“Bazen görünmeyeni dile getirmektense, çizmek daha iyidir!”

KÜLTÜR

Bilginin Meyvesi ya da Vulvanın Hikayesini Anlatmak

 

Geçenlerde endişelendiğim bir durumu sormak için bir jinekologdan randevu aldım. Hem saatlerce beklememek için hem de belki daha güvenebileceğim bir doktor bulma umuduyla özel hastaneye gittim. O korkutan sandalyenin tepesindeyken kendini bilmez bir erkek doktor endişelendiğim şeye bir göz atıp kabaca sorunumu açıkladıktan sonra, korkunç bir teklifte bulundu: bana boyutları biraz farklı olan vulvamın dudaklarından rahatsız olup olmadığımı sordu. Sonrasında estetik operasyonla o ‘sorunu’ kolayca ortadan kaldırabileceğini anlattı…

 

O an sandalyede şaşıp kaldım. Maalesef, ‘hayır rahatsız olmuyorum‘ dışında bir şey diyemedim. Aslında pek çok şey demek isterdim. Kadınlara vulvalarının ‘normal’ görünmediğini uzman diliyle söylemesinin gerçekten iğrenç bir şey olduğunu yüzüne vurmak isterdim.

 

Bu jinekolog deneyimiyle okuduğum bir kitabı hatırladım ve okumuş olduğum için kendimi çok şanslı hissettim. Son sayfasına kadar çok şaşırmış, öfkelenmiş ve üzülmüştüm. Ama bazı hikayeler o kadar acayipti ki, yüksek sesle kahkaha attığım da olmuştu.

 

‘Bilginin Meyvesi’ kitap kapağı

 

Kitapta benim başıma gelen şeyle ilgili çok komik bir bölüm var. Estetik hakkında yapılmış bir röportajdan alıntılar tersine çevrilmiş. “Son on senede cinsel bölgede estetik iki katına çıktı: Gitgide kadınlar vulvalarının dudaklarını büyütüyor.” Bu şekilde o işin mantığı daha açık ortaya çıkıyor. Erkeklerin cinsel organları büyük olsun, kadınlarınki ise görünmezse daha iyidir. ‘Cinsiyet toplumsal bir yapıdır’ sözü hemen bambaşka bir boyut kazanmıyor mu? Toplumun temellerinden biri şu anlayışa dayanıyor: cinsiyetler tezat şekilde birbirini bütünler. Onun için her şey yapılmalı, gerekirse de estetik!

 

 

 

Bir sürü başka şey de anlatıyor bu kitap; mesela neden çağdaş zamanlarda hem dilsel hem görsel bir eksiklik var vulva konusunda (Voyager‘i hatırlayalım). Halbuki çok eski zamanlarda böyle değilmiş: Hindistan’da, Avrupa’nın farklı yerlerinde, pasifik adalarında vulvayı göstermek gibi bir adet varmış. Nedense haberimiz yok! En önemli sorun tam da bu: vulva ile ilgili ve birbiriyle bağlantılı bilgilere ulaşmak çok zor. Oysa ki bilime dayalı çağımızda çalışılmamış bir konu değil. Geç de olsa bilgilerimiz derinleşiyor, yanlış inanışlar düzeltiliyor. Mesela, klitorisin aslında büyük bir organ olması gibi. Ama kim okuyacak bu bilimsel çalışmaları? Liv Strömquist işte. Okumakla da yetinmiyor, kendi çizgileriyle bize de aktarıyor.

 

1978‘de İsveç‘te doğan Strömquist, aslında siyaset bilimci ve gazeteci, merak ettiği konuları okuyucuya çizerek sunuyor. Değişik bakış açılarından konuyu inceliyor, farklı alanlardaki araştırmalar sonucu, tarihsel yapılara daha büyük ve kapsamlı bir şekilde bakmamızı sağlıyor, ataerkinin semptomatik nitelikleri olduğunu ortaya çıkartıyor. Ve hepsini bir çizgi romanın içerisine sığdırıyor. Gerçi tam roman sayılmaz çünkü kitapta parça parça küçük olgular, tarihsel bilgiler veriyor, farklı bilim insanlarından alıntılar yapıp, onları değerlendiriyor. Strömquist işlerini karikatür olarak tanımlıyor. Çalışma tarzının başka bir özelliği de, bilgi kaynaklarını dipnotta veriyor olması. Böylece okuyucu bir konuyu daha detaylı öğrenmek istediğinde nereye başvurabileceğini görüyor.

 

Peki başka neler var bu kitapta? Mesela mısır gevreğinin yaratıcısı J. H. Kellogs’un sadece bu alanda çalışmamış, aynı zamanda kadınlar mastürbasyon yapmasınlar diye oldukça yaratıcı bir yöntem bulduğunu anlatıyor: klitorise fenol asidi dökmek. Başka başka: birkaç yüzyıl önce bir kadının hamile kalması için onun orgazm olması gerektiğini düşünüyorlarmış ya da İsveç‘te bazı bölgelerde eskiden adet kanının büyülü güçleri olduğunu… 

Bir sürü başka örnek de var kitapta, hikayesi dile gelmemiş veya çizilmemiş olanlar. Sonuçta kitap, Avrupa odaklı bir kitap olduğundan daha çok o coğrafyanın tarihine bakıyor. Ama bu da başkalarının farklı coğrafyalardaki hikayeleri çizmesi için bir davettir belki. Sonuçta yazarın söylemek istediği başka bir şey de: sadece yapın, mükemmel olması gerekmez, önemli olan inandığın şeyi korkmadan ortaya koyabilmek.

 

 

 

Sartre çevirisi Turhan Ilgaz ve Gaye Çankaya Eksen’nin 2009 İthaki yayınından.

 

Yukarıdaki karenin İngilizce versiyonu:

 

 

Başka tadımlıklar:

 

 

 

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YBiz Yakışıklı Kadınlarız
Biz Yakışıklı Kadınlarız

Dilin cinsiyeti üzerine birkaç düşünce

Bir de bunlar var

Nilüfer Yiyenler ile Uzaktan Bakanların Bataklığı
Yıkılan Genelevler: “Et İyliyi Bul Kötülüyü”
“Size ne derse onu yapın”

Pin It on Pinterest