Şüşütown'ın kurucusu Şüheda Aydın'la bir sohbet

KÜLTÜR

‘Tesettürlüler illa babaanne kıyafeti giyecek diye bir şey yok’

2011 senesinde 20 yaşında Şüşütown adlı kendi giyim markasını kurmuş, ödüller almış olan Şüheda Aydın’la röportaj yaptım. Ağustos ayında ‘korsan tesettür, caiz tesettür’ tartışmasının alev almasının ardından moda ve tesettürün buluştuğu ve çakıştığı noktalar hakkında sohbet edelim dedim…


Biraz Şüşütown’dan ve bu işe nasıl girdiğinden bahseder misin?

 

Şüşütown’a başlayalı 2 yılı geçti. Şallarla başladım. O zamanlar ipek şallar çok popüler olmuştu, herkeste böyle düz renk, ipek şallar vardı, dikkatinizi çekmiştir. Ben kendime, desenli, yani bunlar gibi (foto) ve pamuklu–biraz daha rahat oluyor, ipekler biraz daraltabiliyor insanı–kendime işte üç beş parça yapmıştım kumaşları alıp kesip. Ben onları takıp, resim çekip paylaştıkça insanlar sormaya başladı nereden aldınız diye. Dedim bunu ben kendime yaptım, bir tane var başka yok. Çok talep olunca anneme dedim, bari birkaç tane yapalım da arkadaşlarıma en azından hediye edeyim. Annem de girişimci ruhludur, ticaretle uğraşıyor, yapıp satalım dedik, nereye varacağını tahmin etmedik. Kumaşçıya gittik, ilk başta desen tasarlamadım. Hazır kumaşları aldık yine benim kendime yaptığım gibi sadece kenarlarını yaptırdık. Bir de küçük etiket bastırdım. Hala o etiketi kullanıyorum hatırası da olduğu için. Fotoğraflarını çekip internette paylaştık ve şok olduk. Annemle bir bakıyoruz 1000 tık almış, inanamıyoruz. Tamamen çevrenin paylaşmasıyla olan bir şey. Sonra 2000 olmuş, 3000 olmuş, o gece şoktan öldük. Öyle başladı. Ondan sonra talep de devam ettikçe ürünler çoğalmaya başladı.

 

Ben daha sonra eğitimler almaya başladım. Önceden çizim yapıyordum ama sadece yağlıboya yapıyordum. Elle tasarım, vs. hiç yapmamıştım. Bu iş eğer yürüyecekse boş yürümeyeyim, eğitimini de alayım dedim. Küçüğüm de zaten. Bir de eğitim aşığı bir insanım, öğrenci olmayı çok seviyorum. Moda eğitimlerine de iş başladıktan sonra başladım. Şu ana kadar 7-8 koleksiyon oldu küçüklü büyüklü.

 

Öyle bir talep görmek müthiş olsa gerek. Piyasada yok yani?

 

Evet, aynen, o boşluğu ben farkında olmadan doldurdum. Çünkü benim ihtiyacım olan bir üründü zaten. Demek ki benim ihtiyacım varsa herkesin ihtiyacı varmış. Hatta şunu diyebiliyorum rahatça, ilk desenli başımızı örtebileceğimiz ebatta şalları ben satışa çıkardım. Çünkü desenli şallar vardı ama ya iç gösteriyordu, ya da başımızı örtmeye ebadı yetmiyordu.

 

Peki bu tarzın adına ne diyorsun mesela? Özellikle bu şekilde sarmaya?

 

Herhangi bir ismi yok. Bugün kolye vs. takmadığım için şalımı böyle önden yaptım biraz renk versin diye. Genelde arkadan da bağlayabiliyorum. Gündelik olunca genelde arkadan bağlıyorum, daha rahat olsun diye. Rüzgardı vs. iğne takıyorum ama rahat olmuyor yine de. Arkadan bağlayınca hemen tıkır tıkır…

 

Amerika’da ve Ortadoğu’da çok fazla bağlama çeşidi var. Türkiye’de çok daha az. Neden?

 

Yeni yeni insanlar kendilerine göre değişik bağlama çeşitleri buluyorlar. Havaya göre, güne göre, o gün giydiği şeye göre. Ama Türkiye’de belli kalıplar var ve onlara alışmışız gibi. Genelde Türkiye’de ne popüler oluyorsa herkes öyle bağlıyor. Mesela Amerika’da genelde başa dolama şeklinde yaparlar, ben de arada öyle yapıyorum. Ama çok rahat etmediğimden öyle kullanmıyorum. Ve alışılmadık olduğu için…

 

Tepki çekiyor mu?

 

Yok tepki çekmiyor, insanların hoşuna gidiyor aslında. Öyle resim paylaşınca insanlar ‘daha örtülü’ gözüyle bakıyor. Ben genelde, kendi açımdan söyleyeyim, dikkat ediyorum bonemden saçım gözükmesin, resimlerde çıkmasın diye. Rüzgarda açılmasın diye iğne takıyorum. İnsanlar örtülüler içinde de örtülü kriterlerini görüyor, ona göre davranıyor. Böyle bağlayınca sıkı sıkı bağlamış oluyorsun. Biraz dağınık bir görüntü oluyor ama sanki daha takvalı mı denir bilmiyorum, dahası oluyor yani. Mesela öyle resimleri paylaştığımda hep güzel yorumlar geliyor. Çok şükür bana hiç kötü yorum gelmedi tesettürümle ilgili.

 

Kötü tesettür ne sence?

 

Kötü tesettürün kriterini ben belirleyemem ama şöyle söyleyebilirim: belli kurallar var dinde. Eğer tesettüre girdim diyorsan o kuralların içinde davranman lazım. Ama ‘ben böyle örtünüyorum’ diyenlere de hiçbir şey diyemezsin. Bu kesinlikle tesettürün son halidir de diyemezsin. Ben kendim için de diyemem. Şu an tamam her yerim kapalı olabilir ama her şeyin dahası var dediğim gibi. Mesela bu ara popüler kültürle beraber şalların içine bone takılmıyor, saçları gözüküyor kızların. Bu moda oldu şimdi de başımıza. Sürekli yeni modalar çıkıyor. Ben onu yanlış buluyorum. Çünkü sen zaten İslam’ın emrine uyup başını örtüyorsun, e o zaman saçını gösterme de tam olsun. Boş yere niye örtünüyorsun o zaman? En azından insanlara kötü örnek olmazsın. Ama tabii ki kimseye karışamazsın. Herkesin örtünme sınırı bellidir. Ben ancak bu kadarını yapabiliyorum diyene de bir şey diyemezsin.

 

 

suheda4

 

 

Sence neden öyle yapmayı tercih ediyorlar? Muhtemelen camiada beğenilmeyen, tasvip edilmeyecek, kötü tesettür olarak algılanacak bir tarz ama ona rağmen bu şekilde giyiyor olmalarının, biraz saç gösteriyor olmalarının sebebi var mı sence?

 

Aslında kötü algılanması kesimine göre değişir. Mesela daha muhafazakar olan kesim bunu kötü görüyor. Ama biraz daha, ne desem modern mi desem, yanlış kelime kullanmak istemiyorum… Moda geliştikçe, ben kendi işim olduğu için çamur da atmak istemiyorum aslında, modaya göre değişiyor. Mesela çok dindar kesim kesinlikle kötü görüyor ama mesela annesi de öyle geleneksel örtünen var (Anadolu kadını stili diye bilinen) O geleneksel şeyden kalma bir etki de olabilir. Ya da tamamen daha güzel görünmek, moda için de olabilir. Bilmiyorum hangi kişiler hangi fikirle örtünüyor.

 

Ama öyle bir trend var?

 

Evet öyle bir trend de var. Ama benim fikrime göre tesettür asla modaya uymaz. Moda tesettüre uyar. Moda böyle bağlamak diye ben öyle bağlayamam. Sınırlarım belli, ben ona göre bağlarım. Kendi hayatımda da tasarımlarımda da bunu sürdürmeye çalışıyorum. Bir de o biraz bilinçle ilgili. Bu konuda çok duyarlı olmayan modaya daha çok kayabilir, tesettürü modaya uygulayabilir. Mesela çok görüyoruz etrafta, dar paça pantolon, hatta tayt giyen tesettürlüler… Mini etek giy daha iyi bence. Tesettüre giriyorsan bunu giymeyeceksin.

 

Taytın üstüne uzun tunik mesela?

 

E taytın üstüne uzun tunik en fazla dize kadar olur.

 

Senin bir tasarımın vardı. Bir yelek, bileklerin biraz üstüne kadar geliyordu. Mesela onu taytla giysen, o olur mu?

 

Bence o da olmaz. Çünkü o yeleğin önü açık olduğu için sonuçta yine ön kısım açıkta kalıyor. Benim mesela hiç dar paça pantolonum yok. Ama en darlarında bile bacağıma yapışmamasına dikkat ederim. Tamam moda dar paça, çok şık da duruyor bence, bayılıyorum ama tesettürlü bir insan onu tercih etmemeli. Elinde moda olan başka şeyler de var, bol paça moda mesela şu an. O yüzden biraz kendinden, tesettüründen ödün vermek olarak görüyorum bu tür giyimleri.

 

Narin Yelek

Narin Yelek

 

Ekose Panço

Ekose Panço

 

 

Vuslat dergisinin Ağustos 2013 sayısı tesettüre ayrılmıştı. Konusu da caiz tesettür, korsan tesettürdü. Pek çok kadın ve erkek yazarın tesettürle ilgili fikirleri var. Ama özellikle moda ve tesettürle ilgili çok eleştirel yaklaştıkları bir sayı bütünüyle. Bunun içinde Ayşe Böhürler var, Abdurrahman Dilipak var. Her biri kendi sınırını çiziyor aslında. Ama hem sınır çiziyor hem de tesettürün nasıl olması gerektiğiyle ilgili şablonlar çıkarmışlar ve benim anladığım kadarıyla genel yargı tesettürle modanın bir arada gidemeyeceği.

 

İşte ben bunun tam tersini düşünüyorum. Modayı şeytanlaştırmamak gerekiyor. Modanın iyi taraflarını alabilirsin. O zaman teknolojiyi de şeytanlaştıralım, teknolojiyle de çok büyük günahlar işleyebilirsin.

 

Ben desenlere, stile, renge çok önem veriyorum. Diyelim bu yıl bordo ve yeşil çok moda, bundan dar paça pantolon yapmak zorunda değilim. Bir etek de yapabilirim. Sonuçta tesettürlüler illa babaanne kıyafeti giyecek diye bir şey yok. Tesettür sınırları içerisinde gayet modaya uygun şeyler giyilebilir. Modaya uygun değil de, şık şeyler giyebilirler. İlla moda o yıl pembe diye pembe yapılacak diye bir şey de yok aslında. Ben mesela sezon trendlerinde hep desene bakarım.

 

Modayı şeytanlaştırıyorlar dedim ya. Mesela bu yıl maksi etekler moda ama insanlar etrafta dar paçalı pantolon görüyorsa ona moda diyorlar. Halbuki o sezon dar paça moda değil. Direkt kötü olan şeye moda diyorlar; kötü olan her şeye moda diyorlar. Halbuki modada her şeyi bulabiliriz ve kendimize göre olanları seçebiliriz. Şu an moda devleri bile her koleksiyonlarında tesettürlü ürünler çıkarıyor. Gayet uzun kollu elbiseler, trençkotlar her büyük markada hemen hemen var. Hatta şu an kızların giydiklerinden daha tesettürlü şeyler var yani. Moda derken ne kastettikleri de önemli. Ne moda? Ona bakarsan şu içecek de moda. Bir kitap da moda oluyor, herkes onu okuyor mesela. Kötü bir şey değil. Yeni demek… O ara insanları ne mutlu ediyorsa moda o açıkçası. O yüzden tesettürde de modayı komple değil de, demin bahsettiğim gibi, sınırları içerisinde hangi doneleri kullanacağına göre değerlendirmeli.

 

suheda1-k-b

 

Anladığım kadarıyla tevazu çok kilit bir kelime tesettürde. Bir kadının tevazu ile giyinmesi çok önemli. Ama değişik tanımları, geniş sınırları olabilir. Dergideki yazarlardan biri diyor ki ‘kendine dikkat çekmek tesettürlü bir kadın için olmaması gereken bir şeydir’. Az önce varaklı desenler, renkler, biz bunları özgürce kullanabilmeliyiz dedin ya, bir kısmı da diyor ki dikkat çekici kıyafetler tesettürlü bir kadının giymemesi gereken şeylerdir. Sen ne düşünüyorsun bu konuda?

 

Bunun da bir sınırı var. Tamamen desene boğulmuş bir elbise değil de, belli yerlerde belli detaylarda kullanabilirsin. Ben zaten genellikle, kendi tasarım vizyonumda da, sadeliği her zaman seviyorum. Zaten daha sade giyinmenin daha şık olduğunu düşünüyorum. En güzel moda da bu değil midir? Ne derler, daha az daha şık.

 

Senin yaşıtın veya takip ettiğin insanlarda mesela daha gösterişli giyinen var mı?

 

Var. Çok yakın arkadaşlarımda da var. Ama ne bileyim, herkesin kendi fedakarlık derecesi dedim ya. Bunun modayla alakası yok. Bir insan çarşaf da giyip dikkat çekici olabilir. Gözündeki makyajıyla, topuklu ayakkabısıyla. Yürüyüşündeki endamla bile dikkat çekebilir. Bunun derecesini biz bilemeyiz. Belki bir insan kıpkırmızı giyinecek ama yine de dikkat çekmeyecek. Öyle bir tevazu olacak o bile etkilemeyecek. Bunun kıyafetle ilgisi tabii ki biraz var ama karakterle de ilgisi olduğunu düşünüyorum. İnsan kapkara bir kıyafet giyinip de gayet çekici olabilir yani. Bunu konuşan insanların İslam ve tesettür bilgilerine sözüm yok ama moda konusuna çok vakıf olmadan, bir kadının nasıl şık olduğu konusunda çok derinlemesine bilgi sahibi olmadan yüzeysel bir şekilde konuştuklarını düşünüyorum.

 

Tesettür ve modayı sadece kıyafet, renk, desen olarak almamışlar. Mesela tesettürlü kadın şarkı söylememeli, dondurma yalamamalı, işte ne bileyim kikirdememeli, falan gibi, bunu yazan yazarlar da var. Hani tesettürlü kadının sadece görünüşü itibariyle değil bütün karakteristik özellikleri ile ele alınışı…

 

Bu doğru, tamamen karakteri ile alakalı. Şarkı söylemek zaten, sesi güzelse, daha etkileyici olabilir. Mesela bir kadın simsiyah giyinip çok güzel sesiyle şarkı söylerse daha dikkat çekici olur erkekler açısından. Onun sınırları neyse ona göre davranması lazım.

 

 

suheda5

 

 

Peki sen dikkat çekici olmakta bir sorun görüyor musun? Başkaları için tasarladığın kıyafetlerde dikkat çekici olmak senin için önemli mi?

 

Belki ilk girdiğin yerde dikkatleri üstüne çekmek değil de; bir insan seni gördüğü zaman ‘Ne kadar şık, ne kadar hoş bir bayan…’ dese çok güzel. Ben şu kelimeyi çok severim: zarafet. Veya Narinlik. Tabii ki insan beğenilmeyi ister ama hani “vaov” dedirtmek istemem. Tesettür, İslam diyorsak, dikkat çekici olmaması gerekir, bu kesin yani. Allah’ın dediğini ben burada inkar edemem. Fakat herkesin sınırları nedir dikkat çekici olmakta? Benim dikkatimi burada bas bas bağıran biri çekebilir ancak, ama senin dikkatini de her şey çekebilir. Belki bir adamın önüne geçmeden dikkatini çekemeyeceksin ama birinin de otururken hiçbir şey yapmadan dikkatini çekebilirsin. Erkeklerin gözüyle de alakalı, erkeklerde de tesettür olmak zorunda. Öyle her gördüğüne bakmamalı.

 

Erkeklerin dikkatini hiçbir şey yapmadan yolda yürüyen bir kadın da çekebilir, bu kadının günahı değil. Belki dikkat çekici hiçbir yanı yok, ama erkek ona bakıyor, ne yapabilir, kadın ölsün mü, nefes almasın o zaman. Erkekle alakalı yani, tek taraflı bir şey olduğunu düşünmüyorum. Kadın fedakarlık gösteriyorsa erkek de sınırını bilecek.

 

Burada tesettürü, gözde fesat olma ya da olmama, iyi niyet veya kötü niyetle bakma gibi kullanıyorsun, değil mi? Bir sürü kadın başka kadınlara fesatça bakabiliyor, onları ağır şekilde yargılayıp eleştirebiliyor. Bana öyle geliyor ki konu tesettüre gelince erkekler de kadınlar da kendilerini daha rahat yargılayabilir pozisyonda görüyorlar. “Tesettürlü kadınsa benim yargılamaya hakkım var” gibi bir yaklaşımdan bahsediyorum. Böyle giyinmelidir, böyle giyinemez, şöyle duramaz, öyle bakamaz gibi… Doğru mu, ne dersin?

 

Biraz daha madde ön planda olduğu için insanlar tak tak tak yargılayabiliyor ama demin dediğim gibi erkeğin gözünde olacak olan tesettürü kimse gözle göremediği için, biraz daha soyut kaldığı için onu yargılamak belki unutuluyor, hatırlanmıyor bile, hani insan düşünmüyor bile. “Ama bu başörtüsünü şöyle bağlamış.” Ya bağlamış da sen bakma, o da o kadar yapabiliyor, Allah şu an onun içine o kadar irade vermiş, belki ileride kapanacak tamamen. O kadarına şükret. Herhangi birini yargılamak, dedikodusunu yapmak da günah, onun kalbini kırmak da. Kız başını açıyor geziyor günah tamam, ama kalp kırmak daha büyük günah belki de. Herkes önce kendine bakmalı.

 

İlhami Pınar’a verdiği bir röportajda Talha Hakan Alp diyor ki Emine Erdoğan ile Hayrünnisa Gül tesettürün içini boşalttı, kötü örnek oldu. Çünkü Erdoğan zamanında demiş ki, tesettürü çok yanlış şekillerde algılıyorlar, yanlış şekillerde kullanıyorlar. Şimdi de Erdoğan’ın karısı kendisi tesettürün içini boşalttı, modaya uyuyor gibi laflar etmişler. Sen katılmıyorsun diye tahmin ediyorum.

 

Ben katılmıyorum. Hani belki makyaj konusunda abartı olabilir ama çok abartılı olduğunu düşünmüyorum aslında. Yine de makyaj dinde yok. Çok süslü, biraz gösterişe kaçan makyaj konusunda eleştiriyorlarsa tamam, ama giyim kuşam konusunda, hayır. Ben bir kere Emine Erdoğan’ın bacağı açık bir fotoğrafını görmedim ya da saçını görmedim, her yerleri örtülü. Ama şık örtülüler, ben abartılı bir kıyafetle de görmedim; gayet sade, şık giyiniyorlar.

 

Düz renkler seçiyorlar genelde.

 

Evet öyle. Ayrıca, bir ülkenin başbakanının, cumhurbaşkanını eşi… First Lady isen, çarşaf giyip gezemezsin. Hani geze debilir, o da onun tercihi olur ama uluslararası görünürlüğün varsa zor. Onlar belki kendileri daha fazla kapanmak isteseler bile fedakarlık ediyor olabilirler diye düşünüyorum. İslam da şıklık dinidir, zarafet dinidir, temizliğin, hoş görünmenin dinidir. Sen onları kötü bir şekilde giydiremezsin, şık giyinmeleri gerek ve şıklıklarında da abartı olduğunu düşünmüyorum. Düğünlerde bile gayet sade giyiniyorlar. O açıdan bence gayet güzel örnek oluyorlar hanımlıklarıyla; saçları görünmüyor, dar giyinmiyorlar. Sen onu eleştireceğine başka bin tane şey var onları eleştir. Kadının kıyafeti sana mı düştü? O kendi sorumluluğunda. Kötü örnek olduğunu da düşünmüyorum. Yani zaten karakterleriyle örnek oluyorlar bence. Mesela ben ikisini de hiç şal takarken görmedim ama şal moda yani.

 

 

Ben iki şey biliyorum, mesela Hayrünisa Gül’ün başını örtme şeklini beğenmiyorlar…

 

Yok. Emine Erdoğan’ın başını örtme şeklini beğenmiyorlar, iki katlı bone yapıyor. (İki şeyin birini bilmiyormuşum o zaman) Benim de çok hoşuma gitmiyor ama o da onun hoşuna gidiyor demek ki öyle yapıyor. Ama saçı gözükmüyor. Bone takıyoruz ya biz, o kalın bir şey ve onun üzerine eşarp takıyor benim anladığım kadarıyla.

 

Başörtüsünde Hayrünnisacılar ve Emineciler mi var öyleyse?

 

Ama hiç Emine Erdoğan gibi başını bağlayan görmedim ben mesela…

 

Evet ben de… Farklı olmak istiyor, bu benim tarzım demek istiyor belki.

 

Ben bayağı eski fotoğraflarına bakmıştım, eski zamanlarda da öyle örtündüğü varmış. Bu son iki üç yılın olayı değil yani.

 

 

Peki şal modası nasıl çıktı?

 

Ben de bilmiyorum. Ben lisedeyken mesela şal takardık ama ipek şallar hiç yoktu piyasada. Onlar sonradan çıktı. Bizim taktığımız yani normal, pamuklu sportif şallardandı. İpek şallar birden böyle…

 

Lise?

 

Kartal Anadolu İmam Hatip.

 

Peki, İmam Hatip’teki giyim… Orada seni modaya yönelmeyle ilgili heveslendiren, sana ilham veren…

 

Hiç. Ben normalde, günlük hayatta da çok rahat giyinirim, o zaman da öyle. İşte kışın da şişme montumu giyerdim, okula spor ayakkabılarıyla giderdim vesaire… Gayet rahat bir insanım. Bugün şu elbiseyle duruyorum ya o bile rahatsız ediyor beni…

 

Ala ya da Aysha gibi dergilerin tesettür giyimde nasıl etkisi var? Modada buyurgan bir tarzları var mı?

 

Ya aslında şunu söyleyeyim, onların tirajları çok değil. Benim bildiğim kadarıyla bir kaç bini geçmez. En fazla on bin olsun. Ülkenin neredeyse yüzde ellisi, haydi en az yüzde yirmi beşi kapalıdır herhalde, kızları düşünürsek. Nasıl sen Vogue’da bir şey gördüğün zaman hoşuna gidiyor, herkesin öyle. Bir dergi de başlı başına kimsenin karakterini değiştiremez hani. Gerçekten insanın özünde olabilecek bir şey bu.

 

Peki esas merak ettiğim şu: Ala, Aysha gibi dergiler ya da senin gibi stilistler, danışmanlar senelerdir var olan Elle, Vogue, bir sürü değişik moda yayınlarına, o moda dünyasına ne kadar entegre ya da değil? Bunlar ne kadar ayrı dünyalar? Senin entegre olmak gibi bir derdin var mı? Ya da bir dışlanma hissediyor musun?

 

Ben bunca zaman buraya kadar geldim hiç bir tesettürlü olmayan dergide benimle ilgili en ufak bir şey çıkmadı. Yani hiç görmemiş de olabilirler belki ama böyle bir dünyanın farkında olduklarını düşünüyorum en azından araştırıp bulabilirler, hadi beni değil benim gibi kaç kişi var? Tesettür de bu ara moda, bir bakalım deyip bir iki kişiye ulaşabilirler. Yer vermeleri gerekir aslında yani eğer sen Türkiye’deki Vogue’san, Türkiye’deki insanların belli bir kesimi böyle giyiniyorsa senin bunu görmezden gelmemen gerek. Dışlanma vesaire bir şey hissetmiyorum da, bu da bir gerçek. Sonuçta ben trendsetter olarak gerçekten takip ediyorum Vogue’u. Bu dergilerin sırf Türkiye versiyonlarını değil yurtdışındaki farklı farklı sayıları da takip ediyorum. Sonuçta Türk insanına ürün satıyorum. Ne kadar çeşit görürsem o kadar daha tatmin edici oluyor. Ala’dır Aysha’dır bunlar yeni daha zaten. Yılların Vogue’una baş kaldıramazlar. Sonuçta o dergiler de Vogue’a bakıyor nasıl yapmış diye. Ama tabii ki ben isterdim yani Vogue’da, Elle’de olsun. Ama olmuyorsa da olmuyor, kendileri kaybeder.

 

Mesela Esra Seziş Huzur Sokağı dizisinde danışmanlık yaptı ve o camiadan oyuncular var. Vogue bunu gayet haber yapabilirdi. Ufak bir kutu bile yapabilirdi.

 

Biraz daha vakit geçmesini, daha bir oturmasını mı bekliyorlar?

 

Bence şu anda umursamıyorlar. Yani beklenecek bir şey yok, kaç yılı geçti artık bu sektörde insanlar ekmek yemeye başladı.

 

Peki, nelere talep var, en çok neler yapıyorsun?

 

Yani aslında çok şatafatlı şeylere talep var tabii ki, ama ben genelde sade yapıyorum. Dökümlü olan her kumaşı severim. İpek çok kullanmıyorum ama arkadaki mat tarafını kullanırım. Kupra kullanırım gündelik kıyafetler için. İpeği satın alabilecek gücü olan az çünkü. Şallarda vual kullanıyorum. Bunlar rahat ettiriyor. İpek pek rahat ettirmiyor. Kaşe, ekoseli, sert, ele gelen kumaşlar severim, kadife çok severim. Parlak sevmem o yüzden saten tercih etmem.

Benim yaptıklarım arasından basic ürünler çok tercih ediliyor. Abiye de çok sattım ama genelde basic olan, herşeyle kombinlenecek parçalar, bu siyah elbise (üstündeki) mesela çok sattı. Bunu altın kemerle takarsan düğünde giyersin, gündelik kemer takarsan gündelik giyersin. Eşarpla şalınla vesaire… Daha önceden de yeleklerim çok satıyordu…

 

 

Demin bahsettiğimiz uzun yelekler?

 

Evet, gömlekler, tunikler, hani gündelik hayatta çok giyilebilecek şeyler, herşeyle kombinlenebilecek. Bir de ben uzun parçalar yapıyorum, biraz dizlerin altına gelecek, çünkü ben bu işe başlamadan evvel nerden alışveriş yapıyordum? Zara’dan Mango’dan. Uzun tunikleri kapmaya çalışıyordum. Ama onların bile belli bir boyu oluyor. Benim ihtiyacım olan şey şu kadar dizlere kadar olması en azından. Benim gibi isteyecek de bir sürü kişi var, insanlar piyasada arıyor bunu. O tarz şeyler çok satıyor, gerçekten insanların ihtiyacı olan şeyler yani.

 

 

Camel Kontes Panço

Camel Kontes Panço

 

 

Hangi markalar daha rahat alışveriş yapabileceğin yerler oluyor? Zara’yı saydın…

 

İpekyol mesela. Artık bilmiyorum tesettür line’ı mı açtılar gizli. Çok uzun, tesettüre uygun inanılmaz şeyler var İpekyol’da. Zara’da bulabiliyoruz işte. Ben Koton’a, Mango’ya hepsine girerim yani. Hiç böyle marka falan ayırdığım yok. LC Waikiki’ye bile girerim. Beğenebileceğim şey varsa pazardan da alırım, sorunum yok, ki almışlığım çoktur. Artık markalar da farkına vardı çünkü, onlar Vogue’a değil, ticarete bakıyorlar. Tesettürlü kadınlar belli büyük bir kitle ve onları yakalamak zorunda yani İpekyol mesela. Ve bence gizli bir tesettür line yapıyorlar, kesin. Bundan bilmem kaç yıl önce belki hiç yoktu. Benim annem mesela diyor biz İstanbul’a geldiğimiz zaman bulamazdık pardösü falan, hiç bir şey bulamazdık, diktirmeye çalışırdık. Çok nadir böyle yerlerde bulurlarmış güzel olan, onlar da aşırı pahalı olurmuş. Annem diyor ‘şimdi oh size her şey rahat.’

 

Fatih bu konuda çok zengin aslında. Fatih’e bir giriyorsun dükkanlara her çeşit açık ve şatafatlı abiye de bulabilirsin, çok kapalı şatafatlı abiye de bulabilirsin, gündelik şeyler de bulabilirsin…

 

Ben mesela Fatih’te çok alışveriş yaptığımı hatırlamıyorum, çünkü Fatih’teki tesettüre uygun kıyafetler biraz bana böyle şey geliyor, trend değil ve hani biraz yaşlı işi gibi geliyor. O yüzden mesela ben bu işe başlamadan önce de gidip Fatih’ten tesettüre uygun kıyafetler almak yerine, Zara’da tunik kovalıyordum.

 

Daha genç, senin hayat şekline uyabilecek türde kıyafetler satılmıyor yani?

 

Ben her gün etek ceket giyemem. Tuniğin altına pantolonu çek, rahat. O yüzden kızlar da böyle yapıyor.

 

Türkiye’de genel bir gösterişe eğilim var. Neden?

 

Geleneksek bir şey bence. Arap kültüründe de bir gösteriş var.

 

Seneler evvel bir haber okumuştum. Hollanda’da Müslüman bir ailenin kızı moda tasarımı okuyor, çarşafını punk stilinde yapmış. Hatırlıyorum, kendi deyimiyle ‘horoz ibiği gibi’ bir ek yapmış çarşafın başına mesela. ‘Çarşaf ve moda birbirine zıt olmak zorunda değildir’ gibi bir şey demişti gazetenin yazdığına göre.

 

Çarşaflarda da değişik tasarımlar yapabiliriz. Türkiye’de ancak çarşafın rengi değişiyor ama onlar da hep koyu renkli. Çarşafların içinde çok şık kadınlar var. Hatta kadınlar plajına çarşafla gelen kadınların şıklığına hayret ediyorsun… Sorun yok.

 

Zaten kadınlar kadınlara gösterir yani. Erkekler bunu hiç anlamıyor. Biz birbirimiz için giyiniyoruz. En büyük örneği kına gecesi, kadınlar birbirleri için süsleniyorlar.

 

Danışmanlık yapıyor musun şu an?

 

Yok, ancak arkadaşlarıma ya da özel email atanlara. Babam da mesela kravatını bile bana sorar.

 

Takip ettiğin sevdiğin modacılar?

 

Tesettürlü şekilde ilham alabileceğim marka çok az. Valentino’nun çoğu kıyafeti ama tesettüre uygundur. Rusya’da Ulyana Sergeenko var. Rus kıyafetleri de kapalıdır biraz zaten o yüzden çok uyuyor. Stil olarak bayıldığım Karl Lagerfeld, Alexander McQueen. Bayılıyorum. Prada’nın tasarımlarını da çok seviyorum çünkü kendi tasarımlarımda da detaylarda eğlenceyi yakalamak benim için çok önemli. Batı’da gördüğümüz stil veya zevk tesettür modasına daha çok uyuyor zaten, daha sade ve şık. Benim tarzıma daha çok uyuyor. Varaktır şatafattır sevmiyorum.

 

 

Şüşütown’a şuradan: http://www.susutown.com

Şüheda Aydın’ın bloguna buradan: http://susutown.blogspot.com

 

 

Bitmeyen transkripsiyonda imdadıma yetişen Kiraz’a, Duygu’ya ve Nigar’a da buradan öpücükler..

 

(Röportaj fotoğrafları: Duygu Aytaç)

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

MEYDAN

YHer Gün Yeniden Kurduğumuz Bir Şehrin, Bir Dünyanın Yerlisi Olmak
Her Gün Yeniden Kurduğumuz Bir Şehrin, Bir Dünyanın Yerlisi Olmak

Bu 25 Kasım’da hatıramıza, buluşmalarımızın ve hür bir geleceğin hayaline sarılıyorum.

TARİH

YJames Baldwin’le Tanıştığım O Gün
James Baldwin’le Tanıştığım O Gün

Beni geri çektiği o yer ve zaman, makulen umabileceğim tek şeyin aldığım her davette ancak hizmet etmek için orada olabileceğimi söylüyordu.

MEYDAN

YEvet, Polisi Lağvedelim
Evet, Polisi Lağvedelim

Çünkü reformlar işe yaramayacak.

MEYDAN

YBiraz Sakinleşebilir Miyiz?
Biraz Sakinleşebilir Miyiz?

İnsanlar genelde beni felaket tellalı gibi görüyor, bana kızıyorlar. Felaket tellalı değilim ben. Eğer bakmazsan, değiştiremezsin. Gözünün içine bakacaksın.

Bir de bunlar var

Hostes Rona Altınay’ın Mezarı
Gerassi’nin 1976 Tarihli Beauvoir Röportajı: 25. Yılında “İkinci Cins”
Yasaksa Yasak!:* Mabel Matiz’in “Karakol” Klibi

Pin It on Pinterest