2020'ye girerken...

ECİNNİLİK

Her Şey Çok Güzel Olmak Zorunda Değil: Rebecca Solnit’le Umut ve Mücadele Üzerine

“Umut” kelimesini duyunca siz neler hissediyorsunuz bilmiyorum ama benim için şimdiye kadar fazla iyimser ve içi boş bir tınısı vardı. Elbette benden daha karamsar insanlara içinde umut etmek geçen cümleleri bolca kuruyorum. Ama samimi olmak gerekirse bunu yapmamın tek nedeni, tek çaremin bu olduğuna inanmam. Bir gün her şeyin güzel olacağına inanmadığım halde, “en azından olacakmış gibi davranabiliriz” düşüncesiyle ve çoğu zaman içimde en ufak bir kıpırtı uyandırmadan söylediğim kelime: umut.

 

Türkçeye açüklama diye çevrilen mansplaining kavramının mucidi, yazar ve aktivist Rebecca Solnit’in Karanlıktaki Umut kitabı, tam 2019 bitmek üzereyken umut ve mücadele üzerine düşünmemi sağladı. Belki buram buram umutsuzluk soluduğumuz bir coğrafyada doğduğumdan belki de tamamen şahsi nedenlerden, umut etmeyi hiç coşkun bir hisle cümle içerisinde kullanmadığımı fark ettim.

 

2000’lerin önemli toplumsal olaylarına ışık tutan Rebecca Solnit, ana akım medyanın servisiyle öğrendiğimiz, dünyayı sarsan olaylara bir aktivistin gözünden bakmamızı sağlıyor. Haberlerde hiç yer bulamayan eylemlerin dünyanın diğer ucundaki başka bir mücadeleye ilham vermesi gibi, anlatılmayan hikayeleri paylaşıyor. Kadın hareketini, çevrecilerin ve savaş karşıtlarının, kısacası ciddiye alınmak için çok uzun süre beklemesi gerekenlerin, somut kazanımlarından örnekler veriyor. Bir zamanlar ciddiye alınmayan hareketlerin toplumsal dönüşümdeki önemini gözler önüne sererken içi dolu, ayakları yere basan bir umut etme eyleminden bahsediyor.

 

Umut ne değildir onu anlatarak başlıyor Rebecca Solnit:

“Umut, eskiden veya şimdi her şeyin güzel olduğuna ya da ileride iyi durumda olacağına inanmak değildir. Dört bir yanımız büyük acıların, büyük kayıpların kanıtlarıyla dolu. Benim ilgimi çeken umut, özgül olanaklar sunan, geniş perspektiflerle bizi eyleme geçmeye davet eden bakış açılarıyla ilgili. Bu her-şey-daha-iyi-olacak diyen tasasız bir anlatı olarak değil, her-şey-daha-da-kötü-olacak diyen anlatıya bir karşılık olarak görülebilir.”

 

Umudun körü körüne bir iyimserlik değil, dünyayı olduğundan daha iyi bir versiyona ulaştıran hareketlerin itici gücü olduğunu söylüyor Solnit. Umudun inançtan ayrılan yanlarına dikkat çekiyor. Umut etmek, oturup en iyisini ummak değildir; eyleme geçmek için ihtiyaç duyduğumuz coşkudur.

 

Solnit haklı çıkmaktan haz alan karamsarlara da değiniyor. Bir şeylerin iyiye gitme ihtimali onlara gerçekçi gelmez ve artık kötü olayları görmek için haberleri açar olurlar. Her şeyin daha kötü olacağına dair sahip oldukları güçlü inanç, onları haklı çıktıklarına sevinecek bir hale getirir.

 

“Bir saldırı daha, biliyordum. Nereye gidiyoruz böyle?”

 

Hem bu karamsarlıktan zevk alma hali hem de dünyanın değiştiremeyeceğimiz kadar karmaşık olduğuna inanan büyük resmi görme hastaları, uzun vadede insanı eylemsizliğe ikna ediyor.

 

İşte Rebecca Solnit yakın tarihimizden zaferler ve yenilgiler eşliğinde, harekete geçirici bir unsur olarak gerçekçi ve dönüşüm için zorunlu bir umut kavramı tanımlıyor. Bu kitabı okumak bana umut verdi. Umut kelimesi çaresizlikten sonra gelen kuru bir teselli gibi değil, birçok şeyi mümkün kılabilecek güçte hissettirdi. Her şey çok güzel olmak zorunda değil ama bir şeyleri daha iyi yapmak için harekete geçmekten başka seçeneğimiz yok. Ve bunun yolu umudu canlı tutmaktan geçiyor.

 

Yeni yıl reklamlardaki gibi “yeni umutlar” anlamına geliyor mu bilmiyorum. Ben alelacele yenisini bulmayıp eskilerine daha sıkı sarılmaya çalışacağım. Çaresizce değil, ayakları yere basan bir umutla.

 

 

*Rebecca Solnit, Karanlıktaki Umut, Siren Yayınları, 2018

 

 

Ana görsel: Lamia Joreige

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YMacaristan’da Feminizm ve Güncel Muhafazakar Politikalar Karşısında Kadın Hareketi
Macaristan’da Feminizm ve Güncel Muhafazakar Politikalar Karşısında Kadın Hareketi

Budapeşte Teknoloji ve Ekonomi Üniversitesi’nde sosyolog Emília Barna'yla konuştuk.

ECİNNİLİK

YInfluencer Nedir, Ne Değildir?
Influencer Nedir, Ne Değildir?

Influencer olmanın bir okulu, kuralı ya da şartı yok. Herkes olabilir. Takipçi kitlesiyle içerik üreticisini ayıran tek şey mecrayı farklı kullanma kararı.

ENGLISH

YOn Women’s Right to Being Lazy: Zsofi and Bori from the “Lazy Women” Team
On Women’s Right to Being Lazy: Zsofi and Bori from the “Lazy Women” Team

Lazy Women is a platform dedicated to all women who have been accused of laziness at least at some point in their lives. It is a platform where you have zero obligations; you can do, think and express whatever you want.

ECİNNİLİK

YKadınların Tembellik Hakkı Üzerine: Lazy Women Ekibinden Zsofi ve Bori
Kadınların Tembellik Hakkı Üzerine: Lazy Women Ekibinden Zsofi ve Bori

Lazy Women sıfır zorunluluğun olduğu, istediğinizi yapabileceğiniz, düşünebileceğiniz ve ifade edebileceğiniz, dünyanın her yerinden kadınlara ifade alanı sağlayan bir platform.

Bir de bunlar var

Duygu Asena’nın Hatırı
Felsefe Dünyası Şaşkın: AKP’li Çelik’ten Hegel, Marx ve Gramsci Yorumları
Kurtlarla Çıplak Yatan Kadınlar

Pin It on Pinterest