ topluluğunu ve okullarda toplumsal cinsiyet veya cinsel eğitim veren feminist örgütleri engelliyor. Cinsel eğitim konusu çok önemli. Bildiğim kadarıyla Macar okullarında cinsel eğitim olmadığı için korkunç bir durum var. Cinsel yönelimleri veya herhangi bir cinsel sorunu nedeniyle yardıma ihtiyacı olan gençler bilimsel bilgiye ya da psikolojik desteğe erişemiyor. Orbán’ın politikasına göre, çocuklara cinsel eğitim verme sorumluluğu, okulun veya hükümetin görevi değil, ebeveynlere ait. Bu yaklaşım sosyal eşitsizlikler nedeniyle pek çok düzeyde sorunlu. Cinsel eğitim eksikliği ve LGBTQ+ dışlanması büyük bir sorun. Artık gençler için cinsel eğitimin tek yolu porno ve bu korkunç. Ayrıca, Macaristan’daki öğretmenler düşük maaşlarla ve zor şartlarda çalışıyor. Zor koşullar ve siyasi baskıları düşününce değişikliği onların yapmalarını beklemek de pek gerçekçi değil.
Bir akademisyen olarak akademide ataerkinin durumu hakkında ne söylersiniz?
Genel olarak, en prestijli pozisyonlar hala tüm dünyada erkekler tarafından domine ediliyor. Akademik alanda, belki sosyal bilimlerde ve beşeri bilimlerde görece daha fazla kadın var ama ataerki hala bir sorun. Hiyerarşide yükseldikçe erkeklerin sayısı hala artıyor. Geleneksel kalıplar değişmeye başlıyor ama bu yavaş bir değişim, hala bakmamız gereken çok şey var. Sesinizi duyurmanın zorluğundan bahsedebilirim. Bunu departman toplantılarında, konferanslarda, her yerde gözlemleyebilirsiniz. Çoğunlukla erkekler konuşur ve kadınlar dinler. En azından erkekler, tartışacak en önemli konuların ne olduğuna karar verenlerdir. Kadınlar tarafından üstlenilen çok fazla görünmez emek var. Örneğin verdiği dersler için çok fazla çalışan kadın meslektaşlarımı da gözlemleyebiliyorum. Ama ders vermek asla yayın yapmakla aynı saygıyı görmüyor. Kendini işine adamış birçok kadın öğretmen, öğrencileriyle çok fazla zaman geçiriyor. Araştırmalar, öğrencilerin erkek ve kadın öğretmenlerden farklı şeyler beklediğini gösteriyor. Yapılan bir araştırmada, öğrencilerin onlara yardımcı olmayan ve gülümsemeyen kadın öğretmenlere düşük not verdiği gözlemlenmiş. Ama aynı nedenle erkek öğretmenlere kötü not verilmemiş. Kadınların departmanlarda ücretsiz ve tanınmayan idari işler yapma olasılığı da daha yüksek. Bunlar elbette diğer meslekler veya işler için de geçerli ancak akademi de istisna değil.
Nőkért Egyesület (Kadınlar Derneği) ve Kék Pont ile yaptığınız çalışmalar hakkında biraz bilgi verir misiniz?
Nőkért, daha çok Budapeşte’nin feminist tarihiyle ilgilenen, feminizm üzerine genel bir eğitim veren bir kuruluş. Aynı zamanda oldukça aktivist bir grup. Kadına şiddete karşı protestolar ve yürüyüşler düzenliyorlar. Nőkért son derece çeşitli bir üye popülasyonuna sahip. Şu anda aktif bir üye değilim ama 2012-2015 yılları arasında aktiftim.
Ben Kék Pont’da ve daha sonra Alternatíva Foundation’da gönüllü olduğum zanalarda örgüt daha çok Budapeşte’nin 8. bölgesinde çalışıyordu. Uyuşturucu bağımlıları, seks işçileri gibi dezavantajlı gruplar ve genelikle Roman nüfus hedef kitlemizdi. Çoğunlukla Roman nüfustan oluşan 8. bölgede bir merkezleri vardı ama siyasi nedenlerle kapatmak zorunda kaldılar. Şimdi başka bir bölgede ofisleri var. Çoğunlukla kadın danışanlarla çalışan bir dernek. Özellikle kadınlar için iğne değişimi, kadın ve çocuklar için kıyafet yardımı, internet erişimi, iş başvuruları için yardım, özgeçmiş hazırlama, rehabilitasyonda ilk adımlarını atmalarını sağlayacak destek programları var. Tıbbi yardım da sağlanıyor. 8. bölgede bir merkeze sahip olmanın en güzel yanı kadınlara doğrudan ulaşabilmekti. Sadece kadınlara ayrılmış bir gün belirlemiştik. Pazartesi günleri binaya sadece kadınlar girebilirdi. Bu çok önemli çünkü birçoğu seks işçisiydi ya da erkekler tarafından istismar edildiği ilişkileri vardı. Partnerlerin ya da pezevenklerin içeri girememesi onlara büyük özgürlük sağladı. Bir erkek olduğunda, hamilelik ya da konuşamayacakları her konuda yardım isteyebiliyorlardı. Ancak bu program da 2014 yılında sona erdi. İkisi dernek için ortak olan şey, kaynaklar çok sınırlı olduğundan bu tür örgüterin ayakta kalması zor.
Görsel: Klara Petra Szabo