Heykeltıraş Susannah Zucker, travma, atletiklik, kırılganlık, ruhsal sorgulama gibi pek çok farklı bedensel deneyimi heykellerine yansıtmanın yollarını araştırıyor.

SANAT

Tanışma: Susannah Zucker’in Kışkırtıcı Heykelleri

Susannah Zucker, bir süre önce Instagram‘da keşfettiğim ve eserleriyle beni derinden etkileyen bir sanatçı. Bana kalırsa seramiği böylesi kusursuz ve kışkırtıcı heykeller haline getirebilmek büyük bir yetenek. Sanatçının web sitesi üzerinden yeterince bilgi edinemeyince kendisiyle iletişime geçtim. Dünyanın başka bir ucundan duygularıma dokunmuş bu sanatçıyı sizlere biraz tanıtmak istiyorum.

 

 

Susannah, Amerika’nın Kuzey Karolina dağlarında yaşayan bir seramik sanatçısı. Figüratif sanata olan ilgisinin kökleri 25 yıllık dans geçmişine, anatomi ve fizyolojiyle ilgili aldığı eğitimlere, budizm odaklı meditasyon tekniği çalışmalarına ve aktif olarak çalıştığı masaj tedavisi işine dayanıyor.

 

Travma, esneklik, atletiklik, kırılganlık, erotizm, ruhsal sorgulama gibi insanın pek çok farklı açıdan bedensel deneyimlerini heykellerine yansıtmanın yollarını araştırıyor.

 

1994 yılında California College for Arts and Crafts’tan mezun olduktan sonra San Francisco Körfezi bölgesinde 15 yıl kadar yaşamış ve bölgenin eklektik ve çarpıcı sanat kültüründen çok etkilenmiş. 2006 yılında Georgia Üniversitesi’nde yüksek lisansını tamamlayan sanatçının birçok ödülü olduğu gibi, eserleri Atlanta, Kaliforniya, Colorado, Tennessee ve Kuzey Carolina’daki müzelerde sergilenmiş.

 

Amacının seyirciyi eserini gördüğünde vereceği otomatik tepkilerden uzaklaştırıp daha yoğun duyguların içine sürüklemek olduğunu belirten sanatçı, sıra dışı anatomik duruşlarıyla alışılmış beden fizyolojisi imgelemini yıkan kışkırtıcı heykeller yapmayı başarıyor.

 

Sanatçının 2014 yılında sergilenen kişisel sergisi ‘Avian’ beni en çok etkileyen heykelleri barındırdığı için, gönderdiği sergi açıklama metnini çevirerek eserlerinin ortaya çıkış hikayesini size de aktarmak istedim:

 

 

‘Avian’ (kuş) gerçek boyutlu seramik heykel

 

‘Avian’ sergisi, doğal nesnelerle fotoğrafik imgeleri birleştiren bir grup insan figüründen oluşmaktadır. Kuş benzeri nitelikler atfedilen insan bedenleri bu dönüşüme aracılık eder. İmgelemin kaynağı olan kuş, büyüleyici ve çok boyutlu bir etkiye sahiptir. 

 

Çünkü yırtıcı kuşun vahşiliği ile sinek kuşunun savunmasızlığı arasındaki uçurum, masumiyet, özgürlük, esrarengizlik ve vahşet gibi birçok kültürel olguya ev sahipliği yapar. Kendimizi yalnız ve sersem bir karga olarak betimleyip bir yandan da kalabalık bir sığırcık sürüsünün coşkusunu hissederken bulabiliriz. Heykeller bizi bu çoklu ahengin içine sürükler.

 

Bedenlerde hem kusursuzluğun hem de travmanın izleri vardır. Birçoğu düşmekle uçmak arasında bir anda donup kalmış haldelerdir. Çömelmiş figürlerde protezi andıran metal ayaklar vardır ancak boynuz kanatları bize uçmanın eşiğinde olduklarını da anlatır. Bazı figürler içlerinden gelen bir şey ile mücadele ederken diğerleri ise adeta bir kafesin içine kapatılmış gibi durmaktadır. 

 

 

Red crouch (kırmızı çömelme), Avian 

 

 

Beden üzerine yapılmış bu çalışmalar, heykellere at, inek ve geyiklerin kemik ve boynuz kalıntılarından kanat benzeri uzantılar eklenmesiyle oluşturulmuştur. Kemikler, bu dev hayvanların uzun ve gizemli tarihlerine tutunur; hayatlarının derin karmaşıklığına ve ölümlerine… Kemikler figürlerin içine gömüldüğünde hem hayvanın geçmiş yaşamına hem de asla anlayamadığımız içgüdüsel arzularımız gibi varoluşumuzun hayvani yönlerine atıfta bulunur. 

 

Avian, travmanın etkilerine, bu etkileri nasıl aşıp hayatta kaldığımıza ve tüm bu sürecin bize ne ifade ettiğine dair kişisel araştırmaların bir parçasıdır. Heykellerimle, zorlu engelleri aşmamızı sağlayan manevi gücümüzün yanı sıra zaman zaman yaşadığımız yoğun durgunluğun sonrasında içimizde uyanan ani coşkuyu aktarmak istiyorum. İnsan vücutlarına eklemlenen kuş imgeleri de bu karmaşık mücadelenin dolaylı bir anlatımı. Aslında heykellerle anlatılmak istenen, travmanın verdiği güçle ortaya çıkan kanatlar ve özgürlüğe kavuşmanın ifadesi…’

YAZARIN DİĞER YAZILARI

ECİNNİLİK

YUna Aramızda
Una Aramızda

Kadına yönelik şiddetin hem kişisel hem de toplumsal bakış açılarında nasıl bir yol katettiğini anlatan bir manifesto onunkisi.

KÜLTÜR

YSalgında Değişen Mekansal Algılarımız
Salgında Değişen Mekansal Algılarımız

İnsanın yokluğu mimari algılarımızı etkiliyor mu?

SANAT

YEdebiyatın Cadıları
Edebiyatın Cadıları

Dünyanın her yerinden, kimisini ezbere bildiğimiz, kimisini hiç duymadığımız otuz kadar edebi cadı var bu kitapta.

Bir de bunlar var

“Meşakkatli bir Nişan Taşlama”: Şefkat Nişanı Sergisi vesilesiyle Nergis Abıyeva ve Gülçin Aksoy ile Söyleşi
Rüya Bozumu Tiyatrosu
Çatının Karanlığında: V.C. Andrews’un Kitaplarını Yazan Adamla Röportaj

Pin It on Pinterest